Adana’da konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Çıkış yolumuz en geniş demokratik ittifakı oluşturmaktır. Bunu gerçekleştirebilirsek bütün soygun, talan, savaş düzenine karşı ortak mücadele yaratabilirsek ittifak tartışmaları kendiliğinden bir sonuca bağlanacaktır, esas olan sahada ortak mücadeledir” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Adana İl Örgütü’nün düzenlediği ekonomik krize dair kentteki siyasi parti ve sivil toplum örgütleri temsilcileriyle bir araya geldi. Adana’da bir otelde gerçekleştirilen buluşmada Sancar siyasal sürece dair değerlendirmelerde bulundu.
“Amacımız ortak mücadele hattı oluşturmak”
Çukurova Bölgesi’nin önemli kenti olan Adana’da olduklarını yarın da Mersin’de olacaklarını ifade eden Sancar, 27 Eylül’de açıkladıkları “Tutum Belgesine” değinerek, “Amacımız, tüm ezilenleri, dışlananlarını, mağdurlarını, emekçilerini birleştiren bir ortak mücadele hattı oluşturmaktır. Tüm kesimlerle diyaloğu hayati önemde buluyoruz. Böyle bir mekanizma kurabilirsek yani tüm ezilenlerin birbiri ile konuşup ortak mücadele yürütebilecekleri zemin yaratabilirsek Türkiye çöküşten çıkacaktır. Bu çöküş, çok boyutlu krizlerin sonucu olarak gerçekleşiyor. Türkiye uzun süredir çoklu krizler içindedir. Bu krizlerin kaynağı iktidarın yönetim anlayışıdır. Bütçe görüşmelerinin ilk etabı komisyonda tamamlandı. Bütçeye bakınca bu iktidarın tercihlerini görebiliyorsunuz, bu bütçe halkın bütçesi değildir. Bu bütçe 19 yıllık AKP iktidarının politikalarının bir özetidir. Saraya, yandaşa kaynak aktarmayı esas alan, halkı yok sayan, halkın çıkarlarına önem vermeyen bir bütçedir” dedi.
“Çıkış yolumuz en geniş demokratik ittifakı oluşturmaktır”
“Bu anlayışın yol açtığı sonuçları son 2 haftada daha çarpıcı biçimde yaşıyoruz. Türkiye’de liranın değer kaybının yarattığı yıkımı canlı şekilde izledik” diyen Sancar şöyle konuştu: “Son 1 haftada liranın değer kaybı o kadar çok boyutlu ki neredeyse geleceğimiz mahvedilmektedir. Halkın geleceği yok edilmek istenmektedir. Önümüzdeki dönem sadece yoksulluktan söz etmeyeceğiz, bir de gıda krizi, yani açlık olacak. Sadece yoksulluk ve sömürü değil, açlık yaşamak zorunda kalacak. Bu ülke tüm bunlar bir avuç sermayedarın çıkarlarına hizmet amacıyla yürütülen anlayışın sonucudur. Bizim bu anlayışa, bu düzene karşı birlikte mücadele etme sorumluluğumuz var. HDP olarak her yerde halkla iç içe buluşmalar gerçekleştirerek önerilerimizi ortaya koyuyoruz, çözüm için birlikteliği güçlendirmeye çalışıyoruz. Çıkış yolumuz en geniş demokratik ittifakı oluşturmaktır. Bunu gerçekleştirebilirsek bütün soygun, talan, savaş düzenine karşı ortak mücadele yaratabilirsek ittifak tartışmaları kendiliğinden bir sonuca bağlanacaktır, esas olan sahada ortak mücadeledir. Önce ortak demokratik mücadele, bu mücadele zemininde güçlü demokrasi ittifakları oluşturmak lazım.
