SEÇTİKLERİMİZ -Murat Meriç Gazete Duvar için yazdı: Unkapanı’nda verilen Kürtçe savaşının bayrak ismidir Hasan. O bayrağı tek başına açtı ve sonuna kadar savaştı. Bugün, 12 Eylül sonrasında getirilen Kürtçe yasağı kalkmışsa bu, Hasan sayesinde.
Birileri gelip size “Memleket müziğine en çok hizmet etmiş isim kimdir?” sorusunu sorsa ne cevap verirsiniz? Bu sorunun cevabı bende tek: Hasan Saltık. Hep öyleydi. En azından son yirmi yıldır… Hasan’ın kurduğu Kalan Müzik otuz yıl önce hayatımıza girdi ama o çok daha öncesinde bir şeyler yapmaya başlamıştı.
“Bir şeyler” dediğime bakmayın, büyük şeyler. Meraklısı, Ruhi Su albümlerinin, ‘80’li yılların sonundan itibaren Nepa bünyesinde yeniden ve tertemiz kayıtlarla, üstelik seriye yaraşır bir kapak düzeniyle yayımlandığını bilir. Bu, Hasan Saltık’ın işi. “Gönül borcumdu” der çünkü o albümleri dinleyerek büyümüş. Sayesinde, bugün herkes onları tertemiz kayıtlarla dinliyor. Seri, Nepa’dan Ada’ya geçti ve hâlâ aynı şekilde basılıyor.
Yine aynı yıllarda Unkapanı’nda verilen Kürtçe savaşının bayrak ismidir Hasan. O bayrağı tek başına açtı ve sonuna kadar savaştı. Bugün, 12 Eylül sonrasında cunta tarafından getirilen Kürtçe yasağı kalkmışsa, bu, Hasan sayesinde. O olmasa da kalkardı ama kim bilir kaç yıl sonra… Direndi, savaştı, açılan davalarla boğuştu, hayatı mahkemelerde geçti ama yılmadı. İlk Kürtçe kayıtlar, Rahmi Saltuk’un “Hoy Nare” albümünde yayımlanmıştı ve o karanlık iklimde hızla toplatılan albümün serbest kalması için çok çaba gösterdi. Sonrası geldi. Aynı dönemde Nepa bünyesinde yayımlanan iki albüm var. İlki, memlekette resmî yollarla dinleyiciye ulaşan ilk sözlü Şivan Perwer albümü, “Kirvem”. Onda da şarkı isimleri Türkçeydi. Kültür Bakanlığı bünyesinde çalışan ve kasetleri yayımlanmadan önce denetleyen Bandrol Kurulu içeriğe karışamamış, kapakta “sakıncalı” dilin kullanılmasını istememişti. Kapağa iliştirilen ifade, hasretin cümleleştirilmiş hâliydi: “1000 yıl sonra merhaba” Hasan Saltık, bu albümün gizli yapımcısı ama kapağa bakarsanız, “grafik tasarım” ona ait -ki doğrudur. O zaman öyle şeyler de yapıyordu.
Yukarıda ısrarla sözlü dedim çünkü hemen öncesinde, yine onun çabalarıyla yayımlanmış bir enstrümantal Şivan Perwer albümü var: “Destan / Halay”. Kapağında “müzikleriyle” ifadesi vurgulanmış. Hasan, kapağına yazdığı yazıda şöyle diyor: “Şivan Perwer ulusal kimliğinden taviz vermez kişiliği, üstün müzik kalitesi ve okuma tekniğiyle ana dilinde türküler söyleyerek sevildi ve geniş kitlelerce benimsendi. Şivan Perwer’in kendi okuduğu türkülerin bilinen gerekçelerle yayımlanmasının mümkün olmadığı bu ortamda sanatçının eserlerini enstrümantal yorumlarla hayranlarına ve müzikseverlere sunuyoruz.” Hasan Saltık imzası, Haydar Güvercin’le birlikte kapakta “prodüksiyon” kısmında.
Hasan’ın o dönemde yani Kalan Müzik öncesinde yaptığı işlerden biri, “Newroz” adlı albüm. Türkiye’de yayımlanan ilk Kürtçe albümlerden biri. Yönetmenliğini Hasret Gültekin’in yaptığı albüm, önce enstrümantal yayımlanmış, yasağın kalkmasından sonra Nilüfer Akbal ve Rıza Akkoç’un katılımıyla sözlü olarak yeniden piyasaya verilmişti. Enstrümantal yorumunda, kapaktaki puşili yaşlı adamın ağzında belli belirsiz bir beyaz bant vardır -ki yasağı protesto etmenin en güzel yollarından biri bu. Sözler kasete yerleşince fotoğraf tamamlandı, kapak renklendi.
Hasan Saltık, bunların öncesinde, Unkapanı’nda çaycılıktan koli taşımaya çok şey yaptı. ‘90’lı yılların hemen başında kendi firması Kalan’ı kurdu ve yoluna yeni ekibiyle devam etti. Yolumuz orada kesişti. Kalan Müzik emekleme dönemindeyken tanıştık, arkadaş olduk, sonrasında çok şey yaptık. Tanıdığım Hasan’ı anlatmaya çalışsam yazı uzar, kendimi tutamam, romantikleşirim. Tanıdığınız Hasan’ı zaten anlatamam çünkü bu, tek yazıya sığmaz. Yazının başında kurduğum cümleden yola çıkarak şunu söyleyebilirim belki: Hasan Saltık, memleketin herhangi bir döneminde görevde olan herhangi bir Kültür Bakanından çok daha fazla iş yaptı, memleket kültürüne büyük hizmetlerde bulundu. Aynur’dan Kardeş Türküler’e bize kazandırdığı şarkıcılar, topluluklar yeter… Tülay German yıllar sonra yeniden tanınmışsa, Fikret Kızılok albümlerini istediği gibi yapabilmişse, Selahattin Pınar’dan Seyyan Hanım’a pek çok isim arşivlerde kaybolmuş kayıtlarıyla hayatımıza girmişse ve en önemlisi dil kaygısı olmadan şarkılar/türküler seslendirilebilmişse, bunlar hep Hasan sayesinde.
Bu yazıyı okusaydı, “abartma Moruk” derdi ama sonra arkasına yaslanır, keyifli keyifli gülerek şu cümleyi kurardı: “Moruk, iyi ki yapmışım”. Sevdiklerine Moruk diye seslenirdi, ara ara Mösyö de derdi. Her şey bir yana, bana öyle seslenmesini çok özleyeceğim.
Yazının tamamı için TIKLAYINIZ…