KORKUT AKIN yazdı: “’Edebi bir modern tıp antolojisi’ olan ‘Kütüphanedeki Beden’in derleyicisi Iain Bamforth, yazarların tıp mesleğini farklı sebeplerden dolayı icra edebilmek durumunda kaldıklarını belirtiyor.”
KORKUT AKIN
“Kim bizi nasıl bilirse onun için öyleyiz”, kabul, ama kendimiz için neyiz, neyimizi ne kadar bilebiliyoruz? Kasap çengeli örneği kocaman bir soru işareti… Kendimizi bilebilmemiz öyle kolay olmamış, hele de tıpla bağlantılı, bedenimizle ilgili ise… Başta din(ler), korkularından olsa gerek birazcık başını kaldıranları ezmeyi görev bilmiş. Ortaçağ’da cadı avlarını getirin gözlerinizin önüne… Günümüzdekileri buldunuz bile…
Dünyevi esenlik…
Günümüzde, hâlâ hastayı görmeden teşhis ve tedavi talebinin (Afganistan’da tutucu Taliban, en güncel örnektir), 150-200 yıl kadar önce mektupla tedavinin kalıntısı olduğunu söylemek mümkün. Peki, nasıl oldu da tıp (genel anlamıyla tababet) bu denli gelişebildi?
Aydınlanma, bazı atılımları yapmayı gerektiriyor, ama toplumsal baskı (mahalle baskısı mı?) bırakmıyor ki… Tıp, tam da bu çerçevede gelişimini istenen ya da beklenenden çok yavaş sağlayabiliyordu.
Acı acıya su sancıya…
Edebiyatın daha iyi doktorlar yarattığı düşüncesine kim ne kadar katılır, bilemem. Ancak edebiyat sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın her yerinde bir insanın (veya ailenin) yaşamını, geçimini sağlamaya yetmediğinden olsa gerek doktorluk yapan yazarların varlığından söz edilebilir.
“Edebi bir modern tıp antolojisi” olan “Kütüphanedeki Beden”in derleyicisi Iain Bamforth, yazarların tıp mesleğini farklı sebeplerden dolayı icra edebilmek durumunda kaldıklarını belirtiyor.
70 yazar bir arada…
“Kütüphanedeki Beden” eğitici olduğu kadar da bir yanıyla kolay okunan, buna da bağlı olarak dünyadaki toplumsal yaşamın gelişimini toparlayan bir derleme. Yazarlar üzerine küçük de olsa bilgi verilmesi, hem yazarın yaşadığı dönemi ve koşulları anlamamızı hem de o öyküyle birlikte günümüzle arasındaki değişimi kıyaslamamızı sağlıyor. Iain, derlemesini hazırlarken çok titiz çalıştığını söylerken, edebiyatçıların yapıtlarını gerçekten iyi elemiş, bir araya getirmiş. Yazın bunaltıcı sıcaklarını unutturacak denli ilginç, çarpıcı, müthiş öyküler var…
Acı acıya su sancıya…
Öğreniyoruz ki, bir dönem tedavi için insanın canının yanması gerektiğine inanılırmış… Anadolu’da da var bu, “acı acıya, su sancıya” iyi gelir.
“Özdeyişler” arasında, Bernard Shaw’ın, “…bir hekimin evrim teorisini kabul etmesini beklerim; bu sebeple, bütün alışkanlıkları edinilmiş alışkanlıklar olarak değerlendirilmeli…” ilgimi çekti. Demek ki, hekimler bir başka bakmalı dünyaya… buna da bağlı olarak o bakış doğrultusunda herkes geliştirmeli kendini.
Ben, okuyarak değiş(tir)meyi, geliş(tir)meyi tercih ediyorum.
Kant, herkesin kendi aklını kullanmaya cesaret etmesini istiyor. Herkesin okuduğu kendisine, bağlı olarak da evrensel yaşama…
Kütüphanedeki Beden
Edebi Bir Modern Tıp Antolojisi
Çınar Yayınları
Mayıs 2019, 540 sayfa