KORKUT AKIN yazdı: “Nâzım Hikmet şiirleriyle, yapıtlarıyla yaşıyor, onu suçlayanlar hatıralarda bile unutuldu. Doğal olarak Nâzım Hikmet Türkiye’nindir, kim ne derse desin.”
KORKUT AKIN
Bazen yazar, bazen anlatılan, bazen üzerine okuduklarınız, bazen de şöyle bir karıştırırken gözünüze çarpan bir cümle/bir sözcük tutar elinizi ve o kitabı okumak istersiniz. Böylesi çağrılı okumaların sonu hep hayırlıdır, olumludur. Memet Fuat’ın, “kamçı kitap” nitelemesi, “Nâzım Hikmet Üstüne Yazılar”ı almamı sağladı. Büyük bir heyecan ve büyük bir keyifle okudum. Sadece Nâzım üzerine değil, edebiyat üzerine -özellikle şiir- bilgilendiğimi söyleyebilirim.
Hatalı kitap…
Engin Cezzar -çiçekler çelenk örsün başucunda- ile (Gülriz Sururi’yi atlamak olmaz) özdeşleşen “Ferhad ile Şirin” üzerine yazılan yazıyı başa almam, bu doğal sonuç üzerine. Ancak Memet Fuat’ın yine 1965 yılında yazdığı “Kurtuluş Savaşı Destanı” yazısı da aynı çerçevede… Her ikisi de hatalı basımlarıyla ele alınmış. Günümüzde Tanrı kelamının bile (İncil) farklı olduğu, farklı yorumlandığı (Kuran) düşünülürse ve yasaklı yıllarda dilden dile çoğaltılarak saklanan Nâzım Hikmet şiirlerinin de aynı sonucu yaşaması kaçınılmaz. Olağan mı, evet, ama olmamalı. Sanatın sansür edilmemesi, sanatçının elinin kolunun bağlanmaması, hele de yapıtları üzerinden suçlanmaması gerekir. Çünkü artık herkes biliyor ki savaşı sanat yener.
Kimler yok ki…
Memet Fuat; Fethi Naci’den Tarık Dursun’a, Sait Faik’ten Orhan Veli’ye, Melih Cevdet’ten Kemal Sülker’e… Hatta Nâzım ile birlikte yola çıkan Vâlâ Nurettin gibi en yakın arkadaşlarına kadar birçok yazara dek bir yanılgıyı yazmış yıllar önce. Bilindiği gibi Nâzım Hikmet’in en yakınlarından, hatta en iyi bilenlerden (üvey oğlu olmasının yanı sıra özel ilgisi nedeniyle) biri Memet Fuat. El yazısı şiir taslaklarından tutun da Şairin sağlığında adını bile anmadığı, sandığının dibinde sakladığı romanlara kadar hepsinin orijinalini bilen, okuyan, tutan biri. Onun bile kaçındıklarını oğlu (yani Nâzım Hikmet’in torunu) ve gelini bastırdılar da, tartışmalar göğe vurdu uzun süre.
Nâzım Hikmet’in dili, üslubu…
İyi şiir nedir sorusunun ötesinde, şiirin tat vermesini gözettiğimi, bu anlamda da Memet Fuat’la boy ölçüşmem kuşkusuz söz konusu olamaz, ama zamana ve zemine göre çok farklı duygulanımlar yaşadığımı belirtmeliyim. Memet Fuat, Sezai Sarıoğlu, Haydar Ergülen, Metin Cengiz, Tuğrul Tanyol üzerinden günümüz şiiriyle Nâzım Hikmet şiirini de karşılaştırıyor ilerleyen sayfalarda (yıllarda mı demeliydim?). Kendisinin, alıntıladığı ve sorduğu soruya yanıt verebilirim: Devrimciler iyi şiir okurudurlar, hiç kuşkunuz olmasın.
