Beyza ÜSTÜN Yeni Yaşam için yazdı: Akbelen Ormanları’nı koruyanlar bu günlerde evlerine basan selin etkisi altında. Ne dersiniz; gün geçmeden yaşadığımız, canlar yitirdiğimiz sellerin, tarımı yok eden kuraklığın, dillere pelesenk olan, uğrunda mücadele önceliği oluşturulan iklim krizinin, nedeni de sorumluları da açıkça ortada değil mi?
Yasalarda, üst ölçek planlarda değişiklik siyasi iktidarın aklına estikçe, usulsüzlüklerini meşrulaştırmak için uyguladığı bir yöntem olarak sürüyor. Yücel Çağlar “Ormanlar ve Ormancılık Üzerine Sessiz Tartışmalar” yazısında 6831 sayılı Orman yasası Md. 17 ve 18 ile bağlı yönetmeliklerde yapılan değişikliklerde orman ekosistemlerin, beslediği sucul sistemlerin, yaşamın, yaşam alanlarının hızla sermaye birikimine sokmaya çalışmada araçsallaştırılan hukuksal düzenlemeleri orman yasasında yapılan değişiklikleri ve nedenlerini değerlendirmiş.
Yazıda sistemin (kapitalizmin); toplumu insan topluluklarına indirgemeci yaklaşımı ile başlayan, arazinin konumu (enlem, boylamı, denizden yükseltisi), ürün ve hizmet üretme yetisi, biyolojik çeşitliliği gibi öznel koşulları ile orman ekosistemini ayrıştırarak sermaye birikimine sokuluşunu olağanlaştıran stratejileri, orman ekosistemini kendi yararına tahsisi ile süren ideolojik hattı detayları ile bulacaksınız. Eminim en çok yaşadığımız kavram kargaşaları (yapılan iş kamu yararınadır, biyolojik çeşitlilikleri, kültürel varlıkları tespit edelim koruruz, koruma ve kullanma bir arada olabilir yanılsamaları) okudukça berraklaşacaktır.
Gün geçmeden yapılan yasa değişikliklerini, üst ölçek planların değiştirilişini trilyon kez yaşıyoruz. Mücadele etmekten vazgeçtiğimiz her alanda, mücadeleden vazgeçersek giderek yaşamımızın tümünde yaşamaya da devam edeceğiz. Koruma amacını ortadan kaldıran, doğal sistemin kimliğini değiştirmekle (orman vasfındadır, değildir, tarım vasfı 1. derece değildir, artık ortada tarihi yapı kalmamıştır vb), başlayan ardından ekosistemleri sermaye birikimine açan yasa ve plan değişikliklerinin sayısı önemli değil. Bu politik hattın nedenleri ve sonuçları aynı; siyasi stratejilerle yaşam alanları, ekosistemler geri alınamaz şekilde hızla (artı değer üretimine sokularak) yok olmakta. Hızlarını alamazlarsa 7 Ocak 2021’de yayınladıkları 31712 sayılı CB kararnamesi gibi Mersin ve Ankara illerinde bazı alanların orman vasfından çıkarılmasını yürürlüğe sokuverirler. Bakalım hangi şirketler sermayelerine sermaye katacaklar her kararname ile kullanıma sokulan bu alanlarda.
Kapitalist sistemin çarkları orman ekosistemin, onun beslediği sucul sistemleri, ovaları, deltaları, deniz ekosistemini içine alarak sermaye sistemini içinde bulunduğu krizlerinden çıkmakta. Eğer sermaye birikimine sokulacak alanları yasa ile tanımlamakta zorlanırlarsa yıllardır sürdürdükleri yöntem de devrede. Yakma ve yanmasına yol verme. 90’lı yıllarda, 2015 Temmuzundan sonra Dersim, Diyarbakır, Şırnak vd Kürt illerinde çıkan yangınlar, geçtiğimiz yıl yazın Muğla, Denizli, Antalya, Uşak’ta, Ege’de neredeyse eş zamanlı çıkan ama bir türlü söndürülmeyen yangınlar bunlardan bazıları. Bu yangınların amaçları ve söndürülmemesinin, ormanlarda ve çevresinde, içinde yaşayan canlıların, halkların yaşam, barınma haklarının yok sayılmasına, yanmalarına göz yumulmasının nedenleri; bugün üzerinde konuşlanan üretimlerle açıkça ortada. İsterlerse yasa ve plan değişikliklerine bakmaksızın politikalarını farklı yöntemlerle de uyguladıklarını artık bu topraklarda yaşayan bizler açıkça biliyoruz. Yaşam alanlarının sermaye birikimine sokuluşunun her aşamasına tanıklık ediyoruz.
Bodrum yakınlarında su sorununa çözüm olarak sundukları aslında Bodrum halkının su ihtiyacı için olmadığı çok açık. Barajın konuşlanacağı yer Yeniköy, Kemerköy, Yatağan termik santrallarının ortasında. Hangi santral suya gereksinim duyarsa baraj ve su deposu desteğe hazır konumda. Sadece orman ve tarım alanlarının ortasına baraj yapılmıyor baraj, yedek su deposu, yol yapımı için gereken taş ocakları ve beton santralları için de orman alanları kullanıma açılıyor. DSİ’nin hazırlattığı ÇED raporunda yazılan iş planı tıkır tıkır işlemekte. Henüz ÇED olumlu onayı almadan hazırlanan raporda ocak ayında ÇED olumlu kararı alınacağı iş takvimine yazılmış. Ve proje 3 Ocak 2022’de ÇED olumlu kararı ile yapılaşmadan ve iklimden sorumlu bakanlık tarafından onaylanmış.
Sular altında kalacak Milas ilçesi Kayaderesi Mahallesi Yatağan ilçesi Bencik Çamlı Mahallesi başta olmak üzere tarım arazilerinin kamulaştırması raporda ÇED onayında önceden başlayarak iki yıl süre verilmiş. Orman ekosistemi çoktan (ÇED olumlu kararı verilmeden) taş ocaklarının, barajın, su deposunun, yolların yapımı için kullanıma açılmış durumda. Sular altında kalacağı belirtilen köylerde halkın yazın oturmadığı dolayısıyla sular altında kalmasının sorun olmadığı vurgulanırken, yapılan barajın bodruma yazın geleceklerin su ihtiyacına çözüm olarak yapılacağı iddiası açıkça rapora işlenmiş.
Akbelen Ormanları’nı koruyanlar bu günlerde evlerine basan selin etkisi altında. Ne dersiniz; gün geçmeden yaşadığımız, canlar yitirdiğimiz sellerin, tarımı yok eden kuraklığın, dillere pelesenk olan, uğrunda mücadele önceliği oluşturulan iklim krizinin, nedeni de sorumluları da açıkça ortada değil mi?