Yasmine Al-Sayyad, The New Yorker’a yazdı: “Salah, küresel bir futbol yıldızından çok daha fazlasını ifade ediyor. O, dünyanın en revaçta ve popüler Müslümanlarından biri ve hatta nadir görülen özelliğiyle belirgin bir Arap geçmişine ve kimliğine sahip biri.” (Çeviri: SiyasiHaber)
Bu yılın Şubat ayı içerisinde Şampiyonlar Ligi müsabakasında F.C. Porto ile karşılaşmak üzere Portekiz’e giden İngiliz futbol kulübü F.C. Liverpool’un taraftarları, Mısırlı yıldız kanat oyuncuları Salah için yeni bir “ilahi” seslendirdiler. Havaya kalkan Liverpool atkıları eşliğinde hep bir ağızdan İngiliz pop grubu Dodgy’nin 1996 yılında kayıt ettiği “Good Enough” şarkısını Salah için uyarlayarak söylediler.
Mo Salah-la-la-la- Mo Salah-la-la-la-la
Mo Salah-la-la-la-la Mo Salah-la-la-la-la
If he’s good enough for you Eğer senin için yeterince iyiyse
He’s good enough for me O benim için de yeterince iyi
If he scores another few Birkaç tane daha gol atarsa
Then I’ll be Muslim, too. Ben de Müslüman olacağım.
Söz konusu maçın 30. dakikasında, sol kanattan gelişen Liverpool atağında James Milner’ın çıkardığı şut kale direğinden oyuna geri döndü. Pozisyonu takip eden Salah direkten dönen topu sağ ayağıyla kontrol ettikten sonra sol ayağıyla karşısındaki Porto kalecisini geçip peşi sıra kafasıyla düzelterek boş kaleye yuvarlıyıverdi. Böylelikle Salah, bu sezon içerisinde Liverpool için sahaya çıktığı 30. maçın 30. dakikasında büyüleyici bir gole imza atmış oldu. Maçtan sonra, “Ben de Müslüman olacağım” videosu, sosyal medyada patladı, muzaffer Liverpool taraftarları tarafından milyonlarca kez görüntülendi, aynı zamanda futbolla hiç ilgilenmeyen izleyiciler için de Salah, bir sosyal medya fenomenine dönüşüverdi.
Salah, Cumartesi akşamı Şampiyonlar Ligi finalinde Real Madrid’e karşı oynayacakları maç ile sona erecek olan ilk sezonunda Liverpool için dikkat çekici bir performans sergiledi ve takımının Şampiyonlar Ligi finaline uzanan yolculuğuna öncülük etti. Real Madrid üst üste üçüncü sene kupayı kaldırmak istiyor, ancak, bu final karşılaşması Liverpool için, on bir yıllık hasretin sona ermesi anlamına geliyor. İngiltere’nin elit kulüplerinden biri olan Liverpool’un yeniden dirilişinde şüphesiz ki Salah’ın imzası var. Bu sezon, oynadığı 38 maçın sonunda Premier League’de bir sezonda en çok gol atan oyuncu rekorunu kırdı, Profesyonel Futbolcular Derneği tarafından yılın oyuncusu olarak seçildi ve Premier Lig’in en çok gol atan oyuncusuna verilen Altın Ayakkabı’yı kazandı.
Ancak Salah, küresel bir futbol yıldızından çok daha fazlasını ifade ediyor. O, dünyanın en revaçta ve popüler Müslümanlarından biri ve hatta nadir görülen özelliğiyle belirgin bir Arap geçmişine ve kimliğine sahip biri. Müslüman arka plana sahip ünlülerin, süper model Gigi Hadid’den eski Cezayirli Fransız futbolcu Zinedine Zidane’ye kadar (şimdi Real Madrid’in teknik direktörü), tamamı seküler kültürle daha kolay uyum sağlama eğilimindeydiler. Onların aksine, Salah, sakal bırakan, ağır bir aksanla İngilizce konuşan ve açıkça dindar olan biri. Attığı her golden sonra sahada secde ediyor ve işaret parmağını şahadet için gökyüzüne kaldırıyor. Ve her sosyal medya paylaşımına besmeleyle başlıyor: Kabe’nin önünde şehadet emojisiyle poz veren fotoğraflar paylaşıyor ve dört yaşındaki kızının adı Mekke. Öte yandan eşi de Mısırlı Müslüman kadınların çoğunluğu gibi örtülü ve neredeyse hiç medya önüne çıkmıyor.