Doğrular kayboluyor, yanlışlar büyüyor
Şiirlerinin kaynağını anlatıyor birçok yazısında… Kanıtlarıyla birlikte ileri sürdüğü tarihler ve anlatılanlar üzerine bilgilerin nedense doğrularının değil de yanlışlarının sürdürüldüğüne şaşkınlığını okuyoruz hemen her yazısında. Biz, az okuyan bir toplum olduğumuzdan ilk duyduğumuzu gerçek kabul eder, onun peşini bırakmayız. Ama araştırmacıların, edebiyat tarihçilerinin kabul etmemesini ne yapmalı?
Bunun için bir enstitü kurulmalı. O enstitü sadece telif konusunda değil, yazarın dili, üslubu, anlattıkları, tarihi ve zemini konusunda da araştırmalar yapmalı. Düzeltilenlerin yaygınlaşması, hataların engellenmesi için çalışmalı. Bu, sadece Nâzım Hikmet için değil, bütün yazarlar özellikle de tarihsel kazanımlar açısından yapılmalı.
Memleketimden İnsan Manzaraları
“Ne şiir, ne roman, ne tarih olan, öte yandan hem şiir, hem roman, hem tarih nitelikleri açıkça görülen -yeni bir türün başlangıcı sayılabilecek- bir yapıt…” olarak tanıtıyor Memet Fuat, Memleketimden İnsan Manzaraları’nı. Bunu da Şairin yazdığı bir mektuba dayandırıyor: “Şimdiye kadar yazı hayatımda bazı merhaleler, dönemeçler geçtim, bunları geçmeden önce daima kısa, yahut uzunca süren verimsizlik devirleri atlattım. Fakat bu sefer, mühimce bir dönemeci dönmeye çalıştığım için, verimsiz, tembel devrim bir yıl sürüyor. Galiba bu yaz civciv yumurtadan çıkacak. Civciv, horoz değil. Bu işin horozu galiba benden sonra gelen nesle nasibolabilir…”
Sıra gençlerde…
Gerek anlattıklarıyla, gerek tekniği ve diliyle, gerekse de el verdiği sanatçılarla sadece kendisine ve çevresine değil kendisinden onlarca yıl sonra gelecek kuşaklara da sesleniyor.
Nâzım Hikmet memleket, memleket Nâzım Hikmet!
Memet Fuat, iyi araştıran ve doğruyu gözeterek yazan biri. “Onun düzelttiği yazıda hiçbir hata bulunmaz” derlerdi bir zamanlar. Gerçekten de titizliğiyle tanınırdı… Şöyle diyor bir yerde: “Siyasal baskılarla sanatın uzun süre denetlenemediğini biliyoruz. Namık Kemal’in, ‘Dünyanın merkezine atsalar da beni, yeryüzünü patlatır çıkarım’ diyerek yaptığı abartma, sanat yapıtları açısından bakarsak bir gerçeği yansıtıyor. Hiçbir baskı sanat yapıtları kadar uzun ömürlü olamıyor.” Haklı yerden göğe kadar, Nâzım Hikmet şiirleriyle, yapıtlarıyla yaşıyor, onu suçlayanlar hatıralarda bile unutuldu. Doğal olarak Nâzım Hikmet Türkiye’nindir, kim ne derse desin. Siyasi erkin sırf taraftar kazanma uğruna kötülediği Nazım Hikmet’i (ve diğer sanatçıları) bugün savunmalarının altında siyasetin o kapalılığını yarıp geçmiş şiir (ve diğer yapıtlar) bulunuyor.
Kitaplığınızda bulunmalı… Hem Nâzım Hikmet’i tanımak, yapıtlarının özünü yakalamak hem de sizlerin yaşamınıza yön verecek geleceğinizin yolunu çizmesi için.
Nâzım Hikmet Üstüne Yazılar, Memet Fuat, inceleme, Yapı Kredi Yayınları, Ocak 2017 294 s.