VOLKAN YARAŞIR – Diğer Yazıları …
Küresel kriz farklı veçhelerle kendini dışa vuruyor ve giderek derinleşiyor. 2008’den beri değişik fazlarla gelişen ve yayılan kriz, önce ABD’de sarsıcı sonuçlar yarattı. 2009’dan sonra Avrupa’da odaklandı. FED’in parasal genişleme politikalarına son vermesi ve Rusya krizinden sonra özellikle ikinci kuşak kapitalist ülkeler, krizin odak coğrafyası oldu. Bu ülkeler hızla krizin yıkıcı anaforu içine girdiler.
2015 yılında, ikinci kuşak kapitalist ülkelerde büyük finansal dalgalanmalar, çöküşler, ülke iflasları, birbirini tetikleyen kriz senkronları (döviz krizi, bankacılık krizi, borç krizi gibi) yaşanması yüksek olasılıktır. Rusya krizi, bu ülkelerin ekonomilerinde yaşanan kırılganlıkları daha net ortaya koydu. Özellikle kırılgan 8’li 2015’te ciddi riskler taşıyor.
2008 sonrası küresel krize karşı emperyalist-kapitalist devletlerin temel iktisadi yönelimi, mali disiplin ve parasal gevşeme politikaları oldu. Bu ikili politika, küresel finans kapitale muazzam olanaklar sağladı, rantiye tabanını besledi. Büyük spekülatif vurgunlar yapılmasını kolaylaştırdı ve aynı zamanda işçi sınıfının gücünü kıran sonuçlar yarattı.
ABD, FED aracılığıyla 2008-2014 arasında parasal genişleme politikalarını ısrarla sürdürdü. Böylece bir yandan krizin yıkıcı sonuçlarından kurtulmak, öte yandan krizi “ihraç” etmek istedi. Aynı zamanda senyoraj hakkını/olanağını sonuna kadar kullanma şansı buldu. Bir başka boyutta oldukça ciddi oranda sermaye ihracında bulundu. Bu süreç emperyalist hegemonyayı güçlendirici tarzda işledi. FED, parasal genişleme programına son verdiğinde ABD’nin krizle sarsılan ekonomisinde nispi bir büyüme ve makro ekonomik göstergelerde düzelmeler görüldü.
AB’de AMB, 2008 ve 2012 arasında parasal genişleme politikası izledi. Kapitalist krizin odağına dönüşen Avrupa’nın özellikle Akdeniz havzası – Güney Avrupa ülkeleri krizi sarsıcı yaşadı (Yunanistan, Portekiz, İspanya, Kıbrıs, İzlanda, İrlanda), kamu borç krizi ve bankacılık krizi içine girdi. AMB’nin parasal genişleme politikaları, özellikle Almanya’nın stratejik yönelimlerine göre belirlendi. 2012’de parasal iklimin değişmesinin temel nedeni, enflasyon kaygısı ve Akdeniz havzasındaki ülkelere sosyal yıkım programları dayatmaktı. Memorandum hayata geçirildi. Özellikle Yunanistan sosyal bir enkaza dönüştü. Portekiz ve İspanya aynı anaforun içine sürüklendi. Bir anlamda AB, Almanya’nın emperyalist yönelimleri doğrultusunda yeniden yapılandı ve daha “homojen” bir yapı haline geldi.
AMB, 2012’de son verdiği parasal genişleme politikalarını, Ocak 2015’te yeniden uygulamaya başladı. AB bünyesinde işsizliğin yüksek düzeye ulaşmış olması, büyümenin yavaşlaması ve deflasyon riskinin artması bu kararın alınmasına neden oldu. AMB küresel piyasalara 60 milyar Avro sürdü.
Kapitalist krizi aşmak için uygulandığı ifade edilen parasal genişleme politikaları krizin en fazla semptomlarını engelleyebiliyor.
Fakat bu politikalar altta yatan sorunu, daha da depreştiriyor. Bol ve ucuz likidite metropollerde “sıcak para” haline geliyor ve periferide spekülatif alanlara, borsalara, toksik varlıklara yöneliyor. Bu süreç finansal dalgalanmaları hatta tsunamileri besliyor. Bugün spekülatif sermaye hareketleri ve toksik varlıklar balonu, 2008 krizini tetikleyen boyuta ulaştı. Her şey kendi “doğasına” uygun gelişiyor.
Bu süreç şiddetli finansal dalgalanmaların, çöküşlerin, finansal tsunamilerin önünü açmaktadır. Küresel jeo-politik risklerin artması (son Dünya Ekonomik Forumu risk raporu bu yöndeydi) ve emperyalist hegemonya “savaşları” krizi derinleştiren faktörler olarak dikkat çekiyor.
Emperyalist- kapitalist devletler mali disiplin ve parasal genişleme politikalarıyla krizi aşmayı amaçlıyor. Küresel finans kapitalin “arzularına” ve varlığına hizmet eden bu politikalar, metropollerde deflasyon ve uzun dönemli durgunlaşmayı, periferide ise finansal balonlaşmayı, döviz şokları ve döviz krizlerini beraberinde getiriyor. Farklı kriz senkronları riskini artırıyor.
Bugün sermaye bilimi, iktisat “şaşkın” ve en fazla krizin semptomlarını tanımlayan vurgular yapıyor.
Ama tehlikenin ve “olayın” ciddiyetini görüyorlar.
Adı uzun dönemli resesyon, büyük durgunluk artı deflasyon konsa da, kapitalizmin yapısal krizi/organik/genelleşmiş kriziyle karşı karşıyayız. Terminolojik olarak giderek yayılan ve şiddetini artıran, derinleşen tipik ve yıkıcı bir depresyon içindeyiz.
Önümüzdeki dönemin normalitesi yıkım ve çöküşlerdir. Devlet iflasları, finansal çöküşler, büyük finansal dalgalanmalara ve kur savaşlarına gebe bir dönemin içindeyiz.