SEÇTİKLERİMİZ – Cem GÖK Gazete Duvar için yazdı: Kira grevi milyonlarca insanın barınma hakkını savunmaya dönük bir doğrudan eylem olmasının yanı sıra kapitalizmin temelini oluşturan mülkiyet ilişkilerini baypas eden niteliğiyle yüzümüzü başka bir dünya hedefine dönmemizi sağlıyor.
İlk olarak 2019 yılı Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan, Ocak ayı ortalarından itibaren hızla tüm dünyaya yayılmasına rağmen, yeni korona virüsü (Covid-19) salgını, Türkiye’de, ilk vakanın açıklandığı 11 Mart’a kadar neredeyse yok sayıldı. Ancak bu tarihten önce de semptomları göstermesine rağmen “risk grubunda” olmadığı gerekçesiyle test yapılmayan pek çok kişi olduğu bir sır değil. Bir yandan genç ve bağışıklı sistemi güçlü olan, ciddi sağlık sorunları olmayan birçok kişinin tanı konulmadan bu hastalığı atlattığı, diğer yandan tanı konulmadan yaşamını yitiren, geriye dönük bir araştırma yapılmayan insanların olduğu da biliniyor. Bu elbette sadece Türkiye’nin gerçeği değil, uzmanlar tarafından dünya genelinde teşhis edilenlerin, toplam vakaların yüzde 80’i civarında olduğu ifade ediliyor. (1)
Ocak ayından itibaren ciddiyeti anlaşılan bu salgın ile ilgili 11 Mart’tan önce neredeyse hiçbir önlem alınmamış ve insanların uyarılmamış olması Türkiye’de tespit edilen vaka sayısındaki hızlı artışın başlıca nedeni. 11 Mart’tan sonra ise taksit taksit alınan önlemler son derece sınırlı ve yetersiz. Tabii kimsenin hakkını yemeyelim, dua etmek ve insanlara “kendi tedbirinizi alın, evden çıkmayın.” diye telkinde bulunmak gibi “önlemler” hızla alındı. Hal böyleyken siyasal iktidar topu Bilim Kurulu’na atarak bugüne kadar yaşananların ve bundan sonra yaşanacakların sorumluluğundan kurtulamaz.
Alınan kararlar ve alınmayanlar politik tercihlerin ürünü ama kimilerinin zannettiği gibi “hükümetin basiretsizliği” filan değil. Dünyanın her yerindeki hükümetler gibi AKP’nin de bu salgın karşısındaki politikalarında önceliği sermayenin çıkarlarının minimum düzeyde zarar görmesini sağlamak. Bu salgın tüm devletlerin kapitalizmin ve patronların çıkarları doğrultusunda çalıştığını tüm açıklığıyla gösterdi.
Bu nedenle zengin ünlüler villalarından “Evden çıkmayın” çağrıları yaparken tüm çalışanlara ücretli izin verilmesi çağrıları asla karşılık bulamıyor. Yüz binlerce işçi her gün işe gitmek zorunda ve çoğu iş yerinde hâlâ en basit önlemler bile alınmış değil. Pek çok iş yerinde çalışmaya ara verilmesi veya iş hacminin düşmesi sonucu ise şimdiden on binlerce kişi ya işsiz kaldı ya da ücretsiz izni kabul etmek zorunda bırakıldı. Daha birkaç ay önce her gün yoksulluk nedeniyle intihar eden insanların haberlerini okuduğumuz bir ülkede açlıkla karşı karşıya kalacak ve evlerinde izole olmuş milyonlarca insanın varlığının nasıl sonuçları olacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok…
Cem GÖK’ün Duvar’daki yazısını tamamını okumak için TIKLAYIN