Tülay Hatimoğulları yazdı: Meclis çatısı altında alevi düşmanlığı
TBMM Genel Kurulu'nda CHP Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın “Suriye'deki çocuklar kesiliyor, Aleviler katlediliyor. Hükümet seyrediyor. Eliniz kanda. Silah gönderiyorsunuz” şeklinde konuşması üzerine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ "Bu söylediklerinizi Esad'a da söyler misiniz? Attığı kimyasal silahlarla orada çocukları öldüren odur, Esad'dır. Burada Esad'ın sözcülüğünü yapma. Burası Esad'ın Parlamentosu değil. Bir memleket, 500 bin Suriyeli ölmüş. Öldüren kim? Esad. 3 milyon Suriyeli Türkiye'de. 6 milyon insan göçmüş. Göçüren kim? Esad. Katil kim? Esad. Sen onu savunuyorsun? Sen bu Parlamento'da Hataylıların temsilcisi misin, Esad'ın temsilcisi misin? Bir gün de Esad'a söyle. Bir gün de çocukları kesene, üzerine bomba yağdırana, kimyasal silah atana laf söyle. Her çıktığında aynı şeyi söylüyorsun. Bu arkadaş kimin sözcüsü olduğuna bir karar versin. Türk milletinin mi, yoksa Suriye'de eli kanlı yönetimin başı olan Esad'ın mı ona karar versin? Senin kim olduğunu biliyoruz. Böyle bir üslup olmaz. Çocukları katleden belli. Aylan bebek niye sahile vurdu? Esad zalimi yüzünden ülkesini terk etmek zorunda kalmadı mı? O insanlar niye ölüyorlar? Türk askeri mi öldürüyor onları? Türk askeri çocuklar, kadınlar, masumlar ölmesin diye mücadele ediyor. Eli kanlı katilin elini sıkmak için heyetler gönderdiniz" dedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın CHP Hatay Milletvekiline karşı kavga edercesine laf yetiştirmesi Erdoğan’ın Kasımpaşalı siyasetinin bir devamı olsa gerek. Meclis zaten Meclis olmaktan çıktı. Ringe dönüştü. Ve her raundun kendine göre amacı ve anlamı oluyor. Bu raundu Bozdağ’ın ağzından AKP’nin Arap Alevilere düşmanlığının sergilenmesi olarak değerlendirmek için çok düşünmeye gerek yok.
Aleviler yüz yıllardır bu coğrafyada dışlandı, yok sayıldı, katledildi. Yavuz Sultan Selim’in Antakya hattını içine alan sahil şeridindeki Alevi katliamı unutulmadı. Dersim’de, Maraş’ta, Çorum’da, Gazi’de, Sivas’ta dökülen Alevi kanları daha kurumadı. Hâlâ Alevi evleri işaretleniyor. Aleviler hedef gösteriliyor. “Adalet” Bakanı Bozdağ tarih boyunca devletin katliam ve ayrımcılık politikalarına maruz kalmış bir kitleyi yeniden yeniden hedef göstermekte beis görmüyor.
Suriye savaşının nedeni
Bu sürece dair çok şey yazıldı çizildi. Birçok belge ortaya çıktı ama AKP iktidarı dezenformasyona hiç ara vermedi. Gerçekliği tartışma götürmeyen ve artık dünya kamuoyunca bilinen birkaç meselenin altını çizecek olursak: Suriye’deki savaşı Suriye devleti çıkarmadı. Suriye işgal edildi. Emperyalist güçlerin Büyük Ortadoğu Projesi’nin adım adım hayata geçirilmesi için kurulan büyük bir oyun var ortada. IŞİD, Nusra gibi örgütler bu güçlerin desteklemesiyle bu kadar güç kazandı. Şüphesiz ki bu örgütlerin beslendikleri toplumsal gerçekler de var. Ama buna rağmen tek başlarına bu kadar güçlenemezlerdi. Suriye’de 500 bin insanın ölümünün, Türkiye’ye gelen 3 milyon ve başka ülkelere giden milyonlarca göçmenin yaşadıklarının öncelikli faili, Bozdağ’ın dediği gibi Suriye devleti değildir. Bu tablo sözde demokrasi dağıtan emperyalist güçlerin ve bölgedeki taşeronlarının eseridir. Bozdağ’ın üzüldüğü(!) karaya vuran Aylan bebeğin, Mısır’da katledilen Esmaların, Filistin halkının acısının, Kürt halkının katliama uğramasının da faili, AKP iktidarının da aralarında bulunduğu bu güçlerdir. Sivil halkı kitleler halinde öldüren kimyasal silahların Türkiye üzerinden cihatçı çetelere ulaştırıldığı, MİT tırlarının tonlarca silah taşıdığı gerçeğinin üzeri Bozdağ’ın ajitasyonuyla örtülemez. Bozdağ “Suriyelileri Türkiye mi öldürüyor?” diye soruyor. Türkiye halkları değil ama Türkiye’yi yöneten AKP Suriye’deki ölümlerde birinci dereceden sorumludur. AKP’nin eline kan bulaşmıştır.
