Uzun bir duraklamadan sonra, Türk devleti/hükümeti ile Kürt halk önderi Öcalan arasındaki görüşmeler yeniden başladı. Son görüşme heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder, Med Nûçe’ye yaptığı açıklamada, Öcalan’ın hazırladığı “müzakere Taslağı”ndan söz ederek, bu taslağın çerçevesinin devlet heyetiyle detaylı bir tartışmadan sonrasında hazırlandığını belirtti. Heyet, KCK ve hükümet yetkilileri ile görüştükten sonra taslağı kamuoyu ile paylaşacak.
Sırrı Süreyya Önder’in açıkladığına göre Öcalan, mevcut diyalog ilişkisinin problemlerini de düşünerek müzakere sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesi amacıyla, yönteme ilişkin 9 maddelik bir bölüm hazırlamış. Öcalan heyetle tartışırken, yönteme ilişkin çerçevenin önceki süreçte ihlal edildiğini; Habur sürecinde, barış gruplarının ülkeye girişleri sonrasında maruz kaldıkları uygulama ve mahkumiyetlerin kabul edilemez olduğunu belirtmiş. Devletin/hükümetin, gerillanın geri çekilmesini anlamlandırmak yerine kalekol ve HES yapımına odaklanmasını sürecin ruhuna aykırı bir pratik olarak değerlendirmiş.
Bu bölümde, taslağın sonraki bölümlerinin tümünün temellerini oluşturan demokratik siyaset vurgusu var. Müzakerelerin yasal temelinin oluşturulması; eylemsizlik için doğru tutum, sürecin belgelenmesi ve imza ile kayıt altına alınması da yöntem başlığı altında toplanmış.
Kürt Halk Önderi Öcalan, önceki süreçte, yasal güvence sağlanmadan yaptığı çağrılarında yanılgılı olduğunu ve bu yanılgısından dolayı tüm Türkiye halklarına özeleştiri verdiğini açıklamış. Türk hükümetini de sürecin ruhuna uygun yasal düzenlemeleri yapmadığı ve demokratik siyasetin önünü açacak pratik adımlar atmadığı için özeleştiri yapmaya çağırmış.
Müzakere taslağının yönteme ilişkin bölümünde, “yasal temelin netlik kazanması” başlığı ve “Eylemsizlik için doğru tutum” başlıkları birbirleriyle doğrudan ilintili. Müzakerelerin resmi-hukuki bir çerçeveye kavuşturulması devletin/hükümetin yerine getirmesi gereken bir edim. Üstelik bu adım, yol haritasının ileriki aşamalarından bir değil, sürecin ilerleyebilmesinin ilk adımı ve temel taşı özelliğinde. Hükümet, müzakerelerin yürütülmesi ve siyasal çözümde samimi ise eğer, şimdiye kadar yaptığı gibi sözlü taahhüt ve açıklamalarla süreci götürme yöntemini terk etmek zorunda. Müzakerelerin hukuksal çerçevesi için de parlamentonun bir yasa ile bu süreci yasal bir güvenceye kavuşturması gerekecek. Bu adımlar, mevcut ilişkiyi çözüme ulaştırmanın ve “müzakere” diyebilmenin ön şartı niteliğinde.
“Eylemsizlik için doğru tutum” diye söz edilen başlık, başından beri hükümet, iktidar yanlısı medyada ve Türk siyasetinde “nalıncı keseri” misali gibi. Devlet tarafında duran çevreler müzakere ve çözüm denilince ağızbirliği ile anlatıyorlar: Birinci aşama gerillanın eylemsizlik durumuna geçişi olacak. İkinci aşamada gerillalar Türkiye sınırlarının dışına çekilecek. Üçüncü aşamada ise tümden silah bırakılacak.
Bu konularla hiçbir alakası olmayan herhangi bir kişi bile, bu sıralamaya baktığında; “Bu aşamaların tümü PKK’ye yüklenen sorumluluk ve adımlardır. Peki bu adımlar atılırken devlet/hükümet hangi yasaları çıkaracak, hangi pratik adımları atacak?” diye soracaktır.
Heyetin Öcalan’la görüşmesinde müzakere sürecinin kayıt altına alınması, söylenen sözlerin verilen taahhütlerin bağlayıcı hale gelmesi için de tedbirler düşünülerek, imza şartı getirilmiş. Benzer ilişkiler yaşayan ülkelerin tamamında ortak yöntem, tartışma ve anlaşmaların imza ile kayıt altına alınmasıdır. Bu işi de üçüncü taraf yapıyor. AKP Hükümeti’nin, gözlemci ve denetleyici konumunda üçüncü bir ülkeyi reddetmiş olması ve henüz yeni bir öneri getirmemesi, taraflar dışında müzakereleri izleyecek gözlemci-denetleyici kurumun istenmediği anlamına geliyor. Dolayısıyla, müzakereler başlamadan önce AKP Hükümeti “üçüncü göz” konusunda bir karar vermek durumundadır.
Öcalan ve Kürt tarafı, hükümetin tek taraflı bir irade ile ve kendi dayatmaları ile bu “süreci” zamana yaymasını ve kendi politik amaçları için kullanmasını kabul etmeyeceklerini açık ve net bir şekilde ifade ediyorlar. Dolayısıyla devlet/hükümet, Kürt tarafının yapması gerekenleri listeleyerek sıralamak yerine kendi atacağı adımları, yapması gereken yasal düzenlemeleri anlatsa daha hayırlı olur. Geleceğe ve bilinmeyen tarihlere bağlanmış vaadler kimseyi ikna etmiyor. Soru nettir ve somuttur: AKP Hükümeti Kürt sorunu ve demokratikleşme yolunda kısa, orta ve uzun vadede ne yapacak?
(Yeni Özgür Politika – 30 Kasım 2014 – Ferda Çetin)