GÜLFER AKKAYA yazdı: “Muhalefet bölünürse kesinlikle kaybeder. Parçalanmış bir muhalefetin hem 24 Haziran seçimlerinin öncesinden daha güçlü olan tek adam rejimine karşı başarılı olma olasılığı yok hem de yerel seçimlerden güçlü çıkma ihtimali yok. Kuşku yok ki işimiz daha zor. Ama görüldüğü üzere sadece birlikte yapabiliriz.”
GÜLFER AKKAYA
24 Haziran’ın muhalefet için en önemli kazanımı, iktidarın uzun yıllardır toplumu kılcal damarlarına dek kutuplaştırmasına rağmen, bunu da hedefine alan toplumsal bir ittifakı kurabilmiş olmasıdır.
Bu toplumsal ittifak, her türlü hile hurdanın yapıldığı, eşit olmayan, adaletsiz ve devlet olanaklarının sonsuz kullanıldığı koşullarda gerçekleşen seçimlerde sayısal çoğunluğu alamadıysa da, toplumsal çoğunluğu kazandığı tartışma götürmez.
Yine rakamlara yansımayan bir olumluluk, seçim süreci boyunca toplumda muhalefet eden kesimin kazandığı moral üstünlük ve yan yana olunca güçlü olduğunu hatırlama duygusuydu.
Birbirini tanımayan insanların, birbirinin varlığından güç alması, Gezi’den sonra yeniden toplumsal dayanışmanın gündem olması bir diğer önemli kazanımdı.
Bunlar, farklı yerlerde de durulsa, farklı ideolojilere de sahip olunsa tek adam rejimine karşı ortak bir duruştu ve nicedir kendisini mutsuz, huzursuz, güvenlikten uzak, yapabiliriz duygusunu kaybetmiş yüzde 50 için ilaç gibi geldi.
Ancak gerek seçim gecesi, gerek seçim gecesinin sonrasında muhalefet partilerinin yarattığı hayal kırıklığı aynı yüzde 50 üzerinde büyük moral bozukluğuna neden oldu.
Aslına bakarsanız öyle bir seçimdi ki 24 Haziran seçimleri mevcut siyasi ortamı iktidar ve muhalefet şeklinde iki blok diye adlandırırsak, iki blokun da kaybettiğini görürüz.
Muhalefet bloku sandıkta seçimleri alamayarak kaybetti. İktidar bloku sandıkta seçimleri aldı ama karşısında birleşmiş bir muhalefet oluştu. Kaybetme korkusu hiç bu seçimlerdeki kadar boynuna dolanmamıştı iktidarın. Şimdilerde AKP’nin İyi Parti’yi yanına çekmeye çalışmasının altında yatan kaygı bu.
İktidarın düşündüğü kadar rahat geçmeyen Nisan referandumundan sonra muhalefet 24 Haziran seçimlerine kendisini güçlendirerek, daha moralli, daha yan yana girmeyi başardı. Bunlar önemli ve unutmamalıyız.
Muhalefet için seçimlerin sadece sandık sonucu olmadığını -kuşkusuz sandık sonucu çok önemli bir hedeftir- anımsarsak, muhalefetin bu yolda gidişinin önemi anlaşılacaktır.
İyi Parti, muhalefet blokunun iktidar ile ilişkisinde en zayıf halkaydı. Hakkında seçim sürecinde bile benzer söylentiler çıkmıştı.
Ancak siyaset hamle yapma sanatı değil midir?
CHP, içindeki dalgalanmayı bir an evvel sonlandırarak esas enerjisini muhalefet blokunun nasıl devam edeceği konusuna ayırmalı. Yeni bir hamle ile Saadet Partisi ve İyi Parti ile Meclis’te de seçim sürecindekine benzer ortaklıklar, beraber çalışma alanları var etmeli.
CHP, HDP ile yan yana görünme kaygısını artık aşmalıdır. Bu konuda daha somut ve sonuç alıcı politikalara yönelmelidir.
HDP ise CHP ile ilişkilenerek, CHP’yi sol siyasete doğru yönlendirmenin olanaklarını bulmalıdır. CHP’nin kendisi, kendi içindeki dinamiklerle ne yazık ki sosyal demokrat bir parti olamıyor. Onun sosyal demokrat bir çizgide olabilmesi için solunda yer alan demokrat, sosyalist yapıların siyasi baskısı ve desteği gerekiyor.
Unutulmamalı ki tek adam rejimine artık geçtik. Bundan sonrası, bundan öncesinden zor ve daha meşakkatli olacak. Tek adam rejimine karşı mücadele tek tek partilerden ziyade asgari zeminde ortaklaştırılmış muhalefetle olabilir.
Muhalefet ortaklık zeminini yitirmeden yoluna devam ederse toplumda seçim gecesine ve sonrasına ilişkin oluşan hayal kırıklığı toparlanacak, daha güçlü şekilde yola devam edilecektir. Buna da mecburuz.
Çünkü aynı seçimin kaybedenleri arasında olan AKP de rahat değil ve yenilebileceğini gördü. Bu nedenle olanca gücüyle yerel seçimlere sarılacak.
Muhalefet bölünürse kesinlikle kaybeder. Parçalanmış bir muhalefetin hem 24 Haziran seçimlerinin öncesinden daha güçlü olan tek adam rejimine karşı başarılı olma olasılığı yok hem de yerel seçimlerden güçlü çıkma ihtimali yok.
Kuşku yok ki işimiz daha zor. Ama görüldüğü üzere sadece birlikte yapabiliriz.
İdamın yasalaşmasının konuşulduğu, kadınların, çocukların, hayvanların erkeklik saldırılarıyla katledildiği, istismara uğratıldığı…
İşsizlik ve zamlarla iyice yoksullaştırıldığımız…
AKP’nin, Erdoğan’ın seçim kazanması, lüks hayatlarının devam etmesi için devlet bütçesinin sınırsız kullanıldığı…
Ülkenin olağanüstü borca batırıldığı, bu borçların ödenmesi için yeni yeni vergilerin eli kulağında olduğu…
Bilginin, eğitimin hiçe sayıldığı, toplumun dindar ve kindarlaştırıldığı dönemde evlere kaçıp başımızı yastık altına saklayamayacağımıza göre, nasıl daha güçlü yan yana olabiliriz’in çalışmalarına kaldığımız yerden devam etmemiz gerekiyor.