31 Mart seçimleri ile Saray rejimi zor ve hile ile kurduğu meşruiyetini kaybetmiştir. Türkiye ve Kürdistan’da nüfusun, coğrafi alanın, üretim ve tüketim alanlarının ezici çoğunluğunu oluşturan bir alanın yönetimi muhalefetin eline geçmiştir. 14 Mayıs seçimlerinin sonuçları, önceden de görüleceği gibi muhalefetin dağılması, paralize olmasına yol açmıştı. Bu olumsuz koşullar içerisinde girilmesine rağmen yerel seçimler muhalefetin hatırı sayılır başarısıyla sonuçlanmıştır.
Durum bu iken rejimin, faşizmin kurumsallaşma hamlelerini durduracak bir barikat söz konusu değil. Sözde yumuşama, normalleşme adı altında yapılan girişimlerin tek adam rejiminin pekiştirilmesi, faşizmin kurumsallaşması, anayasanın buna hizmet edecek şekilde değiştirilmesi için muhalefeti kıskaca almaktan başka bir anlamının olmadığı Özel-Erdoğan görüşmesinin ardından su yüzüne çıktı.
Sözde yeni yargı paketi içerinde yer alan “etki ajanlığı”, yeni müfredat, seferberlik ilanı yetkisinin Bakanlar Kurulu’ndan alınıp Erdoğan’a verilmesi, Türkiye’de sınıf mücadelesinin kanla bastırılması için yapılan hazırlıklar, bütün muhaliflerin susturulması doğrultusunda atılmış adımlar tehlikenin büyüklüğünü anlatıyor.
14 Mayıs 2023 başkanlık ve parlamento seçimleri yeni güç dizilişlerinin ve çözülüşün önünü açmış, toplumsal muhalefet açısından rejim lehine kimi olumsuzlukların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Buna rağmen 31 Mart yerel seçim sonuçları ise muhalefeti rejim karşısında yeniden ayağa kaldırmış, moral ve umut vermiştir. Faşizmin geriletilmesi için bu seçimlerde ortaya çıkmış politik ve toplumsal zeminin muhalefet açsısından nasıl değerlendirileceği hem rejim açısından hem de ezilen sınıflar açısından tayin edici önemdedir.
Van’da püskürttük, Hakkari’de sürdürelim
Oy pusulalarındaki mürekkep kurumadan Van Belediye Eşbaşkanı’nın seçilme yetkisi gasp edilmek istenmiş, geniş demokratik bir cephe tarafından tepki gösterilip püskürtülmüştür. Daha bu meselenin sıcaklığı sürerken Hakkari Belediye Eşbaşkanı önce gözaltına alınmış (sözde yeni bir soruşturma ile), üç gün sonra 10 yıldır devam eden bir davasından 19 yıl hapis cezasına çarptırılmış ve tutuklanmıştır.Daha tutuklama kararı çıkmadan yerine kayyum atanmıştır.
Hakkari Belediyesi’ne kayyum atanmasının planlanan sınır ötesi harekatın bir parçası olma ihtimali çok yüksek. Rejim Hakkari’nin tarihsel, jeo-stratejik koşullarını dikkate alarak yapmayı düşündüğü büyük harekat için önce yerel yönetimi kontrolü altına almaya karar vermiş gibi görünüyor.
Van’da toplumsal muhalefetin bütün dinamikleri bu hukuksuz mesnetsiz saldırı karşısında tutum almış, bu oyunu boşa düşürmüştü. Hakkari’de de ortak tutum geliştirme konusunda kararlılık olduğu görülüyor. Saray rejimi şimdilik Hakkari’de geri adım atmasa bile demokrasi güçlerinin bu konudaki çaba ve mücadeleleri devam etmektedir.
Faşizmi durduracak güç: Halk inisiyatifleri
Van ve Hakkari başta olmak üzere, koşullar ne olursa olsun rejimin kaybettiği bütün yerel yönetimlerde yeni bir toplumsal dayanışmanın, faşizmin kültürel hegemonya tesisi karşısında yeni bir toplumsal inşanın mümkün olduğunu görmek lazım. En küçük yerel yönetim birimlerine, muhtarlıklara kadar her alanda halk inisiyatifleri kurmak acil bir görev olarak önümüzde durmaktadır. 14 Mayıs seçimlerinden kısa süre önce kurulan, ancak beklentileri karşılamayan, seçim sonrasında ise fiilen dağılan Emek ve Özgürlük İttifakı’nı (belki başka isim veya biçimlerle) ayağa kaldırmak, siyasal güçler ve toplumsal güçleri içine alacak şekilde genişletmek ve de olmazsa olmaz koşul olarak yerelleşmesini sağlamak önümüzdeki en temel görev olarak durmaktadır. Mahallelerde, ilçelerde oluşturulacak yerel demokrasi meclisleri, halk inisiyatiflerinin kurulması, bu bağlamda dernek/kooperatif girişimleri bize büyük bir toplumsal inşaanın imkanlarını sunmaktadır. Sermaye ve devlete karşı halkın öz-yönetim potansiyelinin açığa çıkacağı her girişim faşizmin kurumsallaşması karşısında büyük bir mevzi ve imkandır. Sadece bu değil; bu girişimler yeni bir toplumu kurmak için de olmazsa olmaz bir toplumsal devrim hareketinin en temel taşını oluşturmaktadır. Yarını bugünden kurma doğrultusunda, sermaye egemenliği karşısında ezilenlerin öz-yönetim deneyimlerinin geliştirilmesiyle, yöneten – yönetilen ilişkisini ters yüz edip her gün sınırlarını yeniden zorlayan bir halk hareketi yaratmak gibi bir imkanla karşı karşıyayız. Halk inisiyatifleriyle desteklenmeyen ve yönlendirilmeyen yerel yönetimler (velev ki muhalefet partileri tarafından kazanılmış olsun) kaçınılmaz olarak mevcut sistemin çarkları arısında öğütülecek, onunla aynı minvalde hareket etmeye başlayacak, sistemin devamlılığına payanda olmaktan kurtulamayacaktır.
Kayyum rejiminin Hakkari ile sınırlı kalmayacağı aşikardır. Bu açıdan da hem kayyum siyasetine karşı Üçüncü Kutup güçlerinin topyekün siyasal mücadelesi hem de yeni bir toplumsal kuruluşun inşaası için yapılacaklar faşizmin saldırısı karşısında etkin bir barikat örecektir. Bütün Kürdistan’da hayatı değiştirmek devlete ve sermayeye karşı yeni bir toplumsal kuruluş inşa etmek için İstanbul’daki, batıdaki emekçileri harekete geçirmek mümkün ve gereklidir.
Başka bir şehir, başka bir hayat kurmaya davet ediyoruz. İstanbul’dan Hakkari’ye bir köprü kuralım. Bütün emekçiler, mühendisler, ziraatçılar, kim ne biliyorsa birlikte yeni bir hayatı birlikte kurmak için harekete geçelim.