ABDEM’in (Avrupa Barış ve Demokrasi Meclisi) Köln Üniversitesi’nde düzenlediği “Soykırım, adalet ve yüzleşme; 1915’ten Şengal’e Soykırımlara Hayır” isimli konferansta Mezopotomya Demokratik Değişim Partisi tarafından yapılan sunum.
Şlomo, Sılaw, Merhaba:
Böylesi hassas bir dönemde, 1915 Seyfo/Soykırım 100 yılına girerken, yapılan Soykırım Adalet ve Yüzleşme Konferansı’na büyük bir anlam verdiğimizi belirtiyoruz. Başta bu değerli sorumluluğu üstlenen ABDEM, Hukuk ve Adalet komisyonuna, siz değerli konuşmacılara ve hazır bulunan tüm konuklara en içten duygularla saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz..
Ortadoğu’nun Mezopotamya merkezli kadim halklarından biri olan Asuri/Süryani/Keldani halkı M.Ö, M.S bu iki değişik dönemde insanlığa sunduğu; siyasi, sosyal, sanat, kültürel, edebiyat, matematik, bilimsel vb gelişmelerle tarihe damgasını vurmuş, böylece insanlık tarihinde yerini almıştır. Halkımız M.Ö. 612 yılında yitirdiği siyasi otoritesini, bu dönemden sonra Hiristiyanlığın; dönemin yeni bir kurtuluş inancı olarak çıkışıyla birlikte, yaşamını her yönüyle bu yeni inancın etrafında yeniden örgütlemiş ve günümüze kadar getirmiştir. Hiristiyanlığın; barışçıl, eşitlikçi, emekçi, hümanist ve paylaşımcı yönlerini kendine yaşam kültürü olarak benimsemiş, bu şekilde birlikte yaşadığı bütün halklarla, inançlarla, kültürlerle ve dillerle hep çatışmasız bir yaşamı kendisine esas almış.
Halkımız yaşadığı bu uzun zaman zarfında, Mezopotamya merkezinde Roma, Bizans, Pers, Arap, Moğol, Osmanlı ve bazı yerel feoadal aşiretlerden büyük Soykırım/Seyfo, Katliamlara ve sürgünlere uğramış. Bütün bu zulümleri yaşamasına rağmen, halkımız hiç bir zaman aynı yöntemlerle karşılık vermeyi inancı gereği doğru bulmamış ve birlikteliği temel almış. Yalnız bütün bu talihsiz yönelimlere rağmen, baskıcı güçlere teslim olmamış, inancını, kültürünü ve kimliğini korumaya çalışmış.
Böylece 1900 yılların başlarına gelindiğinde, Osmanlı İmparatorluğun yıkımıyla başlayan süreç, bu feodal imparatorluk çatısı altında yaşayan halkların kendi ulusal kimlikleri etrafında örgütlenerek, siyasi bağımsızlıklarını ilan ettiler. Mezopotamya, Kürdistan, Ermenistan ve Pontus coğrafyalarında ulus değerlerine sahip olan halkların, kendi ulusal kimlikleri etrafında örgütlenmelerini kendisine tehlike gören, Osmanlı’nın devamı olan, İttihat- Terakki kendi ulus koşullarını yaratmak, kendini ulus olarak gündeme getirmek ve kabul ettirmek için, İslam sunni kesimlerle geçiçi bir uzlaşmaya girerek ve onlara toprak, mal vb değerleri vaad ederek, Ermeni, Asuri/Süryani/Keldani ve Pontus halklarına karşı 1915 yıllarında Soykırım/Seyfo uygulamıştır. Dönemin dünya egemen güçleri de, bu saydığımız halkların fiziki imhasına seyirci kalmıştır. Burada: Soykırımı/Seyfo’yu uygulayan, buna seyirci kalan güçler arasında politik zihniyet benzerliği göze çarpmaktadır. Bundan dolayı halkımız haklı yere, dönemin Batı Kapitalist politikalarını suçlamaktadır. Halklarımız bu şekilde fiziki imhaya uğrarken, kendi topraklarından oldular. Ve ardından Rusya, Suriye, Irak ve İran sahalarına gittiler. Dünya tarihinin en ibret verici Seyfo/Soykırım, halkımızın siyasi, sosyal, kültürel, dilsel, dinsel, piskolojik ve tarihsel anlamda büyük tahribatlar yaşatmış. Özellikle halkın yaşam iradesini yerle bir etmiş, ona devletin her şeyin üstünde olduğunu zorla dayatmıştır. Bundan dolayı halkımız, kendine ait gerçeklerden uzaklaşmış ve kendi topraklarında adeta misafir konumunda yaşam sürdürmüş. Halkımız bir nevi yaşama küsmüş, kendi içine kapanmış, kendine güveni kırılmış ve tam bir asır yas yaşamış. Bütün bunların musebbibi, tarihin çöp sepetine giden Osmanlı’nın devamı ırkçı, milliyetçi ve şöven İttihat-Terakki’nin uyguladığı Seyfo/Soykırımdır. MDDP olarak halkımıza, halklara bu tarihi acıyı yaşatan, dönemin yönetimine, zihniyetine, onlara alet olanları ve destekleyenleri kınıyoruz!
