SEÇTİKLERİMİZ – Celal BAŞLANGIÇ Artı Gerçek için yazdı: Daha ortada seçim falan yokken ‘128 milyar dolar nerede’ afişlerinin başına gelenler de apaçık gösteriyor ki muhalefet partileri bir an önce Seçim Güvenliği İttifakı kurmalıdır.
Bugünlerde Saray iktidarı “128”i görünce cin çarpmışa dönüyor.
Başta CHP olmak üzere muhalefetin de uğurlu sayısı “128”.
Çok yalın bir soru bile Saray iktidarını sarsıyor; “suçluların telaşı içersinde” panikletiyor.
İktidarın savcısının, hakiminin, valisinin, kolluk kuvvetinin de şaşkınlığıyla CHP en başarılı muhalefet hamlelerinden birini yapıyor.
Aslında “damat-bakan” kayıplara karıştığından bu yana sorduğu soruyu il ve ilçe binalarına, kentlerin reklam panolarına afiş asarak güncelliyor.
“128 milyar dolar nerede?”
Pankartlar asılmaya başladığı andan itibaren büyük bir savaş başlıyor Saray iktidarı ile CHP arasında.
İktidar bütün gücünü kullanarak il ve ilçelere asılan afişleri toplatma telaşına kapılıyor.
Savcıların, hakimlerin ve valilerin “128 milyar dolar nerede” afişlerini toplama gerekçeleri üç ayrı nedene dayanıyor.
Birincisi, “cumhurbaşkanına hakaret” suçlaması…
İkincisi, İller İdaresi Kanunu’na dayanarak…
Üçüncüsü de pandemi bahanesiyle afiş asılmasını yasaklayarak…
Bu üç nedenden birine dayanarak CHP’nin afişlerini toplamak insanın gerçeklik algısını zorluyor elbette.
Bu 128 milyar dolar, 2019 ve 2020 yıllarında Merkez Bankası’nın döviz rezervinden satılan paranın miktarı.
Ancak kime ya da kimlere, kaç liradan satıldığı şu ana kadar gizli tutuluyor; CHP de bu paranın kimlere kaç liralık kurdan satıldığını öğrenmek istiyor.
Böyle bir sorudan “cumhurbaşkanına hakaret” sonucunu çıkartan aslında “cumhurbaşkanına hakaret”ten yargılansa yeridir.
Afişlerin zemininde yer alan Beştepe’deki Saray’ın silueti de durumu kurtarmaz.
Saray’a yaranayım derken aslında “bu 128 milyar doların sorumlusu Cumhurbaşkanıdır” diyor farkında olmadan.
İller İdaresi Kanunu’nu dayanak yaparak afişleri toplatmaya gelince, en çarpıcı örnek Amasya’dan.
İl Emniyet Müdürü, “Valilik Makamına” bir yazı yazıyor.
Resmi yazıda anlatılana göre, Emniyet, nöbetçi Cumhuriyet Savcısı’na asılan afişlerle ilgili bilgi aktarıyor.
Ancak yazıda belirtildiğine göre nöbetçi savcı “söz konusu pankart ve içeriğindeki yazıyla ilgili Türk Ceza Kanunu’na göre herhangi bir suç tespit edilemediğinden herhangi bir adli işlem başlatılmasın, konunun idari yönden değerlendirilmesinin uygun olacağı” yolunda yazılı talimat veriyor.
