Günlerdir iki konu siyasetin gündemini meşgul ediyor. Birincisi HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp kaldırılmayacağı, ikincisi ise MHP’de kurultayın yapılıp yapılmayacağı. İki olayın da daha farklı boyutları var. Ancak esas mesele her iki partiyi de baraj altı bırakıp AKP’nin 367 milletvekili sayısını yakalamasını sağlamak.
AHMET SAYMADİ
Günlerdir iki konu siyasetin gündemini meşgul ediyor. Birincisi HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp kaldırılmayacağı, ikincisi ise MHP’de kurultayın yapılıp yapılmayacağı. İki olayın da daha farklı boyutları var. Ancak esas mesele her iki partiyi de baraj altı bırakıp AKP’nin 361 milletvekili sayısını yakalamasını sağlamak.
Dokunul azlıkların kaldırılmasına ilişkin 4 maddelik kanun teklifi bile TBMM’de iki turda oylanacak. 18 Mayıs’taki ilk turda ilk iki madde, ardından 20 Mayıs’ta yapılacak 2. turda ise sonraki iki madde oylanacak. Tasarı 20 Mayıs’taki oylamada toplu olarak bir daha oylanacak. Aslında ilk oylama AKP’nin kendi vekillerinin tavrını ölçmesi açısından yapılmış bir yoklamadan başka bir şey değil. AKP’den fire çıkarsa, ikinci tura kadar onları ikna etme yoluna gidilecek.
AKP, dokunulmazlıkların kaldırılmasını başarırsa, HDP’nin kamuoyu tarafından sevilen ve bilinen isimlerine, hızla bir çok yerden dava açılacak ve vekiller iş yapamaz hale getirilecek. Kimileri tutuklanacak. HDP’ye karşı yapılan bu operasyon, HDP’yi baraj altında bırakana kadar sürdürülecek. Kürt sorununun da çözüm masasının kurulması bile buna bağlı. AKP, HDP’yi meclis dışına itip, en güçlü duruma gelince çatışmayı durdurma ve masa kurma derdinde.
MHP'de ise kurultayın yapılıp yapılmayacağı yılan hikayesine döndü. Bir mahkeme kurultayın yapılacağına, başka bir mahkeme ise yapılmayacağına dair karar açıklıyor. Son noktayı Erdoğan'a itaati tam olan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yaptı. Adalet Bakanlığı adına yapılan açıklamada, "Kurultay yapılamaz" denildi ve mesele Yargıtay kararına kaldı.
Bahçeli yönetimi Erdoğan'a teslim olmuş ve zayıflamış durumda. MHP’nin tarihsel birçok figürü, tabanda bilinen ve 197’li-1980’li yıllarda devrimcilerin katilliğini yapmış birçok isim bile Bahçeli’ye muhalif olanların yanında. Bahçeli ise, yaptığı grup toplantılarındaki konuşmalarından da anlaşılacağı üzere Erdoğan’a teslim olmuş durumda. Hatta konuşmalarında Erdoğan’ı övüp, Davutoğlu’nu yeriyor.
Bahçeli’nin Erdoğan’a teslim oluşunu, Meral Akşener, ‘‘Partimizi, Saray’ın arka bahçesi yapmayacağız’’ diyerek net bir şekilde de ifade etti. Başında Bahçeli’nin olduğu bir MHP’nin olası bir erken seçimde baraj altı kalması muhtemel. Erdoğan da bunu bildiği içim, MHP'nin başında Bahçeli'nin kalmasını sağlayarak MHP'yi baraj altında bırakmaya çalışıyor. AKP’ye yakın bir gazeteci de yazdı zaten, "Bahçeli kalırsa erken seçim olacak, Meral Akşener gelirse seçim 2019'da yapılacak."
Meral Akşener’in başında olacağı bir MHP’nin baraj altında kalmayacağı hatta AKP’den 2-4 puan kadar oyu kendi hanesine yazdıracağı açıktır. Bu AKP’yi az da olsa sınırlar.
AKP’nin mevcut 317 milletvekili var. MHP’yi baraj atlında bırakarak, MHP'nin 40 milletvekilinin 20-25 tanesini AKP'ye sıralarına katma peşinde. HDP’nin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını da başarırsa şayet, HDP'nin 59 milletvekilinin 30-35'ini AKP saflarına katacak.
Olası bir erken seçimde AKP’nin milletvekili sayısı 370-380 civarında, CHP’nin ise 175-180 civarında olacak. Bu 3 Kasım 2002’de AKP’nin tek başına iktidar olduğu ve TBMM’de 363 milletvekiline sahip olduğu seçime benzer bir seçim olacaktır.
AKP, 2002’de iktidar olmasına rağmen, orduda, poliste, yargıda, basında kadroları olmadığı için, anayasayı referanduma götürecek 330 milletvekiline sahip olmasına rağmen istediği değişiklikleri tam olarak yapamamıştı. 2016 Türkiyesi’nde AKP’nin eli daha rahattır. Başkanlığa ve diktatörlüğe gidişin önü daha açıktır.
MHP’deki mesele, ‘‘Akşener mi daha faşist, Bahçeli mi daha faşist’’ tartışmasına indirgenemeyecek kadar ciddidir. AKP'yi zayıflatacak, AKP’nin yukarıda bahsettiğimiz planı hayata geçirmesine engel olacak her hamle, diktatörlüğün önünde bir bariyerdir. Ahmet Davutoğlu ve diğer Erdoğan Karşıtı AKP'lilerin bile derlenip toparlanmasının, AKP’den ayrılmasının bile bir faydası var.
Bugün AKP'ye bariyer olan bu unsurların, daha sonra emek ve demokrasi güçlerinin önüne bariyer olacağı doğrudur. Ancak siyaseti günün koşullarına göre okumak şart. 370 milletvekiline sahip ve 14 yıldır iktidarda olan bir AKP’yle, parçalı gücü sınırlanmış bir AKP’yle mücadele etmek aynı şey değildir. Hangisi gelirse gelsin bizi bekleyen seçenek bir tane zaten: mücadele etmek!