Yiğit YİRMİBEŞ yazdı: ” Bir toplumsal mobilizasyon deneyimi olarak Tsunami Democràtic’in eylem ve uygulamalarında bizlere ilham vermesi gereken çok done var. İşgalci İspanyol devleti ve ikiyüzlü Avrupa Birliği karşısında dimdik duran Katalan halkıyla dayanışmak bir demokrasi görevi iken bunu yaparken onlardan öğreniyor oluşumuz da büyük bir şans. “
İşgalci İspanyol devletine karşı tek taraflı bir referandum düzenleyip bağımsızlık ilan ettikten iki yıl sonra, bir köstebek gibi yer altından ilerleyen Katalan bağımsızlık hareketi, büyük bir sıçramayla tekrar yeryüzüne çıktı.
Kendilerine “Tsunami Democràtic” diyen ve sosyal medya üzerinden örgütlenen grubun fitilini ateşlediği eylemler, geçen hafta Barselona havalimanının etrafını saran binlerce insanla büyük bir isyana dönüştü. Eylemciler havalimanını tümden kapatamasa da yüzden fazla uçuş iptal oldu ve saatler süren gecikmeler yaşandı. Katalanlar, bağımsızlık mücadelesinin eylem biçimleri için merkezsiz (decentralized) bir uygulama geliştirdiler. Tamamen anonim olan ve açık kaynak kodlamasıyla tüm dünyadan yazılımcıların ve geliştiricilerin katkıda bulunduğu bu ağ platformu direniş alanlarını başka bir boyuta taşıyor. Yani evlerinize yemek sipariş etmek, bir yerden bir yere seyahat etmek için hizmetler sağlayan telefon uygulamalarının yanına rejim değiştirme hizmeti veren bir uygulama ekleniyor.
Uygulama, Katalonya'da sivil itaatsizlik eylemleri için küçük ve yerel grupları harekete geçirerek daha genel bir kanala akıtmaya ve büyük eylemlerin organizasyonu ve yaygınlaşmasına yönelik. Uygulama hala Google Play Store’dan indirilemiyor fakat paylaşılan linkle APK formatında bir uygulama paketi olarak android cihazlara kurmak mümkün. Apple kullanıcıları için ise haberler aynı; Apple bu tip uygulamaları kısıtlamasıyla meşhur.
Ortaya çıkan eylemleri birbirlerine bildirmek ve insanları o bölgelere yönlendirmek için konum servislerini kullanıyorlar, bu durum güvenlik kaygılarına yol açsa da kullanıcıların kesin konumları paylaşılmıyor, daha karışık veya bulanık konum işaretleyicileri kullanılıyor.
Polislerin sızma riskini sınırlamak için uygulama aktif hale getirilirken bir QR kodu gerekiyor. O yüzden bu uygulama birbirini tanıyan herkesin çevreleriyle paylaşarak aşama aşama yayılıyor. Bu durum yayılma etkisini sınırlasa da kulaktan kulağa yayılması ve insanların birbirleriyle direkt temas kurması açısından gayet olumlu görünüyor.
Şimdiye kadar 15 binden fazla QR kodun aktifleştirildiği belirtiliyor. Dolayısıyla yepyeni bir deneyim için ciddi bir başarı söz konusu. Uygulamayı etkinleştirdiğinizde, eylemler için hangi gün ve saatlerde uygun olup olmadığınızı belirlemeniz gerekiyor. Ardından düzenlenen bir gösteri için gereken araba, bisiklet, scooter, motosiklet gibi kaynaklara sahip olunup olunmadığı belirtiliyor.
Ardından her bölgede kaç kişinin olduğu, insanların orada bulunacağı zaman aralıkları gibi bilgileri öğrenebiliyorsunuz. Böylece çok daha koordine hareket eden ve daha etkili protestolar düzenleyen bir kitleye ulaşmak kolaylaşıyor.
Eylemciler bu uygulamayı kullanarak geçtiğimiz ay bir bankada oturma eylemi gerçekleştirdiler. Ayrıca potansiyel eylemleri arasında araç trafiğini aksatmak, büyük giyim mağazaları ve süpermarketleri çalışamaz duruma getirmek gibi eylem biçimleri var.
Ayrıca, gençler uygulamayı açan herkese önemli bir hatırlatmayı zorunlu olarak okutuyorlar. Bir çeşit vicdani sözleşme gibi planlanan bütün kaos eylemlerinin mutlaka barışçıl olması konusunda kullanıcılardan onay vermeleri isteniyor.