İl Emniyet Müdürü, valiliğe “5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. Maddesinin (c) fıkrasında; ‘İl sınırları içerisinde huzur ve güvenliği, kişi dokunulmazlığını, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi Valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için Vali gereken karar ve tedbirleri alır’ denilmektedir” diye görüş bildiriyor ve talebini iletiyor:
“Söz konusu pankart ve içeriğinin bazı vatandaşlarımız tarafından farklı algılanarak tahrik edebileceği ve karşıt görüşlü kişiler arasında istenmeyen sözlü ve fiziksel olayların meydana gelebileceği, kamu düzeni ile vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunmasını tehlikeye düşürebileceği hatta bu hususta meydana gelebilecek olası provokasyonların ve yaşanması muhtemel toplumsal olayların önlenebilmesi, bu ve benzeri nitelikteki istenmeyen olayların önüne geçilmesi, ilimiz sınırları iççinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının tasarrufa müteallik emniyetin ve kamu esenliğinin sağlanması amacı ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. Maddesi hükümleri gereğince; Amasya İl Merkezi ve diğer ilçelerinde şehrin muhtelif cadde/sokak ve CHP İl/İlçe Başkanlık binalarına asılmış/asılacak olan söz konusu ‘128 MİLYAR DOLAR NEREDE? CHP’ ibaresi bulunan pankartların bulundukları yerlerden indirilerek bu ve benzer faaliyetlerin yasaklanması hususunu; tensiplerinize arz ederim.”
Vay be! Dört kelimeden oluşan bir soru meğer nelere yol açıyormuş.
Sonuçta “Valilik Makamı” da İl Emniyet Müdürlüğü’nden gelen yazının altına “olur”u basıyor.
Gelelim CHP’nin afişlerinin “Covid-19 tedbirleri kapsamında” kaldırılmasına.
En çarpıcı örnek Karaman’da yaşanıyor. Valilik CHP’nin afişlerini yasaklamak için İl Hıfzıssıhha Meclisi’nin kararlarını da dayanak yapıyor.
Valiliğin tebligatı “Dünya Sağlık Örgütü tarafından ‘Pandemi’ olarak ilan edilen Covid-19 salgını ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu’nun önerileri, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda salgının toplum sağlığı ve kamu düzeni açısından oluşturduğu riski yönetme, sosyal izolasyonu temin, fiziki mesafeyi koruma ve hastalığın yayılım hızını kontrol altında tutmak amacıyla yeni kısıtlama ve tedbir kararları alınarak uygulamaya geçirildiği” diye başlayıp nelerin serbest, nelerin yasak olduğu sıralanarak bitiyor:
“… Valilik ve Kaymakamlık Makamının uygun göreceği etkinlikler, basın açıklamaları, kamu kurum ve kuruluşlarının düzenleyeceği resmi bayram, resmi anma günleri, resmi tören ve kutlamalar ile bu kurumların gelenek ve göreneklere göre yapacakları programlar, spor faaliyetleri, bilimsel, ticari ve ekonomik amaçlarla yapılan etkinlik ve toplantılar ile ticari reklamlar hariç olmak üzere, toplantı ve gösteri yürüyüşü, el ilanı bildiri, broşür dağıtmak, afiş, poster asmak ve açmak, meşale yakma ve taşıma vb. tüm eylem ve etkinliklerin 30 gün süreyle YASAKLANMASI’nı…”
Yani diyor ki valilik, “iktidarın yapacağı etkinliklerde Covit-19 bulaşmaz, muhalefetin yapacağı bütün etkinliklerde ise Covit-19 şiddetle bulaşır. Bu nedenle iktidara her şey serbest, muhalefete her şey yasak.”
CHP İl Başkanı Mustafa Cem Kağnıcı da valiliğin tebligatına “Anayasadan aldığımız haklarımızı kullanmamıza rağmen bir siyasi parti çalışması olan ve suç teşkil etmeyen pankartların indirilişi kararını tebliğ aldım” notunu düşüyor.
Elbette illerden ilçelerden “128 milyar dolar nerede” afişlerinin toplatılması ve yeniden asılması üzerinden mizahi olaylar da yaşanıyor.
CHP’nin Kastamonu il binasındaki afiş savcılık kararıyla kaldırılınca yerine yöre ağzıyla yazılmış, 128 sayısı da ikiyle çarpılmış yeni bir afiş asılıyor:
“256 kağadın yarısını nettiniz. Deyvesenize.”
Bu zekice buluş bile afişin ikinci kez kaldırılmasını engelleyemiyor.
