Afganistan’da Taliban, eğitimden yoksun bıraktığı kadınları her alanda erkeğe bağımlı kılarken, İran’da kadınların zorunlu başörtüsü ile yaşam hakları gasp edilirken, Türkiye’de de İslami yaşam adı altında özellikle kadınların ve çocukların yaşamlarına müdahaleler ilmek ilmek örülüyor. Hastanelerde manevi destek ve rehberlik hizmeti odalarında, okullarda psikolojik danışmanlık ve rehberlik birimlerinde din görevlileri istihdam edilirken, sigorta satışı için gerekli olan sertifika sınavında “İslami sigorta” başlığıyla oluşturulan sorular soruluyor.
Okullarda çocuklara bir öğün yemeği vermekten imtina eden, tasarruf adı altında okullara yönelik kısıtlamalara giden AKP iktidarının Milli Eğitim Bakanlığı konunun ilgilileriyle hiçbirinin görüşünü almadan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni okullara dayattı. Model, okul öncesinden başlayarak eğitimin tüm alanlarında bilimsellikten uzak, “dindar nesil” yetiştirme anlamında büyük değişiklikler içeriyor.
Eğitim alanındaki uzmanların eleştirileri öncelikle, dayatılan Model’in hazırlanış ve sunuluşunun hiçbir bilimsel program geliştirme sürecine uymadığı, program değişikliği için gerekçeler sunulmadığı, sürece eğitim aktörlerinin tümünün katılımının sağlanmadığı ve pilot uygulama yapılmadığı yönünde.
Türk Psikologları Derneği, hazırladığı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Raporu”nda, yeni öğretim döneminde uygulamaya konan Model’in çocukların psikolojik gelişimi ve özellikle gelişme çağındaki çocuklar üzerinde önemli sorunlar yaratacağı değerlendirmesini yaptı. Rapor’da, Maarif Modeli’nin gerek hazırlanış süreci gerekse içeriği ve çağdışı nitelikleri nedeniyle “yeni öğretim programının uygulamaya geçmeden rafa kaldırılması gerektiği” savunuluyor.
Bilimsel temelden uzak, dini inançlarla örtüşen eğitim
Rapor, yeni modelin eğitim programında, “mana ve maneviyat”, “kalp ruhun merkezidir”, “kalp ve zihni içeren ruh, beden ile birlikte iki ontolojik yanımızı ifade eder” vb ifadelerle dinin inançlarla örtüşen ideolojik bir yaklaşımın benimsendiğini ve bilimsellikten uzaklaşıldığını ifade ediyor. Eğitimde “kalp” ve “ruh” gibi bilimsel olarak tanımlanması mümkün olmayan metaforik ifadelerin yerini, zihinsel ve bilişsel gelişime odaklanan, bilimsel temelli yaklaşımların alması gerektiğinin belirtildiği Rapor’da, eğitim sisteminin bilimsel temelli bir yapıdan, dogmatik ve dini temelli bir yapıya doğru dönüşümünü destekleyen bir paradigmanın varlığına dikkat çekiliyor.
Rapor, yeni öğretim programında bilim tarihinin de Türk-İslam siyasi bakış açısına uygun bir bilimsel gelişim hikayesi şeklinde yapılandırdığını bunun da ideolojik tercihler nedeniyle bilimsel bakış açısı kazandırma amacından uzaklaştırdığı tespitini yapıyor.
Biyoloji konularının büyük ölçüde azaltıldığı, Evrim Kuramına karşı ideolojik bir mesafe oluşturulduğu, canlıların sınıflandırılmasına ilişkin konuların bile sakıncalı bulunmaya başlandığı yeni öğretim programının bu yaklaşımını “sansür” olarak değerlendiren Rapor, bu durumun eğitim politikaları açısından çok tehlikeli bir sürecin habercisi olduğuna dikkat çekiyor.
Eğitim sistemi içerisinde dinsel içeriklerin giderek arttığına ve bu artışın sadece dini dersler üzerinden değil farklı alan derslerinin içine de yerleştirilen dini metin ve etkinliklerle gerçekleştiğine ve böylece, eğitimin dinselleştirilmesi yönündeki müdahalelerin en üst düzeye ulaştığına vurgu yapılan Rapor’da, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nde din dersinin zorunlu olmasının Anayasa’nın laiklik ilkesiyle açık bir çelişki içerisinde olduğu belirtiliyor.
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli dini ve milli ögelere ağırlık vererek, dinin ve milletin tek bir yönünü yüceltmektedir. Ve dahası eğitimin içeriği dini ögelere göre biçimlendirilirken çocukların psikolojik gelişim düzeyi göz önünde” bulundurmadığı tespiti yapılırken, farklı inançlara sahip çocukların söz konusu eğitim modeli içerisinde kendilerini güvende hissedebilmeleri, benlik saygılarını geliştirmeleri ve toplumsal yaşama sağlıklı şekilde katılabilmeleri önünde engel oluşturacağı belirtiliyor. Okul öncesi dönemde dini eğitimin kesinlikle verilmemesi, ilk ve ortaöğretim düzeyinde ise din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması uyarısında bulunuyor. Din derslerinin seçmeli olması, Türkçe, Hayat Bilgisi veya Fen Bilimleri gibi diğer derslerde dinsel içeriklere yer verilmemesi gerektiği savunuluyor.
Yeni öğretim programının değerler eğitimini dini eğitim altında işlemesi ve ahlak, etik ve karakter gelişimi gibi kavramları teolojik temellere dayandırarak ele alması temel problemlerden biri olarak görülen Rapor’da kadınların yok sayıldığı, toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyici bir düşünsel temelden uzak, geleneksel cinsiyet kodlarını referans alan bir öğretim programı olduğu vurgulanıyor. Rapor’a göre;“Okul Öncesi Eğitim programında kadın kelimesi sadece bir defa kullanılırken aile kelimesi 333 defa kullanılmaktadır. Hayat Bilgisi dersinde ise kadın hiç kullanılmazken aile 124 defa kullanılmaktadır. Orta öğretim programlarına bakıldığında ise örnek bilim insanlarının tamamına yakınının erkeklerden seçildiği görülmektedir. Kadınların akademik, sosyal, ekonomik başarıları, tarihte rol model olan kadınlar ya da kadınların bağımsız bir birey olarak varlıkları bu metinlerde vurgulanmamaktadır.”
SiyasiHaber