İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesi Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” şiarıyla gerçekleştirdikleri eylemlerinin 811’inci haftasında bir kez daha bir araya geldi.
Eyleme katılanlar ellerinde kayıpların olduğu fotoğrafları taşırken, kayıpların resimlerinin olduğu dev pankart yere serildi. Burada konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, “2024 yılı Ağustos ayında hala bugün biz burada kayıplarımızın var olduğunu, zorla kaybedilen yakınlarımızın akıbetinin araştırılmasını talep ediyoruz. Bu konuda bu meydanlara gözünü kulağını kapatmış bir iktidarla karşı karşıyayız” diyerek, kayıpların akıbeti ve faillerinin bulunmasını istedi.
Mehmet Ertak’ın hikayesi
Ardından bu haftaki eylemde Şırnak’ta 20 Ağustos 1992’de işten dönerken gözaltına alınan ve kendisinden haber alınamayan Mehmet Ertak’ın hikayesi okundu. İHD Yönetim Kurulu üyesi Berfin Elçi, tarafından okunan hikaye şöyle: “32 yaşındaki dört çocuk babası Mehmet Ertak, ailesi ile birlikte Şırnak’a bağlı Rezuk Mezrası’nda yaşar. Ertak, Şırnak’taki kömür ocağında işçi olarak çalışmaktadır. Kardeşi dağa gittiği gerekçesiyle tüm aile yoğun baskı ve tehdit altındadır. Mehmet Ertak, 2 kez gözaltına alınır ve gözaltı sırasında ağır işkence görür.
20 Ağustos 1992 tarihinde aynı yerde çalışan üç akrabası Abdulmenaf Kabul, Süleyman Ertak ve Yusuf Ertak ile birlikte işten eve dönmek üzere yola çıkar. Bulundukları araç, Bakımevi kontrol noktasında resmi giyimli polislerce durdurulur. Kimlik kontrolü sonrasında Mehmet Ertak, gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne götürülür. Ertesi gün gözaltına alınan ve iki gün sonra serbest bırakılan Abdullah Ertuğrul adlı bir tanıdıkları Ertak ailesine gözaltındayken bir gün boyunca Mehmet ile aynı hücrede tutulduğunu anlatır. Üç kişi onun gözaltına alınırken gördüğüne, altı kişi de onu gözaltında işkencede gördüğüne tanıklık eder.
Baba İsmail Ertak savcılığa başvurur, Mehmet Ertak’ı gözaltında görenler savcılıkta tanıklık yapar. Bir sonuç alamayınca 10 Eylül 1992 tarihinde Baba İsmail Ertak Valiliğe başvuru yapar. Vali Mustafa Malay, gözaltında Mehmet Ertak’ı gören bir tanığı sorgular, Jandarma ve polisten Mehmet Ertak’ın gözaltında tutulup tutulmadığını sorar. Polis, Mehmet Ertak’ın gözaltına alınmadığı cevabını verir.
‘Orhan Doğan Meclis’e taşır’
Olay, Şırnak Milletvekili Orhan Doğan aracılığıyla 27 Ekim 1992 tarihinde soru önergesiyle Meclis’e taşınır. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, soru önergesine verdiği cevapta Mehmet Ertak’ın gözaltına alınmadığını belirtir. Ailenin yaptığı tüm başvurular sonuçsuz kalır. Mehmet Ertak’ın gözaltına alındığı inkâr edilir.
‘JİTEM elamanı her şeyi anlatır’
Şırnak Emniyet Müdürlüğü emrinde ‘sorgu elemanı’ olarak çalışan JİTEM personeli Murat İpek, 1997 yılında yaptığı itiraflarında; ‘Mehmet Ertak’ı Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Mehmet Kaplan’ın emriyle öldürüp gömdük’ der. Yaptıkları tüm infazların dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan’ın bilgisi dâhilinde gerçekleştiğini söyler. Yapılan tüm hukuki girişimlere ve JİTEM elemanının itiraflarına rağmen Mehmet Ertak’tan bir daha haber alınmaz ve cenazesine ulaşılmaz.
‘AİHM Türkiye’yi mahkum eder’
İç hukukta sonuç alınamayan dosya, avukat Tahir Elçi tarafından 1 Ekim 1992 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 09 Mayıs 2000 tarihinde Mehmet Ertak’ın gözaltında kaybedilmesinden hükümetin sorumlu olduğu ve buna devlet yetkililerinin neden olduğu sonucuna vararak, Türkiye’yi oy birliği ile mahkûm eder.”
Hikayenin okunmasının ardından oturma eylemiyle açıklama son buldu.
(MA)