Farklı tarzıyla, muhalif çizgisiyle, yerelden genele amatörce ama çarpıcı mesajlar veren gazeteci, yazar ve çizer Mehmet Doğru ile söyleşi yaptık.
Kısa özgeçmişinizden bahseder misiniz?
1958 yılında Hatay’ın Samandağ ilçesinde doğdum. Okul hayatımı lise 1’de bitirdim. 1975- 1979 yılları arasında İskenderun’da fabrika işçiliği yaptım. Bu dönemde DİSK Maden- İş sendikasının fil filtre ve demir çelik fabrikalarında örgütlenmesine katıldım. Sendika ve dernek yöneticiliği yaptım. Devrimci işçi lideri rahmetli İsmet Demir ile o dönemde tanıştım ve arkadaşlarımla birlikte onun deneyimlerinden çok şey öğrendim. Askerden sonra yurt dışında işçilik yaptım. Ardından memlekete dönerek seracılık yaptım. 1991 tarihinde Samandağ Belediyesine işçi olarak girdim. Burada yine DİSK Genel-İş sendikasının Şube yönetimi ve üst kurul delegeliği görevinde bulundum. 2001 yılında SSK’dan emekli olduktan sonra bir süre çaycılık yaptım. Bu arada DİSK Emekli-Sen sendikası Samandağ temsilciliğini açarak temsilcilik görevinde bulundum. Hala bu görevi yürütmekteyim. 20 Ekim 2005 yılında Cemre Gazetesinde çalışmaya başladım ve hala orada çalışmaktayım. Evliyim ve 3 çocuğumuz var.
Karikatür bir bakıma içinde mizahı barındırır. Her toplumun mizah anlayışı farklı olabilir yaşama tarzı kültürel doku gibi topluluğa ait özellikler mizah anlayışına tesir eder. Siz Arapça karikatür çizerken bu anlayıştan besleniyor musunuz?
Doğru: Aslında biz Türkçeyi okulda öğrendik. Hatta Türkçeyi 3 sınıfa kadar ancak doru dürüst konuşabildik. Ben Türkçe mizah çizerken bile Anadilim olan Arapça düşünüp çiziyorum. Özellikle Arapça çizdiklerim daha ilgi gördü. Çünkü düşündüğümüz dille yaşamıyoruz. . Mesela, Abdullah Cömert Alanında o yaşlı amcaların yanında otururken ne hikâyeler dinliyorum. Birbirlerine anlattıkları anılarda tarih var, mizah var, kültür var bunlardan beslenmemek mümkün mü? Dolmuşta yanınıza binen iki yaşlı teyzenin Arapça sohbetlerine doyum olmaz. Bu tür konuşmalardan birçok karikatürize edilecek konu var.
Günümüzde karikatüre hak ettiği ilgi gösterilmiyor, sizce ne eksik?
Günümüzde sadece karikatüre değil, kitap okumaktan tutun şiire, gazete okumaya hatta hak aramaya kadar maalesef ilgi yok. (Magazin hariç ) dolayısıyla bundan karikatür de nasibini alıyor. Ama en etkili mesajın çizgiyle verildiğini unutmamak gerek. Bir karikatürün iki ülke arasını nasıl bozduğunu, bazı ülkelerde iç karışıklığa yol açtığını unutmayalım. Burada önemli olan verilen mesajdır. Çizgiyle bir konuya çarpıcı bir şekilde dikkat çekerseniz ilgi görürsünüz. Özellikle muhalif bir bakış açısıyla çizerseniz karikatür bir eylemdir aynı zamanda.
Kendi dillerini konuşamayan, kendi kültürlerini yaşayamayan toplumlar asimile olup yok olmaya mahkûmdur. Arapça karikatür çizen biri olarak bu tarz çalışmaların asimile olmayı engellemede ne gibi katkısı vardır?
Öncelikle şunu belirteyim ki insanların ve özellikle yeni neslin dikkatini mizahla çekmek daha kolaydır. Onların gördüğü fakat çözemediği bir şeyi araştırıp soruşturmasına neden oluyorsunuz. Sadece karikatürde değil Arapça şiir, mizah, dokundurma ve değimlerde bunu denedim ve gerçekten olumlu dönütler aldım. Bu konuda Arapça bilmeceler derleyip yayınladık ve bilenlere ödül olarak kitap hediye ettik. Bu iletişim çok önemliydi. İlçemizde bunun yanında son yıllarda Arapça Tiyatronun da bu konuda önemli bir misyonu oldu. Evvel Temmuz kültür sanat etkinliklerinin de önemi çok büyüktür. Asimilasyona karşı bütün silahları kullanmak gerekir.
Arapça karikatür çizmenin ne gibi zorlukları vardır?
Çizgide sorun yok zaten çizgi enternasyonaldir, Sorun yazıdadır. İnsanlarımız Arapça konuşuyor ama çoğu Arapça okuma yazma bilmiyor. Bende bilmiyorum. Ama bütün toplumun Arapça okuma yazma öğrenmesini beklemek belki ömür ister. Özellikle gençlere kültürümüzü unutturmamak için Karikatürlerimde Arapça anlamlı Latin harfleri kullanıyorum. Bunları kullanırken ( ayn- kha ve ha ) harflerinde zorluk çekiyoruz. Sosyal paylaşımlarda bu harfler çeşitli rakamlarla ifade ediliyor ama bu yeterli değil. Bu konuda ortak bir alfabenin olması işi daha kolaylaştıracağına inanıyorum.
