Mehmet CAN yazdı – İspanyol ordusunun Halk Cephesine bağlı olan kanadı, Franco’nun Kuzey Afrika’dan İspanya’ya gelen birliklerine karşı harekete geçmek için emir bekliyordu. Donanma, “Eğer emir verilirse Franco’nun birliklerini batırarak İspanya’ya ulaşmasını engelleriz” diyordu; ama bu emir bir türlü verilmedi.
12 Eylül Darbesi ile kendisini Batı kapitalizminin çıkarları doğrultusunda beraber yeniden yapılandıran Türk egemenleri, darbeden sonra adeta dikensiz bir gül bahçesiyle karşılaştılar. Sınıf hareketi uluslararası arenada Sovyet bürokratizmi ve Batı kapitalizminden ağır darbeler yedi. Türkiye’de ise resmi ideoloji- Kemalizm fikirsel anlamda zayıftı ancak; kendini Kemalizm ve resmi tarihten koparamayan sol, çok rahat bir şekilde darbeciler tarafından pasifize edildi. Sol, sahneyi bu kadar kolay bir şekilde terk edince halk da sindi, kendi kabuğuna çekildi. Bu durum en nihayetinde solun ve tabanın çoğunun 12 Eylül sonrasında düzen içi bir pozisyon alarak CHP’lileşmesine neden oldu.
1936 İspanyası ve Katalonya’sında ise Franco’nun darbesinden sonra başlayan direniş, ne yazık ki sosyalist bir devrime evrilemedi. Stalinizmin; III. Enternasyonal’e egemen olması, dünyadaki solun III. Enternasyonal’in çıkarları doğrultusunda şekillenmesi, dünya solunun Sovyet dış politikasının adeta uydusu haline getirilmesi, İspanyol Devrimi gibi birçok devrimin insanlığın elinden kayıp gitmesini de beraberinde getirmiştir.
1936’da Franco’nun darbesi ile beraber birçok kez ifade ettiğim gibi İspanya’da iç savaş başlıyor. Unutmamak gerekir ki bu dönemde Franco’ya karşı bir düzenli ordu var. Bir de POUM etrafında kümelenmiş milis güçleri var. Düzenli ordu yani Halk Cephesi hükümete bağlı ve bu hükümet, monarşi karşıtlarının içinde Stalinistlerin, Anarşistlerin, Cumhuriyetçilerin ve burjuvaların olduğu bir hükümet. İspanyol ordusunun hepsi Franco’ya biat etmiyor, sadece Fas’taki, Kuzey Afrika’daki birlikler Franco’ya biat ediyor. Franco, Fas’ta kendisine biat eden askeri birlikler ile birlikte hiçbir direnişle karşılaşmadan İspanya’ya geliyor. Bu dönem İspanyol ordusunun diğer kanadı -Halk Cephesine bağlı olan kanat- emir bekliyor, Franco’nun birliklerine karşı harekete geçmek için. Donanma, “Eğer emir verilirse Franco’nun birliklerini batırarak İspanya’ya ulaşmasını engelleriz” diyordu; ama bu emir bir türlü verilmedi. Bu emir verilseydi, askeri donanma Cebelitarık’ta Franco’ya bağlı birlikleri vurmaya hazırdı.
Halk Cephesinin bu ihaneti uzun yıllar kamuoyundan saklandı; fakat daha fazla gizlenemedi. Açığa çıkınca İspanyol ve Katalonya halklarındaki devrimci potansiyel harekete geçmeye, Halk Cephesinden bağımsız milis güçleri fabrikalar başta olmak üzere birçok yeri işgal etmeye, hükümetten bağımsız direniş komiteleri, örgütler oluşturmaya başladılar. Bu dönem İspanya’da halk cephesinden bağımsız enternasyonal tugaylar oluşturulmaya başlandı. Dünyanın farklı ülkelerindeki, farklı uluslar bu oluşturulan sosyalist direniş milis tugaylarında yer almaya başladı.
POUM (Birleşik Marksist İşçi Partisi), yani Troçkistler, Katalonya’da en güçlü siyasal hareketlerden biri. Sanayinin yoğun olduğu, ciddi bir işçi nüfusunun bulunduğu yerdir Katalonya. POUM’un programı sosyalist bir devrim. Halk Cephesinin ise İspanyol devrimini burjuva sınırları içinde tutmak. Stalinizm Halk Cephesi içinde yönlendirici bir etkiye sahip, Stalin’in esas korkusu İspanyol devriminin başarılı olması. Bu dönem, Stalin’in Sovyetlerde 1936-39 büyük temizliklerini başlattığı bir dönem. Korkusu ise en büyük muhalif güç olarak gördüğü eski kızıl ordu komutanı: Rus devriminin en etkili isimlerinden biri olan Troçki’nin hala hayatta olması. İspanya, sol muhalefetin özellikle Alman devriminin de yenilgiye uğramasından sonra Troçki’nin ve Troçkistlerin son dalı. Stalin bu dalı kırmak, kurutmak istiyor.
Bunun için de İspanyol devrimini boğmak, amacından saptırarak düzen içi bir pozisyona getirmek Stalin’in en öncelikli amacı. Stalin İspanya’ya binlerce insan gönderiyor. Gönderdiği bu binlerce insan ise Halk Cephesinin taktikleriyle İspanyol devrimini sulandırmaya başlıyor. Stalinistlerin söylemi şu idi: “POUM ve Troçkistlere karşı, Biz Halk Cephesini anti-faşist cepheyi bölemeyiz. Siz; aşırı sol bir dil kullanarak köylüleri, burjuvaziyi, mülk sahibi sınıfları, orta sınıfları ürkütüyorsunuz…” Stalinistlerin burjuvazinin ilerici kanadı olarak bahsettikleri şey budur. Daha sonra dikkat edilirse bu hastalık yani burjuvaziden ilerici bir kanat bulma hastalığı Türkiye sol hareketinde başını Mahir Çayan’ların çektiği siyasal akımlara sirayet edecek ve Türkiye’de ortaya çıkan devrimci enerji yazımın başında da ifade ettiğim gibi düzen içi bir süreç ile sonlanacaktır.
Devam edecek…