Planlı eylemlerde ise kullanıcılardan eyleme katılıp katılmayacağı konusunda teyit isteniyor. Bu şekilde protestolar için katılım sayılarının önceden bilinmesi amaçlanıyor. Ayrıca, eylem alanına gidildiğinde ise kullanıcıların uygulamaya giriş yapmaları gerekiyor ve böylece gerçek katılım izlenerek protestonun gidişatını değiştirebilecek hamleler yapmak mümkün hale geliyor. Konum paylaşma ve
konumun izlenmesi tehlikeli olmasına rağmen uygulamanın hesap oluşturmadan kullanılıyor oluşu ve herhangi bir kişisel veri istememesi birtakım tehlikeleri ortadan kaldırıyor.
Önemli olan kısım, kullanıcıların sadece belirtilen uygunluk durumu ve izin verilen konumlarla ilgili hareketleri görmesi. Dolayısıyla, başka bir eylemci Tsunami Democràtic uygulamasının içinde sadece kendisinin dahil olduğu kısmını görebiliyor. Kullanıcı bilgisi merkezileştirilmemiş ve bilgiler parça parça dağıtılmış olduğu için güvenlik kaygıları giderilebiliyor.
Yine de web sitesinde merkezsizlik iddiası detaylıca açıklanmamış. Dolayısıyla, perdenin arkasında gerçekten merkezsiz ve kullanıcı denetimleriyle anonim yürüyen bir sistemin mi olduğu yoksa bir grup yazılımcı veya yöneticinin verilere erişerek kendilerince protesto eylemleri mi tasarladığı konusu pek net değil. Son kullanıcıların kitle kaynaklı ve oy birliği/çokluğu yerine, uygulama yönetiminin talimatıyla hareket ediyormuş gibi görünmesi demokratik bir hareket için çelişkilidir.
Uygulamanın arka planı da en azından Blockchain sistemi kadar denetlenebilir ve şeffaf olmalı. Eylem planları bütün son kullanıcılar tarafından önerilebilmeli ve en çok oyu alan etkinlikler çeşitli algoritmalarla görünür hale getirilerek katılım artırılmalı. Aynı şekilde, yeterli katılımın olmadığı etkinlikler de otomatik olarak iptal edilebilir olmalı. Türkiye gibi trolü bol ülkelerde bu öneri bazı trajikomik durumlara yol açacak olsa bile şeffaf olmayan yöntemden daha demokratik ve daha az risklidir.
Sosyal medya ve sosyal ağların bir açıdan bakıldığında, yaygınlaşmaya başladığından daha da yoz bir hale geldiği kolayca söylenebilir ancak başka bir açıdan ise, insan yaratıcığının kendini sınadığı, eğittiği ve yeniden dizayn ettiği hareketli bir alan. İşçi sınıfı ve ezilenlerin bu ağları kullanıp daha hızlıca bir araya gelerek değişim yaratması, yeni bir fenomen olmasa da giderek daha belirgin hale geliyor.
Öyle ki, geçtiğimiz hafta binlerce insan Barselona havalimanını işgal etti. İspanyol polisinin zorbalıklarına maruz kaldı, kimileri plastik mermilerle gözlerini kaybetti. Ama kitle, uçağını kaçıran insanlara “kusura bakmayın fakat demokrasinin olmaması uçuş kaçırmaktan daha kötü” diyecek kadar inceydi. Ve bütün bunlar, Tsunami Democràtic’in “Sesimizi dünyaya duyurma vakti” başlıklı havalimanını işgal etme çağrısında bulunan Telegram mesajıyla oldu. Telegram’ın kısa süreli görüntüleme sayısına göre çağrıyı yaklaşık 240 bin kişi gördü. Aynı gün gece saatlerinde yayınladıkları zafer mesajını ise 300 binden fazla insan görüntüledi.
Bir toplumsal mobilizasyon deneyimi olarak Tsunami Democràtic’in eylem ve uygulamalarında bizlere ilham vermesi gereken çok done var. İşgalci İspanyol devleti ve ikiyüzlü Avrupa Birliği karşısında dimdik duran Katalan halkıyla dayanışmak bir demokrasi görevi iken bunu yaparken onlardan öğreniyor oluşumuz da büyük bir şans. Katalan halkının başlattığı bu bilişim gerillacılığının tüm dünyaya yayılmasını dikkatle izlemek ve uygulamaya başlamak gerekiyor.