YİĞİT YİRMİBEŞ
Davutoğlu şahsında gerçekleşen operasyonla faşist başkanlık sisteminin ilanı, her türlü muhalefetin casusluk, vatan hainliği gibi ağır suçlarla anılması, suikastların başlaması ve bu alçaklıkları meşrulaştırma çabaları, kamu güvenliği bahanesiyle hiçbir muhalefet imkanının bırakılmaması, HDP vekillerinin meclisten atılarak hapse tıkılma çabaları, Kürdistan kentlerinin top atışlarına tutularak tüm yaşamın yıkıma uğratılması… Hepsi birlikte ele alındığında Türk tipi Nazilerin saatinin faşist bir diktatörlük yolunda tıkır tıkır işlediğini görüyoruz.
Siyasal konumlanması gereği uşak rolünü üstlenen ve ne yaparsa yapsın uşaklıktan bir üst aşamaya sıçrama şansı bulunmayan Davutoğlu’nun saray darbesiyle iktidara getirilip yine bir saray darbesiyle devrilmesi kaba güldürü olarak Türkiye siyaset sahnesindeki yerini aldı. İçinde bulunduğu aciz durumu tersine çevirebilecek tek bir hamle bile yapamadan bataklıklarda debelenmekten keyif alan bir domuz gibi bir o yana bir bu yana çamur banyosu yaparken kendini raks ettiğini sandığı bataklığa gömülmüş ve kıpırdayamayacak hale gelmiş şekilde buldu.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan esası bir kenara bırakalım usulde bile en ufak bir uyuşmazlık olması halinde nasıl bir tahkim rolünü üstleneceğini kendi çevresine bu şekilde duyurdu. Düşmanlarına ise faşist başkanlık rejiminin işlemeye başladığının ilanını yapmış oldu. Avucunun içine aldığı havuz medyasına, bu müdahalenin ilan edilen yeni rejimin ciddi başlangıç noktalarından biri olduğunun anlatılması konusunda görev verdi. Yarı başkanlık, partili cumhurbaşkanlığı vb. tanımlamalar önüne “fiili” lafı getirilerek ilan edildi ve manşetlere yerleştirildi. Savaş suçlarını örtme ve faşizmi kanıksatma çabaları Can Dündar’a yapılan suikaste kadar vardırıldı. Akit isimli İslami faşist gazetenin yazarlarından A. Dilipak, 10 Mart 2016 tarihli yazısında Can Dündar ve Erdem Gül'ü işaret ederek “Sesinizi kısın ve ortalıkta fazla gözükmeyin. Vatandaş, hakimler kadar anlayışlı davranmayabilir” diye sözde uyarı yayınlamıştı. Bu, yazarların dikkatli davranmaları için bir uyarı değil tam tersine onların öldürülmesi için yapılan kışkırtmaydı. Öyle de oldu.
Can Dündar kameralar önünde kurşunlanmaktan son anda kurtuldu. HDP vekillerini meclisten atma operasyonu 16 Mayıs’ta sahnelenecek. Nazilerin takviminde bir diğer dönüm noktası olan bu tarih 22 Mayıs AKP kongresine de rota oluşturacak. Ülke bu tarihten sonra kevgire dönen iç güvenliğini tamamen yitirecek duruma gelebilir. 16 Mayıs tarihinde mecliste görüşülecek dokunulmazlıkların kaldırılma teklifi sırasında Kılıçdaroğlu yönetimine isyan bayrağı açan CHP’lilerin oluşturabileceği çatlak ise ezilenler cephesine bir artı olarak yazılarak demokrasi bloğunun bir seçenek olarak ortaya çıkış sürecini hızlandırabilir.
22 Mayıs AKP kongresinde ne olursa olsun atanan başbakan ülkeyi 2019 seçimlerine götüremeyecek. 7 Haziran’dan 1 Kasım seçimlerine kadar olan sürece benzer, ölümü gösterip sıtmaya razı ettiren bir seçim süreci bizleri bekliyor. 400 vekil hayalleriyle yanıp tutuşan, başkanlık seçeneğini referanduma bırakmak istemeyen Hitler çakması, bütün devlet imkanlarını kullanarak hataya zorlayacağı rakiplerinin baraj altında kalmasıyla arzu ettiği faşist diktatörlüğe ulaşmak isteyecek. Faşist hareketlerin karakteristik özelliklerinden birini de toplumun terörle yıldırılıp susturulması oluşturur. Bunun için de her itiraz sahibinin kendisinin hedef olabileceğini gösteren yaygın cinayetlerin işlenmesi topluma boyun eğdirebilmek için bir yöntem olarak kullanılır. Hitler faşizminin cinayetleri tarihen bize uzak kalmış olsa da yerli faşistlerimizin işlediği cinayetler ve devletin halihazırda Kürdistan kentlerini topa tutarak rastgele insan katletmesi mevcut iktidar ve yandaşlarının bu yöntemi toptan benimsemiş olduklarını göstermektedir.
Bu topyekûn saldırıya karşı, yorgun ve hırpalanmış kitleleri motive edecek, harekete geçirecek bir kolektif önderlik oluşturulmadan Nazilerin saatine çomak sokmamız imkansız. Faşizme geçit vermeme niyetinde olan demokrasi güçleri silkelenmez ve demokrasi bloğuna doğru çubuk bükmezlerse tüm toplum bu saldırının yıkıntıları arasında yok olup gidecek. Tüm demokrasi güçlerinin yan yana gelmesinin vakti geldi geçiyor!