CHP Niğde İl Başkanlığı da “128 milyar dolar nerede” afişi kaldırılınca daha kısasını yazıp asıyor:
“128 nerede?”
CHP’nin afişlerinin yurdun dört bir yanında yasaklanmasının örnekleriyle bu kadar ayrıntılı bir şekilde yazılmasının nedeni şu; genel seçime iki yıl var. Ortada bir erken seçim de görünmüyor. Ancak Saray iktidarı ana muhalefet partisinin dört kelimeden oluşan bir sorusunun yer aldığı afişinin asılmasını “türlü çeşitli” bahanelerle engelliyor.
Bugün muhalefet partilerinin binalarındaki afişleri zırhlı araçlar eşliğinde, İtfaiye araçlarının merdivenleriyle, vinçlerle, polislerin, özel harekatçıların müdahalesiyle indiren Saray iktidarının kaybedeceği bir seçim sürecinde neler yapabileceğini tahayyül etmek çok zor olmasa gerek.
Bu olay örneğinde de görünen o ki zaten muhalefetin çok sınırlı olanaklarla sürdüreceği seçim kampanyaları engellenecek, yasaklanacak. Miting bile yapacak alan bulamayacaklar. Hatta propaganda yapmak için bazı illere giremeyecekler bile.
Seçmen listeleri kod esasına göre yapılacağı için kontrol edilmesi neredeyse imkansız hale getirilecek. İktidar istediği seçmeni istediği sandığa kaydıracak kolaylıkla.
Sandık başları kontrol edilemez hale gelecek. Kimse sandığa giren oyla çıkan oyun aynı olup olmadığını denetleyemeyecek.
Yapılan seçim hileleri ortaya çıkarılsa bile itiraz edilebilecek tarafsız bir merci bulunamayacak.
HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü bu ve benzeri tehlikeleri işaret ederek katıldığı Artı TV’deki Söz Sırası programında “Muhalefet oy vermek isteyen her yurttaşın oyunu serbestçe sandığa atmasını ve sandıktan çıkan her oyun açıkça kayda geçmesini güvenceye bağlamadıkça ‘ilk seçimde gidiyorlar’ anlatısının bir masala dönüşme riski tepemizde asılı durmaya devam edecektir” diyordu.
Seçim güvenliği için de bir öneri yapıyordu Kürkçü:
“Eğer rejim ilk seçimlerde devrilecekse, yani Türkiye’nin başına örülmüş olan bu inanılmaz çıkar, şiddet, zulüm, yolsuzluk, soygun, savaş ve darbe şebekesi saf dışı edilecekse, AKP-MHP Bloku’nun yerini alacak bir Demokrasi İttifakı’nın kurulmasına ‘seçim güvenliği’nden başlamak olmazsa olmaz. (…) Muhalefet önümüzdeki ilk seçimlerin gecesinde ‘adam kazandı’ rezaletini bir kez daha yaşamak istemiyorsa, ‘Seçim güvenliği İttifakı’nı şimdiden kurmaya yazgılı olduğunu idrak etmelidir. (…) Demokrasi İttiffakı’nın ilk adımı, Demokrasi İçim Seçim Güvenliği İttifakı’dır. (…) Muhalefet, iktidarı hak ettiğini, Seçim Güvenliği İttifakı’nı inşaya başlayarak göstermelidir.”
Kürkçü’nün de belirttiği gibi bugünlerde yaşananlardan da hareketle Türkiye’yi şu anda var olan koşullarda eşit olmayan, adil olmayan ve güvenliği olmayan erken ya da zamanında bir seçim bekliyor.
Daha ortada seçim yokken muhalefet dört sözcükten oluşan bir sorunun olduğu afişi kendi binasına bile asamıyorsa seçim sathı mahalline girildiğinde yaşanacakları varın siz hesap edin.
Eğer muhalefet partileri seçimle bu iktidarı değiştirmek istiyorsa bir an önce Seçim Güvenliği İttifakı kurulmalıdır.