Habertürk gazetesinden Kübra Par, HDP Onursal Başkanı,Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ile çözüm sürecinde gelinen son noktayı ve Şah Fırat Operasyonu’nu konuştu.
%9.8 sınırına gelmişseniz ve bütün hedefiniz onu geçmekse bu göze alınabilir bir risktir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’a oy verenlerin %90’dan fazlası HDP’ye genel seçimlerde de oy vereceğini söylüyor. Ayrıca Batı’daki Kürtler Kobani zaferinden sonra kimliklerine daha fazla sahip çıkmaya başladı. Erdoğan’ın “Kobani düştü düşecek” müjdeciliği ve IŞİD’e giden silahlar meselesi AKP’ye oy veren Kürtlerin kalplerinde derin yaralar açtı. Kobani direnişi Alevilerin kalbinde de Kürtlere karşı büyük bir muhabbet yarattı. “IŞİD karşısındaki en büyük güvencemiz devlet değil, Kürtlerdir” diye düşünüyorlar.
Aksine, seçmen AKP’ye Anayasa’yı değiştirme gücü verecek 330 vekil çıkmaması için HDP’ye sahip çıkması gerektiğinin farkında…
Tabii ki önyargılar vardır. Bunu çözmek de bizim işimiz. Türkiye’nin tamamına özgürlük getirmeyecek bir şeyin Kürtler için özgürlük getirmesi imkânsız.
Bu söyledikleri öyle bir anlaşma ki bizim payımıza intihar düşüyor, hükümetin payına ise herşey! Bu varsayım Öcalan’ın da intiharı olur. Öcalan’ın halkından ve örgütünden gayrı hiçbir şeyi yok. Öcalan onların onayını kazanamayacağı bir yönde hareket etmez. Saygınlığını tartışma konusu yapmaz. Hükümetin bir formülü yok bütün formülleri Öcalan geliştiriyor. Öcalan “10 tane şartım var, bu şartlar yerine gelirse, ben de tahkim edilmiş bir ateşkes çağrısı yapabilirim” diyor. Ama hükümet “Anlaşmaya hazır Öcalan, anlaşmayı bozmaya çalışan KCK” diye olmayacak bir kurguya inanmamızı istiyor.
Çözüm müzakerelerinin yürütülmesi sürecinde AKP’yle her gün temas ediyor olmanın yarattığı bir algı bozukluğu var. Buna karşı belki daha çok tedbir almak gerekirdi. Çözüm süreci sadece bir hükümet pratiği değil, devlet pratiği. Fakat hükümet kendini daha çok devletle ikame ettiğinden çözüm süreci de bir Tayyip Erdoğan prodüksiyonuymuş gibi göründü.
Kürdistan’da AKP’ye oy veren Kürtlerden gelecek. Türkiye’nin tamamında CHP’ye oy veren gençlerden, sosyalistlerden kadınlardan, Alevilerden, emekçilerden, metropollerde yaşayan ve çalışan Kürtler’den…
Neden baraj altında kalalım ki? Bunu tartışmak için elle tutulur hiçbir neden yok.
Ben Kürtler adına konuşmaya yetkili değilim, biz Türkiye’nin bütün ezilenlerinin partisiyiz. Varolan rejimde halkın iradesinin en güçlü yansıdığı siyasi kurum parlamentodur. Biz güçlü yerel yönetimler üzerinde yükselen bir parlamenter demokrasi istiyoruz. Bu Kürtlerin de talebi olan Demokratik Özerklik’in yönetsel ifadesi. Padişahlık, diktatörlük ya da anayasal monarşi istemiyoruz. Kürtler başlarını alıp gitmek değil, Türkiye’nin yönetimine ortak olmak niyetindeler. Bunu yapabileceklerini son 10 yıldır gösteriyorlar.
Öcalan’ın devlet tarafıyla görüşmeler sonucu kaleme aldığı son metnin 15 Şubat’ta açıklanacağı söyleniyordu. Kandil onay vermediği için HDP Heyeti’nin mesajı açıklamadığı doğru mu?
