KORKUT AKIN yazdı: “Yardımsever, araştırıcı, çözüm odaklı, bir o kadar da güler yüzlü bir devrimci Aydın Erol. O kadar çok şey yapmış, o kadar çok şey başarmış, o kadar çok yararlı olmuş ki kısacık ömründe, tutuşturduğu yaşama sevinci ateşi hâlâ alev alev.”
KORKUT AKIN
“…Çünkü sen şimdi yeni bir yaşama
başlıyorsun belleklerimizde”
Tanıyan, tanımayan herkesin bildiği, gülümseyen yüzüyle hiç unutmadığı, gerçek bir arkadaş, yoldaş Aydın Erol, sol içi fraksiyon farklılıkları, anlaşmazlıkları ve daha da çok inatlaşmaları sıfırlayan biriydi. Dilden dile, kulaktan kulağa yayılan ünü, herkesin “Ben de bir Aydın Erol olmalıyım” demesini sağlıyor, ama hemen ardına ekleniyor: “Sonu öyle olmasın!”
1960’larda başlayan örgütlü sol muhalefet, birçok genci, emekçiyi, köylüyü büyük bir ivmeyle hareketlendirdi. Üniversitelerde, liselerde, mahallelerde, fabrikalarda, tarlalarda yükselen muhalif dalga, görüş, yorum, düşünce farklılıklarıyla ayrı düştü. 12 Mart sonrası bu farklılıklar daha da keskinleşti, adına sol içi şiddet diyebileceğimiz çatışmalara hatta ölümlere kadar vardı. Bir tarafta örgütlü mücadele, bir tarafta hükümetler destekli saldırılara karşı antifaşist mücadele, bir tarafta da sol içi çatışmalarla mücadele…
Ortak örgütlerde ortak mücadele…
12 Mart sonrası, hapisten çıkanlar buluşup yeniden mücadeleyi yükseltme kararındaydı. Özellikle üniversite gençliğini bir araya getiren AYÖD ve İYÖD gibi dernekler, bir süre sonra her grubun kendi derneğini kurmasıyla kitle gücünü yitirdi. Dolayısıyla da bir güç birliği, örgütsel birliktelik oluşturulamadı. Her bir dernek kendisini “demokratik kitle örgütü” olarak nitelese de, sadece kendi çevresini örgütleyebildi.
Türkiye solunun en önemli sorunu burada başladı, buradan yürüdü ve büyüdü. Öyle ki, sırf başka bir oluşumun önderi diye eylemliliklerde söz dinlememeye, ayrı hareket etmeye kadar provokatif tavırlar çıktı ortaya. Mehmet Ali Yılmaz, bir eylemde oluşan kargaşayı dindirmek için çabalarken, ayrılık nedeniyle büyük bir gerilim yaşadıkları Kurtuluşçuların kendisinden yana olumlu hareket ettiklerini unutmadığını söylüyor (s.53-54)
Dans eder gibi…
Kitaba konu olan Aydın Erol, tam da bu dönemde devrimci olmuş, örgütlü mücadeleye gönül vermiş, dönemin üst düzey memurlarından daha çok para kazandığı halde Devlet Opera ve Bale Topluluğundaki işini bırakmış biri. Yardımsever, araştırıcı, çözüm odaklı, bir o kadar da güler yüzlü bir devrimci Aydın Erol. O kadar çok şey yapmış, o kadar çok şey başarmış, o kadar çok yararlı olmuş ki kısacık ömründe, tutuşturduğu yaşama sevinci ateşi hâlâ alev alev.
Darbeyle birlikte…
İlginçtir, hemen bütün gruplar “araba yokuş aşağı gidiyor, darbe geliyor, önlem alınmalı” dediği halde, kendi sözlerini kendileri dinlememiş. Aydın Erol’un da içinde olduğu Devrimci Yol grubu, en önce çöken örgüt olmuş. Kalanların müdahalesi yeterli olmadığı gibi birbiri ardına gelen operasyonlar sonucu, artık yurtdışına çıkma kararı alınmış.
Tam o günlerde dansın ve balenin önemini anlatmak ve örgüte bir mevzi kazandırmak için bir sanat okulu açmayı düşünen Aydın Erol da çıkmış yurtdışına. Ancak çok kez girip çıkmış Türkiye’ye, zaten pasaport hazırlamakta mahirmiş. Parabolik anten getirip sesleri kaydetmeyi, küçük de olsa bir televizyon vericisiyle İstanbul ve Ankara’da, TRT haberlerinin arasına girip korsan yayın yapmayı başarmış biri Aydın Erol…
Namı diğer Yavuz
Yaşananlar ve anlatılanlar, aslında hepimizin hikayesi, çünkü herkes bir Aydın Erol aslında, mücadelesini sürdüren. Sürükleyici bir roman gibi okunuyor “Devrimci Bir Balet, Aydın Erol Kitabı”. Merak ediyorsunuz, ne olacak diye tırnaklarınızı kemiriyorsunuz, her olayın ardından derin bir nefes alıyorsunuz, kurtulduğu için…
Almanya’da, “bir gün döneceğiz ülkeye, nasıl olsa” düşüncesiyle, varsa yoksa devrimcilik için yaşayanların çok kültürlülüğe ayak uyduramaması önemli bir eksiklik ve tabii yanlışlık olmakla birlikte birçok sorunun da kaynağı… Ne iş buluyorlar ne dil öğreniyorlar ne de topluma uyum gösteriyorlar. Sonuçta da dışlanıyorlar. Türkiye’deki tutum ve tavırlarını oralarda da sürdürmekten başka bir seçenekleri kalmayınca, yaşanan şiddete kan bulaşıyor. Öldürenler de en az ölenler kadar devrimci… ama çözümsüzlük baş belası.
Aydın Erol, namı diğer Yavuz, önemli bir militan, yaşamını öğrenmek gerek… Yaptıklarını, düşüncelerini rehber almak gerek. Bağlı olarak sol içi şiddete karşı durmak gerek kuşkusuz.
Devrimci Bir Balet, Aydın Erol Kitabı, Merhaba Yavuz, yaşam öyküsü, Cemalettin Canlı, NotaBene Yayınları, 2018, 175 s.