Hürrem SÖNMEZ Diken için yazdı: Bugün size Mazlum’dan söz etmek istiyorum; Kobane eylemleri sırasında başka bir yerde olduğu ispatlandığı halde bir tanık ifadesiyle 124 yıl hapis cezasına mahkum edilen Mazlum’dan…
Sadece hukukçuların değil, bu ülkede yaşayan herkesin bilmesi gereken bir hikaye Mazlum’unki; üstelik nicelerinin hayatının da benzer şekilde karartıldığını bildiğimiz için ‘münferit bir adaletsizlik örneği‘ diyemediğimiz bir hikaye.
Mazlum İçli, bundan yedi yıl önce, 8 Aralık 2014’te gözaltına alındı ve kamuoyunda 6-8 Ekim Olayları olarak bilinen eylemlerde öldürülen 16 yaşındaki Yasin Börü’nün de aralarında olduğu dört kişinin öldürülmesine iştirak ettiğinden bahisle tutuklandı. Yargılama neticesinde 124 yıl sekiz ay hapis cezasına mahkum edildi. Dolayısıyla, aynı zamanda çocuk yaşta yaşamı elinden alınan Yasin’in davasının da hikayesi bu.
2000 doğumlu Mazlum, tutuklandığında 14 yaşında lise 1’inci sınıf öğrencisiymiş. Biri kız, dördü erkek beş kardeşin en küçüğü. Ailesi aslen Erganili, Diyarbakır Bağlar’da yaşıyorlar. Mazlum’un babası mahalli bir sanatçı, Sidar diye bir müzik grupları varmış. Baba solist, erkek çocukları da orkestra ekibi; düğünlere katılıyor, müzik yapıyorlar, geçimlerini de buradan sağlıyorlarmış bu davaya kadar. Mazlum da bateri çalarmış grupta, gazete haberinde bateri çalarken çekilmiş bir fotoğrafı var.
Olay günü, yani Yasin Börü, Ahmet Dakak, Hasan Gökguz ve Riyat Güneş isimli dört yurttaşın öldürüldüğü saatlerde Mazlum, babası ve kardeşleri Kulp ilçesinin Demirli köyünde düğündeler müzik yapmak için; cinayetlerin işlendiği yere 140 km uzakta.
Mazlum’un bu cinayetlere karıştığı iddiası sadece bir tanık ifadesine dayandırılıyor. Her ne kadar daha sonra bu tanık ifadesini ‘baskı altında verdiği’nden bahisle geri çekse de Mazlum dosyadan mahkumiyet alıyor.
Dosyayı karar aşamasından sonra üstlenen avukatı Mahsuni Karaman tarafından cinayet saatinde Mazlum’un düğünde olduğuna dair görüntü kayıtları sunularak kesinleşen ‘üç öldürme, bir öldürmeye teşebbüs, propaganda ve devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma’ suçları yönünden ‘yargılamanın yenilenmesi‘ talep ediliyor. Mahkeme tarafından sanık müdafinin talepleri doğrultusunda yeni deliller toplanıyor.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde düğün görüntü kayıtlarındaki kişinin Mazlum olduğuna dair ‘kuvvetle tanımlama‘ şeklinde rapor düzenleniyor. Yani bilirkişi “Görüntülerdeki kişi yüksek ihtimal Mazlum’dur” diyor.
Düğün görüntü kayıtlarının, cinayetlerin işlendiği 7 Ekim 2014 yılına ait bir kayıt olup olmadığı da araştırılıyor; o gün o saatte Demirli köyünün Keçiveren mezrasında bir düğün yapıldığı, jandarma tarafından tespit edilerek tutanağa bağlanıyor.
Düğün sahibi damat dinleniyor, duruşma sırasında Mazlum İçli’yi teşhis ederek, 7 Ekim 2014 tarihinde babasıyla birlikte düğününde müzik yaptığını, düğünlerinin gece geç saatlere kadar sürdüğünü, ertesi gün yani 8 Ekim 2014 tarihinde köyden ayrıldıklarını beyan ediyor.
Düğün görüntü kayıtlarında görünen ağaçların, ekim ayının mevsimsel özelliklerini gösterip göstermediğine ilişkin düğün yerinde keşif yaptırılıyor, 9 Ekim 2020 tarihli keşif sonucunda ziraat bilirkişilerince düzenlenen raporda ‘görüntü kayıtlarındaki yerin aynı yer olduğu, ağaç yeşerme durumuna göre ekim ayının mevsimsel özelliklerini taşıdığı’ tespit ediliyor.
Mazlum ile babasını düğün yerine götürüp getiren taksici tanıklık yapıyor. 7 Ekim 2014 günü Mazlum ile babasını düğünün olduğu köye götürdüğünü, 8 Ekim’de ise onları aynı köyden alarak Diyarbakır’a bıraktığını beyan ediyor. Hatta taksicinin, gerçekten taksici olup olmadığı dahi kolluk tarafından araştırılıyor.