Antakya’da yaşayan Aleviler de vatandaş
Bozdağ’ın sözleri, Antakya’da yaşayan Arap Alevileri vatandaş olarak kabul etmemenin göstergesidir. Hatay ilhak edildiğinden bu yana burada yaşayan özellikle Arap Alevi ve Hristiyanlar ötekileştirildi, asimile edilmeye çalışıldı, sesleri az da olsa yükseldiğinde devletin şiddeti ile karşılaştı.
Devlet bu bölgeyi coğrafi konumu ve etnik/dinsel/mezhepsel farklılığından dolayı özel yöntemlerle yönetti. Yönetim biçimlerinde zaman zaman farklılıklar görülse de Türk/Sünni çizgisine çekme operasyonu hep baki kaldı. Altı çizilmesi gereken önemli noktalardan biri de Antakya’da yaşayan Araplar, Ermeniler, Süryaniler, Aleviler, Hristiyanların bu coğrafyanın asli unsurları olduğudur. Hatırlanacağı üzere AKP iktidarının ilk yıllarında Antakya’da Akdeniz ülkeleri ile “Medeniyetler Buluşması” organize edildi (2005). Ama o dönemde bu kentin kardeşliğinde önemli harç görevi gören Arap Aleviler hiçbir alandan temsilci olarak resmen davet edilmedi. AKP iktidarının Arap Alevileri yok sağdığı önemli icraatlarından biri de buydu. O dönemde de ifade ettiğimiz gibi Antakya’nın mozaik yapısı AKP ve diğerlerinin siyasal turizmine alet edilmeyecek kadar derin bir tarihe ve kardeşlik bilincine dayanmaktadır. Bu bilinci ortadan kaldıramadıkları için nefret söylemlerine devam etmekteler.
TBMM’de kin ve nefret
Mecliste HDP linç edilmeye çalışılıyor. Vekillere dönük her anlamda hukuksuzluk ve fiili saldırı almış başını gidiyor. 6 milyona yakın oy almış bir parti seçmenleriyle beraber Meclis’ten tasfiye edilmeye çalışılıyor. HDP’nin tamamına bu uygulama yapılırken, farklı kimliğe sahip olan siyasi özneler de dize getirilmek isteniyor. CHP Hatay Milletvekili Serkan Topal gibi…
Bozdağ, Suriye savaşı dile geldiği anda Antakya’da yaşayan Arap Alevileri hedeflercesine adeta kin ve nefret kustu. Elinden gelse Hitler’in gaz odalarını aktifleştirecek gibi duruyor. Selefi damarı kabarmış olsa gerek. Emevi Camisi’nde hâlâ namaz kılamamış olmanın verdiği rahatsızlıkla “klasik devlet aklı”nın da alamayacağı söylemler, yaklaşımlar sergilemekte.
Başta Arap Alevileri olmak üzere Antakya’da yaşayan bütün halklar savaşa karşıdır ve barıştan yanadır. Bunu her fırsatta ve her kademede dile getirdiler. Komşu ülke Suriye’de kardeşlerimizi katleden ile Kürt illerinde katliamlar gerçekleştiren zihniyet aynıdır. Halkların onurlu barış ve kardeşlik talebi devam edecektir. Bu son olayda Bozdağ’da cisimleşen AKP’nin faşizan dili ve yaptırımlarına karşı demokrasi cephesini büyütmek tek seçeneğimizdir.