Bunlar hükümetin zaman ve alan kazanmak için yürüttüğü psikolojik harekâtın sonucu. Öcalan 10 madde hükümetçe deklare edildiği takdirde kendisinin de ateşkes çağrısı yapacağını söylüyor, Kandil de hükümet herhangi bir çağrı yapmadıkça buna sıcak bakmayacaklarını söylüyor.
Bence yok. Öcalan bardağın dolu tarafını gösteriyor, KCK boş tarafını… Herkes rolünü oynuyor. İkisi de gerçeği söylüyor. “KCK asla silahlı çatışmayı sonlandırmak istemiyor” algısı yanlış, çünkü KCK’nin derdi sadece Türkiye Kürdistan’ı değil. Rojava’da Kuzey Irak’ta ve İran’da da aktifler. Buradaki sorunların bitmesi onların da işine gelir. Öcalan stratejik bir çağrıda bulundu “Artık politik mücadele yoluna giriyoruz” dedi. KCK de bunu onayladı. Ama Tayyip Erdoğan’ın değişen formülleriyle karşı karşıyayız. Kürtlerin yerel demokrasi önerisine karşı Erdoğan’ın önerisi bir tür diktatörlük teklifi… Bu teklifi kimse kabul etmeyeceği için buradan bir çözüm yolu çıkmıyor.
İmralı heyetinden Sırrı Süreyya Önder ve Ceylan Bağrıyanık dün tekrar Kandil’e gitti. Bu ziyaretin farklı bir anlamı var mı?
Geçen hafta hükümet yetkilileri ile heyet arasında görüşmeler oldu. Muhtemelen bir ara değerlendirme için gitmişlerdir.
Hayır, onlar müzakere süreciyle ilgili meselelerle ilgili görüş alışverişinde bulunmak için gittiler. Ancak ortaya çıkan bu yeni durumda KCK yöneticileri tarafından bilgi de verilecektir.
Bu operasyon, hükümetin Suriye politikasının iflasının göstergesi. Türkiye Suriye’ye rejim ihracı için başlatılan uluslararası komplonun içinde yer alarak hiçbir kazanç sağlayamadı. Şimdi de “vatan toprağı” dediği alanı terk etmek zorunda kaldı. Buradan bir başarı öyküsü üretmek imkânsız…
Askerlerin can güvenliğini sağlayacak olan şey siyasi stratejidir. Kaptanın tayfasını son dakikada boğulmaktan kurtarması, geminin batmasındaki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Öncesinde hem Rojava yönetimiyle hem de Kobani Kanton Yönetimi’yle bilgi alış verişi yapıldığı ve operasyon boyunca ortaklık olduğu anlaşılıyor. TSK’nin Kobani’den geçiş süreci boyunca YPG güçlerinin konumlandığı ve olası bir IŞİD saldırısına karşı ek önlemler aldıkları gelen bilgiler arasında. Öte yandan, KCK yetkilileri ve HPG lideri Murat Karayılan hükümetin IŞİD ile de bu süreçte haberleşme ve planlama yaptığını kabul ediyor. Kobani Kantonu’na girmeden önceki üç kilometrelik mesafede IŞİD güçlerinin geri çekildiğine ve yolu boşalttığına işaret ediyorlar. Hiçbir çatışmanın yaşanmamış olmasından hareketle IŞİD ile karşılıklı silah kullanmama anlaşması yapıldığına dair bir gözlemleri var.
Askeri yetkililerle PYD arasında doğrudan temas yapılmamıştır, böyle bir bilgi gelmedi. Diplomatik görüşmelerle Türkiye hükümetinin harekât planının aktarıldığı anlaşılıyor.
Hasip Kaplan biraz fazla heyecanlanmış görünüyor!