Kurum ve kuruluşlardan, Mazlum’a ait veya ilgisi olabilecek tüm GSM hatları soruluyor, bildirilen GSM hatlarına ait HTS kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılıyor, olay gün ve saatlerinde Diyarbakır il merkezinde herhangi bir baz istasyonu sinyal bilgisi tespit edilemiyor, aksine Kulp ilçesinde olduğuna dair sinyal bilgisine ulaşılıyor.
Bütün bu deliller üstüne 28 Mayıs 2021 tarihli duruşmada savcı, Mazlum’un beraatine karar verilmesini talep ediyor. Ama sonra bilin bakalım ne oluyor?
25 Haziran 2021 tarihli duruşmada aynı savcı, aradan geçen 27 günde, mütalaayı değiştirmeyi gerektirecek ve Mazlum’un hukuki durumunu etkileyecek herhangi bir gelişme yaşanmadığı halde, mütalaasını değiştirerek Mazlum’un cezalandırılmasını talep ediyor. Mahkeme, kesinleşen üç cinayet suçuyla ilgili yargılamanın yenilenmesi talebinin kabule değer olduğuna ve Mazlum’un infazının durdurulmasına oybirliğiyle karar vermişken, yine aynı gün aynı mahkeme savcının itirazı üzerine yargılamanın yenilenmesi ve infazın durdurulması kararının kaldırılmasına karar veriyor ve 29 Eylül 2021 tarihinde Yasin Börü’nün öldürülmesine iştirak ettiğinden bahisle Mazlum mahkumiyet alıyor.
Nasıl? Işık hızıyla fikir değiştirilen, çok adil bir yargılama (!) değil mi? Ne olmuş da savcı mütalasından dönmüş, bunca delil toplayan ve infazı durduran mahkeme aniden Mazlum’un suçlu olduğuna nasıl kanaat getirmiş, aradaki 27 günde ne olmuş tahmin etmek güç değil, zira Yasin Börü siyasi iktidar tarafından kâh miting meydanlarında, kâh yandaş medyada üzerinden çokça siyaset yapılmış bir isim ama görünen o ki cinayetin aydınlatılması, maddi gerçeğin ortaya çıkması onu dilinden düşürmeyenleri pek de ilgilendirmiyor. Amaç hâsıl olmuştur çünkü: HDP’li siyasetçiler 6-8 Ekim Olayları’nı azmettirdiklerinden bahisle Yasin’in de aralarında bulunduğu 37 yurttaşın ölümünden sorumlu tutularak tutuklu yargılanmaktadır, 6-8 Ekim Olayları Anayasa Mahkemesi’ndeki kapatma davasının temel dayanağını oluşturmaktadır ve bu amaca giden yolda, masumiyetine ilişkin çok güçlü deliller olduğu halde 14 yaşında tutuklanmış, bugün artık 21 yaşında olan bir insanın özgürlüğünün elinden alınmasında bir mahsur görülmemiştir.
Anadolu’da yeni doğan bebeklere, ismiyle yaşasın temennisinde bulunulur, ismine yakışır bir ömrü olsun diye. Mazlum, ‘zulme uğrayan‘ demek malum. İsmiyle yaşayan Mazlum İçli yeryüzündeki adaletsizliği anlatan bir romanın kahramanı olsaydı şayet, roman kahramanının isminin biraz zorlama olduğunu dahi düşünebilirdik, lâkin gerçeğin kurgudan öteye sıçradığı bir devire denk geldi ömrümüz. 16 yaşında vahşice öldürülen Yasin de 14 yaşında hapse atılan Mazlum da bu ülkenin çocuğuydu, bu iki gariban çocuğun hayatı üstüne koca bir siyaset inşa edildi, yargı da buna dahil oldu görünen o ki… Yasin kelimesinin ‘Ey insan‘ hitabına karşılık geldiği iddia edilir ya yargı diyor ki, “Ey insan senin katline dair hakikatin peşine düşmek, adaleti sağlamak yerine bir mazlumu feda etmeyi seçtik ve bir masuma zulmettik.”
Yasin’e kaybettiği hayatını geri veremiyoruz, Mazlum’a ise cezaevinde geçen yıllarını. Peki bu ülkenin vicdan sahibi hukukçuları, insaf sahibi yurttaşları olarak huzurla uyumaya devam edebilecek miyiz? Sormayacak mı kimse Yasin’in hak’kını ve hiç düşünmeyecek miyiz Mazlum’un âhını. “Mazlumun âhı titretir arşı” der Şirazi, hatırlamak ve hatırlatmak icap eder…
Mazlum İçli’nin avukatı Mahsuni Karaman’a teşekkür ederim, hem dosyadaki emeği hem de paylaştığı tüm bilgiler için.