Barselona Otonom Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden Prof. Dr. Lois Lemkow, özellikle iki halkın yargılanmalarında görülen hukuksuzluklara ve ağır cezalandırmalara dikkat çekti.
İspanya Yüksek Mahkemesi, 2017 yılında merkezi hükümetin reddettiği Katalonya bağımsızlık referandumunu düzenleyen 9 Katalan lidere, “halkı isyana teşvik” suçlamasıyla 9 ile 13 yıl arasında değişen hapis cezaları verdi. Sanıklardan 8'i “isyana teşvik” suçlamasıyla 9 yıl ve üzeri hapis cezalarına çarptırılırken 3 sanığa da “itaatsizlik” suçlamasıyla çeşitli para cezaları verildi. İspanya'nın özerk bölgesi Katalonya'da bu cezalara yönelik protestolar sürüyor. Mahkemenin kararının ardından Pazartesi günü bölgede genel grev başlatıldı.
'Zalimane cezalar öfkelendirdi'
Katalonya’daki gelişmeleri değerlendiren Barselona Otonom Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden Profesör Doktor Lois Lemkow, “Bağımsızlık ilanının ardından eski Katalan hükümetinin bazı üyeleriyle iki bağımsızlık yanlısı hareketin önderi tutuklandı ve çok ağır cezalara çarptırıldı. Bunu hiç kimse beklemiyordu” dedi. Cezaevinde olmalarının bile kabul edilemez olduğunu belirten Lemkow, “Bu derece zalimane tedbirlerin alınmış olması, insanları gerçekten öfkelendirdi ve 5 gündür insanlar tepkilerini göstermek için eylem yapıyorlar” dedi.
'Halk artık yeter diyor'
Katalonya’daki mücadele geleneği büyük ölçüde şiddetten uzak durduğunu ve bugüne kadar da böyle sürdüğünü hatırlatan Lemkow, gelinen süreçte yaşanan kimi çatışmalı eylemlerin ise halkın “Artık yeter” dediğini gösterdiğini ifade etti. Halkın genel olarak sivil itaatsizlik eylemleri yaptığını ifade eden Lemkov, “Artık insanların canına tak etti ve bugün şiddet içeren eylemler gerçekleşti. Sivil itaatsizlik eylemleri büyük ölçüde bir meşruiyet de sağladı. Harekete bu zamana kadar uluslararası toplum nezdindedir. Bu durum hala devam ediyor. İspanyol devleti Katalanların kendi kaderini tayin edebilecekleri böyle bir referandumu kabul etmiyorlar. Bu sürecin ardından tamamen sembolik bir bağımsızlık ilan edildi. İspanyol hükümeti de bunu gerekçe göstererek iki yıldır hapiste tutuyor insanları ve üstelik de çok ağır cezalar verdi. Bu ne Avrupa’da ne de bizim ülkemizde beklenen bir şey değildi. Kefalet ödemesinin bile kabul edilmediği tiranca bir tutum bu” diye konuştu.
İspanya seçimlerine nasıl yansıyacak?
Bütün bu süreç İspanya’daki Katolanya’nın bağımsızlığına destek veren kesimlerde de etkili olduğunu dile getiren Lemkow, İspanya’da 10 Kasım’da yapılacak seçimlerde, yaşananların seçmenin kararına etki edip etmeyeceğini şimdiden kestirmek zor olduğunu söylese de bu yönde bir beklentinin varlığından söz edilebileceğini belirtti.
'Yargının politikalaşması zemini oyuyor'
“Türklerin ve Kürtlerin yaşadıkları sorunlara dair önemli analizler öğrendim” diyen Lemkow, Katalanlar ve Kürtlerin üzerinde ki baskıların çok benzediğini vurguladı. Lemkov, özellikle iki halkın yargılanmalarında görülen hukuksuzluklara ve ağır cezalandırmalara dikkati çekerek, şunları dile getirdi: “Bunlardan en dikkati çekenlerden bir tanesi, mahkemelerin baskıcı ve ağır cezalandırıcı bir biçimde kullanılması. Buna baskıcı anayasacılık diyebiliriz. Bu benzerlik özellikle dikkati çekiyor. Aynı zamanda tüm bu süreçte mahkemelerin kullanılması, yalnızca yargının politikleşmesine işaret etmiyor, demokrasinin üzerindeki tehdide de işaret ediyor. Bunun sebebi de demokrasi her şeyden önce tartışma, diyalog ve karşılıklı tavizler demektir. Bunun yerine mahkemelerin kullanılarak cezalandırılmaların yapılması demokrasi zeminin altını oyuyor. 10 yıllık süreçte de Katalonya’daki bağımsızlık yanlılarının sayısı hızla arttı. Bu da politikanın yargılaştırılmasının hiç de iyi bir fikir olmadığını gösteriyor.”
Katalonya’da diktatörlüğün son bulmasından bu yana her zaman diyaloğun hakim olduğunu sözlerine ekleyen Lemkow, “İnsanlar gemiyi devirmemek için ellerinden geleni yapmışlardır ama ülke içerisindeki düzenlemeleri getirilmesiyle beraber yasanın kadük hale gelmesinin ardından insanlar atık yetti demeye başladılar ve bugünkü duruma gelinmiş oldu” diye belirtti.
(Mezopotamya Ajansı)