Korkut AKIN yazdı: Koronavirüsün insanın savunmasızlığını demokratikleştirdiğini ileri süren Byun-Chul Han, “Kapitalizm ve Ölüm Dürtüsü”nde, küreselleşmenin her şeyi aynı ve karşılaştırılabilir kıldığını iddia ediyor. İnka’dan çıkan kitap yazarın denemelerini içeriyor.
1 Ocak günü imzalanan rektör (kayyum) atanmasıyla birlikte gündemimize Boğaziçi Üniversitesi girdi. “Mesele bir ağaç değil” sözünü anımsıyorsanız, burada da meselenin rektör olmadığını fark edersiniz ki, zaten ilk günkü görüşmede öğrenciler kayyuma doğrudan söylediler de…
Demek ki siyasal iktidarlar meselenin özünü gizleyebiliyor. Gezi Direnişi için de böyleydi, Boğaziçi Direnişi için de böyle. Üzerindeki örtüyü kaldırdığınızda veya boyasını kazıdığınızda altından çıkan bambaşka şeyler olabiliyor, oluyor da. Arazinin rant kapısı haline getirilmesi de bir nedendir belki, ama sanmıyorum ki o kadar ucuz düşünmüş olsunlar. Tıpkı sesi hâlâ kulağımızda, vapurların vazgeçilmezi Burhan Pazarlama’nın, “…daha bitmedi, yanında da bir kalem, bir silgi, bir tarak, bir bardak bedava” dediği gibi. Zamanla hepsi çıkar ortaya. Gerçeklerin böyle bir huyu vardır, asla gizli kalmazlar.
Hemen ardından, bu kez Anayasa değişikliği ile yeni bir kapı aralandı gündemde. Boğaziçi Üniversitesi’nde başlayan haklı ve güçlü eylemler bütün kentlere yayılınca polis haksız ve orantısız güçle önüne geleni gözaltına alıp eziyet çektirdi, çektiriyor.
Küresel direniş…
Koronavirüsün insanın savunmasızlığını demokratikleştirdiğini ileri süren Byun-Chul Han, “Kapitalizm ve Ölüm Dürtüsü”nde, küreselleşmenin her şeyi aynı ve karşılaştırılabilir kıldığını iddia ediyor. Yeni bir yayınevi olan İnka’dan çıkan ve kendisiyle yapılan bir röportajın da yer aldığı kitap yazarın denemelerini içeriyor.
Neoliberal egemenlik sisteminin, bugünkü istikrarlı konumuna karşı küresel direnişlerin zayıf ve güçlenmekten uzak olduğunu ileri sürüyor. Chul Han, zenginler ile yoksullar arasındaki makasın her geçen gün daha da açılmasına karşın geniş perspektifli bir mücadelenin, tek sözcükle devrimin bugün söz konusu olamayacağını anlatıyor. Bu kadar geniş bir içeriği, benim bir tanıtım yazısında özetlemem mümkün değil. Ancak muhakkak ki, “somut şartların somut tahlili” birkaç perspektifle ele alan yazar, ülkelerden kıtalara, internet gibi sınırları kaldıran bir ‘güç’ten insanların duygularına kadar her alanı gözler önüne serip, açıyor.
Günümüz iktidarları, her geçen gün daha da bilinçlenen ve itiraz edebilen kitlelerin “direniş”ini bertaraf edebilmek için daha bir baskıcı olmak zorundadır. Göz korkutmak yetmez artık, baskı şiddete dönüşmelidir ve egemen erk bunu hiç çekinmeden yapar. Tek hedefi vardır: iktidarını korumak.
Pandemi koşullarının da sağladığı bir fırsatı değerlendirmeyi ve kendince bir girişimci olmayı çıkar yolu olarak görenler sistemin hem efendisi hem kölesidir. Başaramazsa kendisini suçlar ve utanç duyar. Sistemi koruyan iktidar “akıllı ve dostane yaklaşımla” kendini dokunulmaz kılarken her türlü direnişe de bağışıklık kazanmıştır. Özetlersek, özgürlüğün bastırılması direnişi provoke eder, ama bu özgürlüğün sömürülmesi demek değildir.
Biri sizi gözetliyor
ABD, emperyalizmin asıl odağıyken “Big Brother” idi, ama artık “Big Data” var. Big Brother insanları ‘dışarıdan’ gözetlerken Big Data, düşüncelerimizi bile okuyor artık. İşte en tam da bu nedenle “Günümüzün iktidar tekniği özgürlüğümüzü reddetmemekte veya baskılamamakta, bunun yerine sömürmektedir” (s. 41). Gözetim devletinde olmayan bu dijital ve sosyal medya ile oluşan sanal özgürlük direnişin önüne de çıka(rıla)n en büyük engeldir.
Barış ve sevgi
Almanya’da, Chiristian Wullf, kendisine duyulan güvenin zarar gördüğünü ileri sürerek cumhurbaşkanlığından istifa etmişti, anımsarsınız. “Şeffaflık sayesinde güven yaratmak” isteyen Wullf, güvenin olmadığı yerde talep edilir diyor Byung-Chul. İnsan ruhu bir makine değilse tamamen şeffaf olamazsa ve “İçsel derinlik, kendiliğindenlik ve olaysallık şeffaflığın karşısında yer alır” ise sadece “ölü olan şeffaftır”.
Wikileaks ile hepimizin hayatına yeni bir pencere açan Julian Assange, büyük bir şeffaflık dostu olmadığını söylüyor ve şeffaflığın kanser gibi yayılan bir kitlesel gözetim sistemi haline geldiğini iddia ediyor. Chul Han da, “şeffaflık zorgusunun etik veya politik değil, ekonomik bir buyruk olduğunu söylüyor, bu savın karşısında.
Çağlar Tanyeri’nin güçlü ve eksiksiz çevirisinden anladığım kadarıyla özetlersem: Her birimizin barışa ve sevgiye ihtiyacı var. Haksız mı Byung-Chul Han?
Kapitalizm ve Ölüm Dürtüsü
Byung-Chul Han
Çeviri Çağlar Tanyeri
Denemeler ve söyleşi
İnka Kitap
Ocak 2021, 127 s.