Arapça karikatür çizen biri olarak Anadilde eğitim hakkında ne düşünüyorsunuz?
Anadil bir haktır. Zaten bu hak herkese tanınsaydı yukarıda saydığımız zorluklardan ve asimilasyondan şu anda bahsetmeyecektik. Bu konuda insanımız çok zorluklar yaşadı. Bizim dönemimizde yaşanan sıkıntılardan dolayı aileler evlerinde çocuklarıyla Anadilimiz Arapçayı değil çocuklarıyla Türkçe konuşmaya başladı ve kendi dilini unutan, konuşamayan bir nesil yaratıldı. Anadilde düşünüp, Anadilde yazıp çizmemiz gerekiyor. Anadilde küfür bile tatlıdır. Nasıl ki Anadilde rüya görüyorsak, Anadilde yaşamamız gerekiyor.
Yaklaşık 8 yıldır yazıp çiziyorsunuz şimdiye kadar kaç karikatür çizdiniz. Çizdiğiniz karikatürden dolayı hiç sorun yaşadınız mı?
Sadece karikatür çizmiyorum tabi. Bunun yanında, şiir, dokundurma, aforizma, fotoğraf üzerinde mizahi yorumlar ( özellikle kendi çektiğim fotoğraflar) yapıyorum. Yaklaşık 900 karikatür çizdim ve Cemre Gazetesindeki “ Ters Köşe” de yayınlandı. 2008 yılında bu çerçevede “ Ters Köşeden Bakmak” adlı bir kitabım çıktı. Bir iki karikatürde sorun yaşadım. Tabi siyasi konulu idi. Muhatapları birilerini yanlış bilgilendirerek tatsızlık yaratmaya çalıştı. O karikatürlerimin bazıları ulusal basında yayınlandı. Ayrıca Samandağ Lakaplarını araştırarak yaklaşık 350 lakabı yayınladım. Bu konuda 1-2 lakapta sorun yaşadım diğerlerinin sahipleri çok hoşgörülü davrandı hatta bazıları kendi lakabını bana telefonla veya sokakta yazdırarak yayınlamamı istedi. Bundan son derece mutlu oldum. Şu anda 2. kitap çalışmalarına başladım. Bu kitapta Anadilde mizaha yer vereceğim.
Özgeçmişinizde Devrimci işçi lideri İsmet Demir’den söz etmişsiniz ondan ne gibi deneyimler edindiniz?
Evet rahmetli İsmet Demir’le 1976 yıllarında arkadaşlarımla birlikte fil filtre fabrikasında sendikal mücadele sürecinde tanıştım. Kendisi Yapı-İş kolunda İskenderun Demir Çelik Fabrikalarında işçi örgütleme mücadelesi veriyordu. Aynı evi bir süre paylaştık. O dönemde İsmet Demir ve Arkadaşları 5 bin demir çelik işçisini greve götürdüler. Daha sonra o dönemde Yahya Demirel’e ait olan İskenderun Akala iplik Fabrikası, Cumhuriyet fabrikaları, bizim çalıştığımız Fil Filtre fabrikası ve diğer işyerlerinde örgütleme ve sendikal faaliyetlerde bulundu. O dönemde patronların korkulu rüyasıydı. Gözü pek, yürekli ve yiğit insandı. Hayatını işçi sınıfına adamış biriydi. 1979 yılında öldüğünde o dönemde Cumhuriyet Gazetesinde “ Açık Pencere “ adlı köşenin yazarı olan İlhan Selçuk İsmet Demir’e köşesinde yer ayırarak kendisinden şöyle bahsetmişti “ Kimi sendikacılar ardında mal mülk ve apartmanlar bırakıp gitti ama İsmet Demir ardında onurlu örnek bir mücadele tarihi ve ona şahitlik eden giydiği parkeyi bıraktı.” Ben o zaman askerdim. O yazıyı gazeteden kesip cebime koymuştum denetleme sırasında yüzbaşı onu gördü ve aldı. Onunla ilgili bayağı sorgulamıştı beni. İsmet Demir’den sosyal, siyasal ve sendikal alanda çok şey öğrendik. İsmet Demir’ i saygıyla bir kez daha anıyorum.
Son olarak mesajınız nedir?
Şimdiye kadar bu konularda hiç kurs, ders vs. almadım. Almak ta istemedim. Amatör ruhu seviyorum. Onda daha fazla özgürlük görüyorum. Her zaman halkla iç içesiniz. Günlük yaşantı ve mücadele tıpkı denize benzer yüzmek için canlı olmak zorundasınız. Yoksa dalgalar sizi hemen kıyıya vurur ve ölü balığa dönersiniz.
Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Halktan ve emekten yana taraf olan Güneyden Gazetesi ve emekçilerine teşekkür eder en Güneyden selamlarımı iletirim.
Röportaj: Sevgi Kurtdere / Güneyden Gazetesi