Türkiye Kürdistan ile ilişkilerini daha çok Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi üzerinden kuruyor. Hem KDP’nin hem Türk hükümetinin PYD’ye ilişkin çekinceleri var. Türkiye PYD’ye “terörist” demeye devam ediyor. Dolayısıyla bir stratejik ortaklıktan söz etmek için çok erken. Fakat bu süreçte Türkiye’nin hem YPG ile temas etmesi hem de Kobani Kanton Yönetimi’yle görüşmesi yadsıma ve inkâr politikasının devam edemeyeceğini gösteriyor. Türkiye’nin bölgede Kürtlerden başka güvenebileceği başka bir güç yok. Her şeye rağmen Türkiye yüzünü Kürtlere dönebileceğini biliyor. Bundan bir hayır bekleyebiliriz. Bir dönüm noktası olmasını ben de umuyorum ancak durumun olgunlaşmasını beklemek gerekir. YPG başından beri Türkiye’nin dostu olduğunu söylüyor. Bu operasyondaki tutumu da buna uygun. Bu olay güven artırıcı bir önlem yerine geçebilir.
Murat Karayılan buna ilişkin önemli bir açıklama yaptı. “Türbenin önceki yeri Suriye hükümeti tarafından tahsis edilmişti. Yeni yeri ise Kobane Kantonu’nun yetki alanı içinde ve özel mülkiyet konusudur. Nakil konusunda olumlu bir kanaate sahibiz fakat yerleşme de istenildiği kadar kayıtsız, koşulsuz olmaz. Hem Kobane yönetimiyle hem de bu toprakların sahibi olan kişilerle Türk hükümetinin bir anlaşma yapması gerekecektir” dedi. Türbe içindeki değerli eşyalar Türkiye’ye getirildi. Bunların yeni türbeye aktarımı sırasında hukuki bir düzenleme yapılması gerektiği iddiasını ciddiye almak gerekir.
Ziyaretlerinin bu operasyonla ilgili olmadığını öğrendim. Sadece vize işlemleri için buraya gelmişler. HDP olarak operasyonu biz de herkes gibi medyadan öğrendik.
CHP ile bir iş birliği olmayacak, çünkü o bu kapıyı kapattı. Fakat Alper’in önerisi taban açısından yabana atılmamalı çünkü CHP tabanının büyük bölümü HDP ile yan yana gelmekten yanayken genel merkez aksi yönde propaganda yapıyor. Aslında bu CHP tabanını incitiyor.
Türklük biraz böyle bir şey…
Birleşik Haziran Hareketi’nin bileşenleriyle görüşüyoruz. Fakat onlar Kürt özgürlük hareketinin sınıf eksenli mücadelede sahici bir rol oynayamayacağını düşünüyorlar. Kürdistan özgürlük mücadelesiyle stratejik bir ortaklık kurma konusundaki kararsızlıkları onları, CHP gibi, Kürdistan’da ezilenlerin yanında görünmeme trajedisiyle baş başa bırakıyor. Bu bir kader değil. Haziran’ın sosyalistleri seçimlerde HDP’yi destekleyerek bu tabloyu kökten değiştirebilirler.
Bunlar statik analizler. Dinamik bir analiz gelişen bir gücün var olduğunu gösterirdi. Buna zahmet vermeye değer mi değmez mi? Murat’ın zahmet verecek enerjisi olmalıydı…
Murat’ın sözleri o kadar kaba değil, fakat seçimin işe yaramayacağını düşünüyor. Ben de “göreceksin” diyorum. Kürt özgürlük hareketinin yarattığı dönüşüm bize bir imkân sağlıyor. Burada gerçekten bir politik olgunluk gösterebilirsek bir dönüm noktası olacak ve sonrasında daha sahici çalışacağız.
Doğrusu sizinle konuşurken eşinden bu kadar söz açması nedeniyle eşinin sözünü dinlemiştir diye düşünüyorum. İyi bir şey yaptığı kanaatindeyim. Her ne kadar yumruk atmadan önce hatırımı sorduğu doğru değilse de. Samimiyetle konuşması, davranışından geri dönmesi ve bunu herkesin önünde yapmış olması değerli.
Haber: Kübra Par Fotoğraf: Ece Oğultürk