Mısır’da, ramazan fenerleri üzerine Salah’ın görselleri basıldı ve Suudi Arabistan hükümeti yakın zamanda ona “İngiltere’de İslam’ın harika bir temsilcisi” olduğu için Mekke’de toprak verdi. Liverpool’un resmi sponsorlarından ve kulübün üyesi olan Mısırlı Mohamed Ali bana şunları söyledi: Arap Müslümanların Liverpool oyuncusunu kucaklamasının arkasındaki basit neden “bizim gibi görünüyor” olmasıdır. Salah ile aynı camiye giden bir Liverpool taraftarı olan Kamal Mashjari bana, Müslümanların Salah’ı gördüklerinde kendileri gibi olan genç bir adam gördüklerini söyledi. Camiye giden, sahada Müslüman halkı temsil eden, namaz kılan, dinini saklayamayan ve her zaman olduğu gibi davranan biri…
Nil Deltası’nda bir köyde yetişen Salah, kendi kuşağındaki Mısırlı çocukların çoğu gibi içi eski bez parçalarıyla doldurulurmuş ve böylelikle bir top şekli verilmiş, yıpranmış eski çorapları top niyetine kullanarak futbol oynamaya başladı. Mısır televizyonunda yapılan son röportajında “Şampiyonlar Ligi’ni evde izleyen on yaşındaki çocuğu hatırlıyorum” diyordu. Mısırlıların ve kendisi gibi olmak isteyen genç futbolcuların izlemesi gereken yolu anlattığı konuşmasında “Sen onların ülkesinden birisin. Senin neleri başarabildiğini görüyorlar” dedi. Onu en mutlu eden şeyin, “onların da bunu yapabileceklerinin farkına varmaları olduğunu” söyledi.
Şu sıralar F.C. Los Angeles’in antrenörlüğünü yapan ve geçmişte Salah’ı keşfeden kişi olan Bob Bradley Salah için şunları söyledi: “Mısır’a ilk geldiğimde Salah’ın Arap inşaat işçileri ile futbol oynadığını gördüm, yetenekleri şaşırtıcıydı, ama gençti. “Kamplarımız ve dostluk maçlarımız vardı ve ilk kamptan itibaren Salah’ın özel olduğunu görebiliyordunuz. Çok çalıştı, böyle bir hız, patlayıcılık ve en önemlisi çok akıllı, çok alçakgönüllü ve öğrenmeye açık bir çocuktu”. Ne var ki Salah’ın uluslararası kariyerine başladığı Basel’de hayatı hiç de kolay olmadı. İngilizce’yi öğrenmekte çok zorlandı ve yolunu bulmak için mücadele etmesi gerekti. Liverpool’un web sitesine verdiği demeçte, “Yemeğimi bile nereden alabileceğimi bilmiyordum” diyordu. Bir başka İngiliz devi olan Chelsea için İsviçre’den ayrıldıktan sonraki ilk Ada tecrübesinde sahada yeteneklerini sergileyip, kendini kanıtlamak için çok fazla şansı olmadı ve asıl atılımını yapacağı İtalyan kulübü A.S. Roma’ya kiralandı, ilk sezonunda Roma’nın golcü oyuncusu olmayı başardı. Neticesinde 2017 Haziran ayında Liverpool’a transfer oldu.