Böylece Türk ulusu bu halkların coğrafyaları, malları, değerleri ve sermayeleri üzerinde yükseldi. Bu halkların coğrafyaları haritalarda yazılı kaldı, oysa gerçek tarihleri Türk ırkçı ulus anlayışı tarafından silindi. Ve tek ırka dayalı Türkiye Cumhuriyeti ortaya çıktı. Bu kanlı Cumhuriyetin kurucusu Atatürk, Türk ulus mantığını hayata geçirmek için, daha önce uzlaştığı değişik vaatler verdiği Kürt halkını da Cumhuriyetin ertesinde 1925 katliamından, 1938 Soykırımından geçirdi. Artık tek ırk, tek dil, tek bayrak ve tek din hakimiyeti hayata geçmişti. Bu tekçi ulus Türk Cumhuriyeti, kuruluşundan hemen sonra Mezopotamya’da yaşayan Hiristiyan inancına mensup halkımıza ve halklara üçlü bir baskı mekanizması oluşturdu. Devlet, Aşiret ve Din baskısı: Bu baskıların sürekli kendini dayatması sonucu, halkımız onuruna, inancına ve kimliğine ihanet etmemek amacıyla, kendi teriyle, kanıyla suladığı, sanatıyla güzelleştirdiği ve mimarisiyle süslediği tarihi topraklarını zorunlu olarak terk etti ve bilmediği Diaspora alanlarına göç etti.
Halkımızın günümüz koşullarına baktığımızda, kendi ülkesinde sayı olarak azalmış. Bugün dahi, halkımız hala Soykırım/Seyfo zihniyetiyle karşı, karşıya olduğu gerçeği, İŞİD tarafından Ninova’da halkımıza yaşatılanlar yeni bir Seyfo/Soykırımdır. Bunu yapan zihniyete bakıldığında, geçmiş zihniyetin bir devamıdır. Irkçı, faşizan, fanatik ve şöven politikalar var oldukça soykırım, katliamlar sürekli yaşanacak. Eğer bir halk, dilinden, kültüründen ve siyasi iradesinden uzaklaştırılıyorsa, bu da bir soykırım türüdür. Türk Devletinin, AKP hükümetinin izlediği faşist İslam Sunni tez, kendi bağrında yaşayan halklara dayattığı anti-demokratik uygulamalar, soysuz İŞİD gruhuna verdiği destek, Ninova, Şengal, Telafer ve Kobani’de yapılanlar yeni bir yüzyılın Seyfo/Soykırımıdır. Eğer bu zihniyete karşı, demokrasi meyilli Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin savaşan gücü olmasaydı, aslında AKP faşizmi bölgeye faşizan zihniyetiyle hakim olacaktı. Burada halkların demokrasi meyilli birlikteliği, ortak bir mücadele anlayışıyla hareket etmeleri tarihi tersine çevirdi. Dolayısıyla yüzyılın Seyfo/Soykırım zihniyetini yıktı, gelişmeleri medeniyeti savunan halkların lehine çevirdi. Burada Kobani direnişi tarihi bir rol oynamakla birlikte, halkların soykırım zihniyetine karşı ortak bir direniş içinde olmalarını öğretti.
Halkımızı en çok Mezopotamya/Kürdistan bölgesinde kaygılandıran, AKP’nin geliştirdiği faşist, Sünni İslam tezine dayalı politikalardır. Günümüzün dünyasında, tekniğin, bilimin ve bütün dünya’nın gözleri önünde İŞİD eliyle katliamlar gerçekleştiren, kadınların pazarlarda satılmasına sebep olan ve bölgeye gericiliği götüren, bütün bunları din adına yapan AKP hükümeti. Doğal olarak farklı inanca mensup halklar, ona karşı bir tedirginliği yaşıyor. Eğer bir din insanların bu kadar alçak olmasına zemin sunuyorsa, o din her neyse kendini sorgulamalı!! Değerli konuklar siz düşünün, 1915 yıllarında Dünya’nın halini, peki zalimin elinde Seyfo/Soykırımdan geçirilen halklarımızın çığlıklarını kim duydu?!
