Korkut AKIN yazdı: “‘Karanlıktaki Işık Yılmaz Güney’ sadece sinemacıların değil, sinemanın bir iletişim aracı olduğunun bilincinde olan herkesin sayfaları arasında kaybolacağı bir kitap.”
Önce Mesut Kara, ardından Doğan Hızlan, Atillâ Dorsay ve sonrasında birçok yayında görüp imrendiğim, ama bir türlü bulamadığım (altın gibi, aslına bakarsanız, en ilgisizin bile büyük bir hayranlıkla, büyük bir gıpta ile gözleri ışıldayarak sayfalarını çevirdiği) Yılmaz Güney kitabına ulaştım sonunda. Nasıl olduğunu sormayın, meşakkatli bir süreç ve sabırlı bir bekleyiş sonrasında…
Büyük boy, gerçekten kalın ve iyi kağıda basılmış (kalıcılığının ve değerinin farkına varılmış besbelli) “Karanlıktaki Işık Yılmaz Güney” sadece sinemacıların değil, sinemanın bir iletişim aracı olduğunun bilincinde olan herkesin sayfaları arasında kaybolacağı bir kitap. Tahir Yüksel, ilk kez kapısından girdiği sinemada Yılmaz Güney’i görmüş (zaten o dönemde Güney perdede görününce alkışlanırdı alabildiğine, ben de içlerindeydim) ve deyim yerindeyse âşık olmuş. Bu aşk, öyle böyle bir tutku değil, öyle böyle geçmiyor, istedikçe istiyor ve büyüdükçe sizi de büyütüyor. O büyüme sizden çevrenize, çevrenizden bütün kente, bütün ülkeye hatta dünyaya yayılıyor.
Biriktirme tutkusu…
Tahir Yüksel, Kütahya Simav’dan, fırsat buldukça -o zamanın hemen tüm çocukları gibi anne babanın denetiminden kaçarak- sinemaya giden bir genç. Bir farkla seçici bir genç ve Yılmaz Güney’i izliyor sürekli. Kartpostallarını biriktiriyor, gazetelerden kestiği fotoğraflarını saklıyor. Hepimizi aşan duygusuyla Yılmaz Güney’e ulaşma arzusu. Bütün engellere karşın yılmıyor, bıkmıyor; cezaevinde çile dolduran Yılmaz Güney’e yazıyor, iletişim kurmak için. “Aşkla yapılan her şey başarıya ulaşırmış”, Yüksel de, sonunda Yılmaz Güney’den mektuplarına cevap alıyor. Yazışmalarla yetinmeyince ziyaretine gidiyor, hatta üniversite sınavına Güney’in cezasını çektiği hapishanenin bulunduğu kentte giriyor.
Gazete kesiklerinin ve fotoğrafların yanına bu kez Yılmaz Güney’in mektupları, telgrafları da katılıyor. Yüksel’e yetmiyor bunlar, bulduğu yıpranmış afiş, afişet, lobi vb. belgeleri gelişen teknolojinin de yardımıyla temizleyip onararak gerçek bir arşive dönüştürüyor.
Yılmaz Güney’den önemli…
Burada bir nefeslik pay rica ediyorum. Çünkü Tahir Yüksel’in bu yaptığı, gerçekten de çok önemli. Yılmaz Güney üzerine onlarca kitap yazıldı, onlarca haber yapıldı, onlarca film adandı kendisine, ama hemen hepsi birilerinin yapıp yazdığıydı. Tahir Yüksel ise artık birçoğuna ulaşılması imkansız sıradan haber ve fotoğrafları biriktirerek onların gerçek değerini bulmasını sağladı.
Sadece fotoğraf ve gazete kesiği olsa yine bir derece; Yüksel, afiş, afişet ve lobileri de biriktirerek aslında sosyal (tırnak içinde) olan devletin yapması gerekeni yaparak dünya çapındaki bir sinema sanatçısının sanatsal yaşamını sergiliyor.
Başka ülkelerde de vardır (tabii, onlarda kurumsallaşma çok daha eski olduğu, kıymet bilirlik benimsendiği ve düşüncesi nedeniyle kimse ötekileştirilmediği için çok daha azdır muhakkak) ama bizim ülkemizde hemen her alanda rastlanılan kopyacılık, adını değiştirerek Yılmaz Güney’in filmlerinin yeniymiş gibi yeniden gösterime sürülenlerinin peşine düşmüş Yüksel ve onları da sıralamış. Sadece bu bile yeterli yaptığı çalışmanın kıymetini göstermeye. Emeğine teşekkürler Tahir Yüksel.
Bir de -işte burası çok önemli, hepimizin aklına mıh gibi çakılmalı- Yılmaz Güney’in umut, sevgi ve heyecanla dolu mektupları… Hepimize yeni bir pencere açacaktır.
Desteklenmeli…
Yılmaz Güney, Tahir Yüksel’in bu biriktiriciliğini öğrenince inanılmaz bir ileri görüşlülükle (biliyor ki, devlet bu tür belge birikiminden hoşlanmaz) kendisinde bulunan belgeleri veriyor, diğerlerinin verilmesini sağlıyor ve kaybedilen bir dönemin en azından yeniden gün yüzüne çıkmasını sağlıyor.
Belediyelerin asli görevi -aslında devletin de- toplumsal gelişimi desteklemektir. Yönetimde olanlar yolu, suyu, gazı ve/veya diğer birçok hizmeti eksik kalsa da yapıyorlar. Sanatın ve kültürün desteklenmesi ise nedense hep geriden geliyor. Gelişkin kentlerin gelişkin belediyelerinin birkaçı dışında neredeyse hiçbir belediyenin sergi salonu da dahil hiçbir sanatsal çalışması, etkinliği yok (olanların da ilkokul müsameresinden hallice olduğunu herkes biliyor).
Tahir Yüksel’in bu önemli, önemli olduğu kadar gerekli, gerekli olduğu kadar yaygınlaştırılması ve desteklenmesi zorunlu çalışması gibi çalışmaların daha çok yapılması hem yerel yönetimlerin hem de halkın gelişmesi için önemini vurgulamak isterim.
Adana Büyükşehir Belediyesi, Tahir Yüksel’in “Karanlıktaki Işık Yılmaz Güney” kitabını yeniden ve muhakkak ulaşılacak sayıda basması bu gelişimin ilk adımı olacaktır. Diğer belediyeler (kurumlar da tabii) açılan bu yoldan, farklı ve ilginç çalışmaları destekleyerek toplumsal gelişimi sağlayabilir.
Okurun, ulaşamayacak olması nedeniyle bu kitabı edinin ve okuyun diyemiyorum. Umarım Adana Büyükşehir Belediyesi, Karanlıktaki Işık Yılmaz Güney kitabını ve diğer bu tür kıymetli çalışmaları yayımlar da kültürel gelişmemize yardımcı olur.
Karanlıktaki Işık Yılmaz Güney
Tahir Yüksel
Belge birikimi, arşiv, 1150 fotoğraf ve gazete kesiği
Adana Büyükşehir Belediyesi 2019, 624 s.