Devletin kaç türü var? Üniter, oligarşik, laik, federal… Başka? Bizim ülkemizi de gözeterek yanıtlayın: Derin, sığ, paralel, kuşkucu, terörist, polis/asker devleti… Peki, hepsi bir araya gelirse ne olur? Sadık Yemni’nin yeni kitabı “Kayıp Kedi” olur.
Güncel, gündemde ve en az bir o kadar sıkı bir roman “Kayıp Kedi”. Son birkaç yılın haberlerini toplarsanız, isimler önemli değil, romandakilerin yerine bulduklarınızı koyduğunuzda Türkiye panoraması çıkacak önünüze… (Küçük bir not: Ankara katliamı yok… kim öngörebilir böylesi kanlı katliamı, eğer terörist değilse)
Cumhurbaşkanlığı seçimi de dahil son bir yıla kadar yaşananları bunca kısa zamanda bir araya getirmek, onları kurgulamak kolay bir iş olmasa gerektir. Sadık Yemni, iyi kurguladığı bu karmaşanın altından kalktığı gibi içine yan öykücükler de sıkıştırmış. Çok güçlü betimlemelerle okurunu sarıp sarmalıyor. Okurun kafasında oluşan soruları tartması için nefes boşluğu diyebileceğimiz aralar da veriyor, yani sıkmıyor. Tamam, gerilimse gerilim, korkuysa korku, gizemse gizem, polisiye ise polisiye ama sorgulamanız için fırsatınız da elinizde.
İyi polisiyenin iyi edebiyat olduğu iddiasına karşı söyleyecek sözüm yok kuşkusuz. Yemni’nin katkılarıyla daha da güzelleştiğini kabul etmeliyiz. Edebiyat var; ki nasıl derinlemesine ve irdeleyici, nasıl sürükleyici, asıl önemlisi bilgilendirici. Müzik var; enstrümanların tınısını, ezginin içinize işleyişini duyuyorsunuz. İlaçlar ve etkileri var. Fıkralar var. “Gezi”nin yeri ayrı, Gezi de var. Daha ne istiyorsunuz…
“Gelecek zaten mevcut olmasa bize onu gösteren rüyaları nasıl izah edebiliriz? Bu dünya üzerinde uykuda geleceğini ziyaret etmemiş tek bir kişi bile bulunmaz” (s. 156) ile geçmişten geleceğe uzanan insan da var. Hemen ardından “Rüyalar yegâne gerçekliktir” sözü gelince yine başlıyor soru işareti kovalamacası.
“Evimde üç kedim vardı. Biri on gün kadar önce kayboldu. Bıcır. Erkek kediydi. Çok aradım. (…) Biri Badem. Üç yaşında. Doğuştan kör. (…) diğeri de Sallapati. Eve yakın bir parkta buldum. Başına küçükken bir darbe almış belki. (…) kamerayla çekip YouTube’a falan koysaydım tıklanma rekoru kırabilirdi. (s. 251)
Kayıp Kedi’nin gücü ve okunurluğu için alıntılamak istiyorum: “Türkiye her zaman olduğu gibi bir gizli servis ajanı cennetiydi. Kürt-Türk işbirliğini engellemek ve ülkedeki istikrarı sarsmak için binbir dümen çevriliyordu. Bu nedenle MİT mensuplarının mesaisi bayağı yoğundu.” (s. 266-267) (Yine küçük bir not: Bunca yoğunluk içerisinde nasıl oluyor da Ankara’da kanla boyanıyor barış isteyenlerin yürüyüşü? İnsan ister istemez düşünüyor… kimin parmağı var, nasıl oluyor dakatlediliyor?)
Sıradan gibi görünen bir cinayetin altını kazıyınca neler çıkıyor içinden neler… Faruk Erem’in o önemli, “suçluyu kazıyınız altından insan çıkar” sözünü, “altından örgüt-lenme çıkar” diye değiştirebiliriz sanırım. Okudukça daha bir içine girecek, daha bir sarılacaksınız…
Kayıp Kedi, Sadık Yemni, roman, Kırmızı Kedi Yayınları, Nisan 2015, 276 s.