Mehmet CAN yazdı – Bazı insanlar vardır hayatı dolu dolu yaşarlar… Canip Amca da bunlardan birisiydi, ömrünün, 90 yıllık yaşamının neredeyse tamamı mücadeleyle geçmiş bir insan, sürgünler, işkenceler, ayrılıklar, özlemler… mahpuslar, bu uğurda verilen büyük bedeller.
İnsanlar vardır;
Gelip geçerler hayatlarımızdan…
Kimi hiçbir iz bırakmaz ardından
Kimi hafifçe okşar ruhumuzu
Kimi de hüzün bırakır ardından…
(Şems-i Tebrizi)
Bundan beş yıl önce telefonum çaldığında beni arayan kişi Fikret Başkaya’ydı…
– Canip Yıldırım’ın ismini söylemeden direk doğru mu Mehmet dedi?- anlamıştım Canip Amca’yı sorduğunu- yaşamını yitirmesinin haberini Fikret Hoca da almıştı. (Üzgün bir ses tonuyla)
– Evet hocam doğru dedim. Canip Yıldırım ile ilk tanışmam Ankara’da bulunan Kürt -Der derneğinde olmuştu, daha önceleri okuduğum kitaplarda, yazılarda, makalelerde sık sık ismine rastlamıştım; ancak yüz yüze gelip sohbet etme imkanı Ankara’da olmuştu. Burada başlayan muhabbetimiz uzun yıllar devam etti. Samimi, içten ve insana güven veren sohbeti bende her zaman büyük bir saygı ve sevgi doğurdu Canip Amca’ya karşı…
Karşımda canlı bir tarih vardı… Canip Amca’yı dinlerken Kürt ve Türkiye siyasal tarihinin farklı dönemlerini, aşamalarını, kesitlerini o an yaşıyormuşsunuz gibi bir hissiyata kapılırdım her zaman; onun olduğu yerde bilgi, mütevazılık, saygı, cesaret, güven ve tarih vardı. Canip Yıldırım’ı Canip Yıldırım yapan bu özellikleriydi… Sınıfsal konumu ile içinde bulunduğu siyaset arasında derin zıtlıklar vardı. Diyarbakır’ın köklü ve varlıklı ailelerinden gelmekteydi… İsteseydi konformist ve varlıklı bir hayat sürdürebilirdi; ancak o bunu seçmedi, tercihini ezilenlerden yana kullandı ve bu uğurda büyük bedeller ödedi. Canip Amca’yı bundan dolayı Rus aydınlarına benzetirdim, Rus entelektüel ve entelijansiyasının çoğu soylu çocuklarıdır: Tolstoy, Kropotkin, Dostoyevski, Çernişev, Belinski vs. bu saydığım isimler de elinin tersiyle varlıklı bir yaşamı iterek Rusya’da bir geleneğin, devrimci bir aydın geleneğinin ortaya çıkmasına neden olmuşlardır. Canip Amca da bu geleneğin bu topraklardaki uzantısıdır diyebiliriz… Kısaca; hayat hikayesine baktığımızda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdikten sonra, eğitiminin geri kalan kısımlarını tamamlamak için Fransa’ya gittiğini söylemişti. Canip Yıldırım, bu süreçte eğitimi bitince Türkiye’ye döndü ve Diyarbakır’da avukatlık yapmaya başladı. Ancak diğer avukatlardan farkı, yoksulların davasına hiçbir ücret talep etmeden bakmasıydı.
Muhalif çizgisi ile bilinen İleri Yurt Gazetesi’nde yazı işleri müdürlüğü yaptı. Bu dergide yayınlanan bir şiiri nedeniyle 49’lar davası olarak bilinen Kürt aydınlarının mahkumiyeti ile sonuçlanan bu süreçte yargılandı. 27 Mayıs Darbesi’nde tutuklandı, mahkumiyeti bittikten sonra Türkiye İşçi Partisi’nin kuruluşunda yer aldı. Mehmet Ali Aybar ile sıkı bir dostlukları ve yol arkadaşlıkları oluştu. 12 Mart Darbesi’nde yeniden tutuklandı, 1974’te çıkan genel af ile tahliye edildi.
1980 sonrası ise legal Kürt siyaseti içinde HEP, DEP, HADEP kuruluş süreçlerine destek verdi. Canip Yıldırım’a canlı bir tarih derken, bazen 1960’larda Mehmet Ali Aybar ile bir resimde görebilirsiniz, bazen Tarık Ziya Ekinci, bazen Naci Kutlay, bazen Musa Anter, bazen Vedat Aydın ile yan yana birlikte görebilirsiniz, yaşadığımız toprakların siyasal süreçlerine, gelişmelerine, dönüm noktalarına damga vurmuş, iz bırakmış değerli bir tarihsel şahsiyettir Canip Yıldırım.
Bazı insanlar vardır hayatı dolu dolu yaşarlar… Canip Amca da bunlardan birisiydi, ömrünün, 90 yıllık yaşamının neredeyse tamamı mücadeleyle geçmiş bir insan, sürgünler, işkenceler, ayrılıklar, özlemler… mahpuslar, bu uğurda verilen büyük bedeller. Marks’ın istediği şey neydi: “Görünenin arkasındaki gerçeği görmek, gerçeğe ulaşmak” ve bu gerçek doğrultusunda mücadele etmek veya Edwar Said dememiş miydi entelektüel tanımı yaparken: “entelektüel, kendini tamamen bir hükümetin siyasi hedeflerine, büyük bir şirkete teslim etmiş bir memur değildir” diye.
Yaşadığımız çağda o kadar çoklar ki: “Aydın memurlar”, kendisine “entelektüel” diyen ama nedense hep ezenin, varlıklı sınıfların safında yer alanlar, Canip Yıldırımlar duruşlarıyla bu topraklarda yeniden bu kavramların gerçek anlamlarıyla tanımlanmalarına, gerçek anlamlarına kavuşmalarına vesile olmuşlardır ve bundan dolayı sadece muhalif siyasetlerin saygısını kazanmamışlardır. Aynı zamanda burjuva siyasetçiler karşısında da her zaman bir ağırlıkları ve saygınlıkları olmuştur. Muhalif siyasetler Canip Amca’yı hem sever hem sayardı, burjuva siyasetçiler ise düşüncelerine katılmasa bile sayıp saygı gösterirdi. Kocatepe Camisi’nde son yolculuğuna uğurlarken yüksek siyaset, yüksek bürokrasinin birçok temsilcisi de oradaydı. Eski Dışişleri Bakanı ve CHP eski Genel Başkanı Hikmet Çetin, eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve eski bakan Mehdi Eker, Bölge milletvekilleri, bürokratlar, eski yol arkadaşları, Ahmet Türk, eski Türkiye İşçi Partililer, kısacası burjuva siyasetten ve muhalif siyasetten bir çok insan orada bulunmaktaydı. Burjuva siyasetçiler Canip Amca’nın düşüncelerine katılmasa bile, onun Kürt, bölge ve muhalif siyaset içindeki ağırlığının farkındaydılar ve bundan dolayı ona karşı büyük bir saygı gösterirlerdi. Bu saygıyı fazlasıyla hak eden bir insandı Canip Amca, gerek 1960’lardan beri başlayan modern Kürt siyasal hareketi, gerek Türkiye sosyalist hareketi içinde derin izler bırakan ve hepsinden önemlisi genç kuşaklara bir mücadele geleneği bırakan Canip Yıldırımlar hep hatırlanacaktır.