Halkımız Diaspora’da yaşadığı siyasal, kültürel ve sosyal hakları, kendi topraklarında’da yaşamak istiyor. Şu ana kadar Türk Devleti, bölgede böyle bir yaşam imkanı sunmadı. Bizler halkımızın, diğer halkların yaşadıkları sorunların, ortak acılar olduğunu ve bu acıların ortak mücadele ile çözüleceğine inanıyoruz. Bundan dolayı ABDEM çalışmaları çok anlamlı, onurlu ve değerli çalışmalardır. Bu demokratik çalışmalar neticesinde, halklarımız gereken demokratik birlikteliği sağlar, başarıya ulaşır. Türk Devletine, Seyfo/Soykırım, diğer halkların yaşadıklarıyla gerçek yüzleşmeyi dayatır. Türkiye kendi sorunlarıyla onurlu yüzleşmekten kaçan, hala utanmadan kendi çirkinliklerini örtmeye çalışan politikalara baş vurmakta. Toplumsal demokratik eylemleri silah zoruyla bastıran ve 2014 6 -7 Ekim olaylarında Kobani’ye destek amaçlı, yapılan demokratik eylemlerde 40 yakın insanı öldüren bu faşist zihniyet, düşünün yüzleşmenin neresindedir?! Barış sürecine yanaşmayan, hasta mahkumları bilinçli olarak ölüme terk eden bu zihniyet, tekçi kavramları ağzından düşürmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu ikilisi hala soykırım zihniyetiyle hareket etmekte. Daha dündü Mor Gabriel Manastır toprak olayını, bilinçli olarak halkımıza karşı Seyfo/Soykırımdan taviz almak için, halkımıza karşı tehdit olarak kullandılar.
İnanıyoruz Avrupa ülkeleri, insanlıktan ve demokrasiden yana olan herkes Türkiye’nin izlediği politikaları, IŞİD ile olan paralel samimiyetini iyice gördüler. Bu tehlikeli gelişmeler her ne kadar halklarımızı ilgelendiriyorsa, bir o kadar genel insanlığı, demokrasiyi ve yaşamı da ilgilendiriyor. Bu yüzden Türk Devletine, AKP hükümetine karşı tavır almalarını, ABDEM’in halklar için yürüttüğü demokratik çalışmalara destek olmalarını istiyoruz.
Mezopotamya/Kürdistan ve Anadolu coğrafyasında yaşayan bu halklar ilk defa ABDEM çatısı altında, bir birlikteliği yakalıyor ve bir birlerini her yönüyle iyice tanıyorlar. Halklarımız: Türk Devleti tarfından bir, birine yabancılaştırılmış, güvensizliğe sürüklenmiş ve aralarına çelişkiler konmuş. İşte bu demokratik çalışmalar sayesinde, halklarımız birlikte hareket ettikleri, eylemlerini birleştirdikleri sürece hep yanlışlarla yüzleşip, doğrulara doğru ilerleyeceklerinden şüphe yok. Artık kimse tek başına bir yere varamaz, bizler bu şekilde birlikte yürüdükçe demokratik haklarımıza ulaşabiliriz. Bir daha halklarımızın; Seyfo/Soykırım ve katliamlar yaşamaması için, bu demokratik çalışmaları derinleştirmek önemlidir.
Türk Devletini, AKP hükümetini tarihin önünde onurlu bir yüzleşmeye davet ediyoruz! Seyfo/Soykırım’la, diğer katliamlarla yüzleşmek. Elini faşist İŞİD gruhundan çekmek. Barış sürecine olumlu yanıt vermek, müzakere sürecine girmek. Toplumsal demokrasinin önündeki engelleri kaldırmak, Asuri/Süryani/Keldani, Ermeni, Rum, Kürt, Çerkez, Laz, Ezidi, Alevi halklarının kendi topraklarına dönmesi koşullarını yaratmak. Bu halklardan gasp edilen taşınmaz malları, değerli eşyaları, yazıllı kitapları ve topraklarını iade etmek. İşlediği tarihi suçun gereği halklarımıza tazminat ödemek. Türk Devleti tarafından bunlar yerine getirildiği anda, o zaman özürün anlamı olacak. Doğrusu onurlu, anlamlı ve ahlaklı bir yüzleşme böyle sağlanmış olacak.
ABDEM olarak, Kobani, Ninova ve Şengal ile dayanışmada olmamız, İŞİD’in elinde bulunan Ezidi, Asuri, Kürt ve Türkmen kadınların kurtarılması doğrultusunda, dünya’da bulunan insan hakları örgütleriyle birlikte çalışmak. Tekrar sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyor, Seyfo/Soykırımın 100 yılında, tüm Dünya’da kabul edilmesini umuyoruz..
Mezopotamya Demokratik Değişim Partisi