Annie ERNAUX’un France Inter Radyosu’ndan duyurduğu açık mektubu Mehmet Ali AYAN çevirdi: “Siz Fransa’yı yöneteli beri, sağlık dünyasının alarm çığlıklarına kulak tıkadınız ve geçtiğimiz Kasım ayında bir gösteri bandrolünde okuyabildiğimiz sözler -Devlet parasını sayar, biz ölüleri- şimdi trajik bir şekilde yankılanıyor.”
“Bilesiniz Sayın Başkan, hayatımızın çalınmasına seyirci kalmayacağız” – Annie Ernaux
Annie Ernaux (okunuşu: Anni Erno), otobiyografi ile sosyoloji, mahrem ile kollektif arasında salınan eserler vermiş ve çok sayıda ödül kazanmış bir Fransız yazarı ve edebiyat öğretmeni. Paris’in banliyölerinden Cergy’de yaşıyor. Emmanuel Macron’a hitaben yazdığı ve France Inter radyosundan duyurduğu bir açık mektupla, cumhurbaşkanının “Savaştayız!” diyerek askeri bir dille yaptığı açıklamaları sorguladı, sağlık politikasını eleştirdi ve bu kapatılma halinin sonrasında toplumun hesap soracağı mesajını verdi. Açık mektubun eksiksiz çevirisi şöyle:
Sayın Başkan,
“Bir mektup yolluyorum size / Belki okursunuz diye / Bulursanız eğer zaman”. Konuya bu giriş, edebiyat meraklısı olan size kuşkusuz bir şey anımsatır. Boris Vian’ın 1954’te Çinhindi Savaşı ile Cezayir Savaşı arasında yazdığı “Le Deserteur” (Asker Kaçağı) şarkısının başlangıcı bu.
“Bugün, siz öyle ilan etseniz de, savaşta değiliz; buradaki düşman insan değil, bizim benzerimiz değil, zarar verme düşüncesi de, iradesi de yok, sınırları ve sosyal farklılıkları bilmiyor, bir bireyden diğerine atlayarak körü körüne yayılıyor. Silahlar, bu savaşçı söz dağarcığına tutunduğunuza göre öyle diyelim, hastane yatakları, solunum cihazları, maskeler ve testler, hekimlerin, bilim insanlarının, bakıcıların sayısıdır. Gelgelelim siz, Fransa’yı yöneteli beri, sağlık dünyasının alarm çığlıklarına kulak tıkadınız ve geçtiğimiz Kasım ayında bir gösteri bandrolünde okuyabildiğimiz sözler -Devlet parasını sayar, biz ölüleri- şimdi trajik bir şekilde yankılanıyor. Fakat siz, kaynakların verimli kullanımını, akışların düzenlenmesini, gerçeği laf kalabalığıyla sulandırmayı amaçlayan bütün bu içerikten yoksun teknokratik jargonu vaaz ederek devleti bu işlerden el çekmeye çağıranları dinlemeyi tercih ettiniz. Fakat bakınız, şu anda ülkenin işleyişini sağlayan çoğunlukla kamu hizmetleridir: Hastaneler, Milli Eğitim ve onun son derece düşük ücretli binlerce hocası ile öğretmeni, EDF (kamu elektrik şirketi), Postane, metro ve SNCF (Ulusal Demiryolu Şirketi). Ve daha geçenlerde “hiç”e saydıklarınız şimdi her şeydirler; çöpleri boşaltmaya devam edenler, kasalarda ürün kaydı tutanlar, pizza teslimatı yapanlar, entellektüel hayat kadar vazgeçilmez olan bu hayatı, maddi hayatı güvenceye alan onlardır.
“Travma sonrası toparlanma anlamına gelen “resilience” (çabuk iyileşme özelliği, direnç, zorlukları yenme gücü) kelimesini seçmeniz de tuhaf. Henüz orada değiliz. Bu kısıtlama zamanının, olayların akışındaki altüst oluşun etkilerine karşı ayağınızı denk alın Sayın Başkan. Sorgulamak için elverişli bir zaman bu. Yeni bir dünyayı arzu etmenin zamanı. Ama Sizinkini değil. Karar vericilerin ve maliyecilerin haftada 60 saate kadar “daha fazla çalışma” teranelerine şimdiden ve arsızca yeniden başladıkları dünyayı hiç değil. Salgının bütün çığırtkan eşitsizlikleri açığa vurduğu bir dünyayı artık istemeyenler olarak biz kalabalığız. Tersine, herkes için sağlıklı beslenme, bakım, barınma, eğitim, kültürel gelişme gibi temel ihtiyaçların güvence altına alındığı bir dünyayı, tam da şu andaki dayanışmaların mümkünatını işaret ettiği bir dünyayı isteyenler olarak kalabalığız. Bilesiniz Sayın Başkan, hayatımızın bizden çalınmasına artık seyirci kalmayacağız, ondan başka bir şeyimiz yok ve bu kez Alain Souchon’un şarkısındaki sözlerle, “hiçbir şey hayattan daha değerli değildir”. Şimdi kısıtlanmış olan demokratik özgürlüklerimizin, ki bu sabah benim mektubuma -radyoda yayımlanması yasak olan Boris Vian’ın aksine- bir ulusal radyonun dalgaları üzerinden okunma imkanı sağlayan odur, kalıcı olarak bastırılmasına da izin vermeyeceğiz.