“İktidar çiftçisinin gözünün yaşına bakmamıştır”
Aslında yaşadığımız şey tam bir cehennemdir. Cehennem nedir diye sorarsanız; Turgut Uyar’ın ‘açlık çoğunluktadır’ şiiri var. Bu şiir, Türkiye’nin şimdiki durumunu anlatıyor: ‘Cehennem başarılmamış bir savaştır, başarılmamış bir mücadeledir’ Pamuğun üretiminde de çok gerilere gidildi. Bunun sebebi, iktidarın izlediği ekonomi politikalarıdır. Ekilebilir arazilerin büyük kısmı imara açılmıştır. Sürekli binalar dikilmektedir. İktidar, kendini inşaat sektörü üzerinden var etmek istemektedir. O nedenle bu ülkenin geleceğinin, çiftçisinin gözünün yaşına bakmamıştır. Sadece 80’li yıllarda 2,5 milyon dekarda pamuk üretiliyordu, 2020 yılında 600 bin dekara düştü. Ne için kullanılıyor bu alan? İmara açılıyor, bu imar üzerinden yandaş sermayenin tahakkümünü sağlıyorlar. Pamuk üretimi tarihe karışıyor. 2000 yılında 577 bin ton pamuk ithal edilmiş, 2020 yılında 1 milyon 81 bin ton bugünkü ithalat miktarı. Buğdayda yaşadığımız durumda aynı şekilde.
“Bu yönetim istifa etmelidir”
Döviz kurundaki artışın maliyete yansıması korkunçtur. Geçen gün bir üretici ile konuşurken unla ilgili şu örneği verdi, biliyorsunuz sınırlı miktarda satış yapılıyor, çünkü yarın ne olacağını bilmiyorlar. 150 km ötedeki bir yere ısmarladığı unu götürmek için sabit fiyat veremiyor un satıcısı. Çünkü 2 saat sonra, ‘istediğin yere ulaştırdığımda fiyat değişmiş olacak’ diyor. Bir ekonomide fiyat bile belirlenemiyorsa bu çöküştür, bunun sonuçları ağırdır. Bizim amacımız bu çöküşün enkazının halkın üzerinde kalmasını önlemektir. Hep birlikte mutlaka ortak ilkeler ve ortak hedefler için buluşmak zorundayız. Bizim acil öneriler programımız var. Bu önerilerin hiçbiri bütçe görüşmelerinde kabul edilmedi. Şu an acil olarak dile getirmemiz gereken taleplerden birincisi derhal seçim talebidir. Bu yönetim istifa etmelidir, ülkeyi çöküşe götürüyor, eminim Cumhurbaşkanı ne yaptığını biliyor, çünkü bu politikalar izledikleri yolun sonucudur. Halkı önemsemeyen, halkın geleceğini önemsemeyen zihniyetin bilinçli politikalarıdır. Bu ülkeyi ucuz emek cehennemine çevirmek istiyorlar. Asgari ücretin 30-40 dolara indiği bir ülkede burayı köle yuvasına dönüştürmek istiyorlar. Yandaş sermayenin desteği ile iktidarlarını sürdürmek istiyorlar. Tek bir dertleri var, iktidarda kalmak bizim de birinci sorumluluğumuz, bu yönetimin bir an önce gitmesini sağlamaktır, ortak demokratik mücadele şarttır. Bunun halka mal olması ile erken seçim gerçekleştirilebilir. Eğer bunu sağlayamazsak ülkeyi bu şekilde yönetmek için ellerinden geleni yapacaklar.
“Mücadele haktır”
Biz sizlerle bu buluşmada dile getiriyoruz yarın mitingimizde, çağrımızı yineleyeceğiz, bundan sonraki çalışmalarımızda da bu talebi en geniş kitlelerin ortak talebi haline getirmek için çalışacağız. Ortak mücadele bu ülkeyi cehennemden çıkarmak için şarttır. İnce Memed romanı bize ‘mücadele haktır’ diyor. Buna ekleme yapıyoruz; mücadele görevdir, sorumluluktur, bunun en geniş birliktelikle yapmak da bu ülkenin bütün insanlarına karşı bir vicdani yükümlülüktür. Bundan kim kaçarsa gelecek nesillere nasıl hesap vereceğini düşünmesi gerekir. Biz demokratik birliktelik ile bu ülkenin bunlara mecbur olmadığını göstereceğiz. Türkiye’nin kaynakları, bu topluma yeter. Bizim ülkenin kaynaklarını halkçı bir yönetimle paylaştıracağımız bir düzeni kurmamız gerekiyor, buna gücümüz yeter, ülkenin geleceğini demokrasi özgürlük ve barış üzerine kurmamız görevimizdir. İktidarı ayakta tutan temel sütunların saraya bütçe yandaşa rant, savaşa yatırım olduğunu görürsek demokrasi mücadelesini, sömürüye karşı emekçilerin birlikteliğini savaşa karşı barış mücadelesini yürütmemiz de zor olmayacaktır. Bu mücadeleyi bütünlüklü yürütmek önemlidir.”
(MA)