Açık dini kimliğine rağmen apolitik bir kişiliği sahip olması Salah’ın ağırlıklı olarak beyaz erkeklerden oluşan İngiliz futbol dünyasında yer edinebilmesini sağladı. Bir hukuk profesörü ve “Amerikan İslamofobisi” nin yazarı Khaled Beydoun’a göre, Salah’ın çekiciliğinin bir nedeni de, İngiltere’deki İslamofobya’yı tahrik eden dışa dönük bir siyasi figür olmaması. Ona göre Salah tek başına “Müslümanlar hakkındaki olumsuz görüşleri etkili bir şekilde aşındırıyor ve İslamofobi’ye meydan okuyor”. Uzun süredir Liverpool taraftarı olan Earl Jenkins, Salah’ın kendisine Liverpool’un ilk siyah oyuncusu olan Jamaikalı John Barnes’ı hatırlattığını söylüyor. Barnes 1987’de takıma katıldığında “bazı insanlar kulübü sezonluk kombine biletlerini iptal etmekle tehdit ediyorlardı” diyor Jenkins ve ekliyor: “Ama Liverpool taraftarları sonunda onu kucakladı. “Bence aynı şey şimdi de Mo ve İslam’la oluyor.”
Irkçı fanatizm ve saldırganlık çok uzun zamandır uluslararası futbolun en ciddi sorunlarından biri durumunda. İtalya ligi maçlarında İtalyan faşistlerinin sembolü olan Konfederasyon bayraklarına sıklıkla rastlanıyor. 2013 yılında, Charlton Athletic taraftarı, 1993 yılında beyaz bir ırkçı tarafından öldürülen bir siyahinin, Stephen Lawrence’ın ölümünü kutlayan şarkılar söylemişti. Bu yılın Mart ayında St. Petersburg’da taraftarlar siyahî Fransız oyuncular Paul Pogba ve Ousmane Dembéé’ye maymun tezahüratları yaptılar. Bir ay sonra 3 Nisan’da ise İngiltere’deki bazı evlere “Müslüman bir Gün Cezalandır” yazan imzasız mektuplar gönderildi. Herhangi bir şiddeti olayı bildirilmediyse de tüm bunlar İngiltere’deki İslamofobinin yükselişine dair açık kanıtlardı. Örneğin son seçimlerde bir Müslümanın Belediye Başkanı seçildiği Londra’da, Müslümanlara karşı işlenen nefret suçları 2016 ile 2017 arasında yüzde kırk oranında arttı.
Salah bir futbolcudan öte bir ikona doğru yol alsa da, ırkçılık onun için bile hala açık bir sorun. Columbia Üniversitesi’nde tarihçi ve modern Arap araştırmaları profesörü olan Joseph Massad bu konuya benzer bir şüphecilikle yaklaşıyor. Massad, “Salah bir kazanan ve herkes bu galibi seviyor” diyor. “Sadece birkaç yıl önce, Cezayirli göçmen bir ailenin oğlu olan Zinedine Zidane, Araplar, Müslümanlar ve Afrikalıların yanı sıra Fransız vatandaşları için bile popüler bir ikona dönüşmüştü. Ne var ki onun ulaştığı şöhret ve mazhar olduğu teveccüh bile ana akım Fransız kültüründe sürmekte olan İslamofobiyi hafifletmemişti ve ben Salah’ın ulaştığı şöhret ve sempatinin, ana akım İngiliz kültüründeki İslamofobiyi herhangi bir şekilde azaltacağından kesinlikle şüphe duyuyorum” diyor.
Yine de, Mısırlı bir Müslüman olan ben, okyanusun ötesinde yaşayan bir futbol taraftarı olarak bile, Salah’ın meteorik yükselişini fark ediyorum ve dünyanın dört bir yanındaki Arapların ve Müslümanların algısını değiştirmek için neler yapabileceğini düşünüyorum. Havaalanlarında ya da metroda sık sık kendimi şunları düşünürken buluyorum: Fazla Arap mı görünüyorum? Kıyafetlerim çok mu etnik? İçeri girmeye çalışmalı mıyım? En çok dikkat çeken Arap ve Müslüman olan Salah hakkında en çok göze çarpan şey ise bir şeylere karışmaktan endişe duymamasıdır. O sadece kendisi. Bu, sahada yaptığı her şeyden öte ona en çok hayran olduğum şey.
Çeviri: Mustafa Kemal Ersöz
https://www.newyorker.com/news/sporting-scene/liverpool-fcs-mohamed-salah-an-arab-muslim-sports-star-subtly-confronting-racism-and-islamophobia