“Marx’ın Kapital’i işte tam da bu çerçeveden devrimci bir kılavuzdur: Kapitalizm kalıcı değildir; onu yıkacak olan politikleşmiş işçi sınıfı hareketidir.”
Giriş
154 yıl önce bugün, 14 Eylül 1867’de Karl Marx’ın Kapital (I. Cilt) adlı eseri Almanca olarak Hamburg’ta basıldı. İlk baskı, 1000 adet yapılmıştı ve ancak 5 yılda tükendi. [Oysa 1872’de yapılan Rusça baskısı bir yılda 3000 adet satılmıştı. Bunu, Rusya’da işçi sınıfı siyasetinin ne denli canlı olduğuna bir kanıt olarak görebiliriz. Bolşevik Devrim’in temelleri epey önceleri atılmıştı diyelim.]
Kitabın yayıncısı Otto Meissner (1819-1902), kendi adını taşıyan yayınevini 1848’de kurmuş ve Kapital’den önce Engels’in “Prusya Askerî Sorunu ve Alman İşçi Partisi” adlı broşürünü basmıştı. Bu tanışıklık ve yayıncının cesareti, 1867’de ilk baskının okuyucusuyla buluşmasını sağlamıştır. Daha sonra, Marx’ın ölümünden sonra Engels tarafından yayına hazırlanan Kapital’in II. (1885) ve III. (1894) Ciltlerini de aynı yayınevi basmıştır. [Ki bu yayınevi hâlâ faaldir.]
[Marx I. Cildi Engels’le ikisinin en yakın dostu sayılan ve kendileri gibi sürgünde yaşayıp 1864’de Manchester’da ölen Alman öğretmen ve devrimci Wilhelm Wolff’a adamıştır.]
Tarih biliminin ve sosyal bilimlerin başyapıtı, aynı zamanda 154 yıldır işçi sınıfının devrimci siyaseti için de baş kılavuz işlevi görmektedir.
Kapital: Yeni Bilim
Kapital, Marx’ın önceki çalışmalarında geliştirdiği tarihsel materyalist yönteminin en yetkin hâlini yansıtmaktadır. Marx, toplumların hareket yasalarının peşindeydi. Ama bunu burjuva bilimcilerin idealist, mutlak, her zaman her yerde “geçerli” kuramları haline getirmeye kalkışmadı. Marx, Kapital’de kapitalist sistemin ve toplumun hareket yasalarını serimledi. Zaten tarihsel materyalizm, toplumların sürekli olarak değişip dönüştüğünü kanıtlamaktadır.
Marx, toplumu (Newton’un fizikte yaptığına benzer şekilde) bir mekanizma olarak analiz etti. Bu mekanizmanın da (Darwin’in evrim kuramında yaptığına benzer şekilde) devinen bir organizma olduğunu ortaya koydu. Marx ve Engels sayesinde tarih bilimi ortaya çıkmış oldu. Bu sayede sosyal bilimler de “ayakları üzerine” doğrulmuş oldu.
Bilimin amacı gerçeği ortaya koymaksa (ki Marx şöyle der; “dış görünüş ile şeylerin özü doğrudan doğruya çakışsaydı her türlü bilim gereksiz olurdu.”), bu gerçeğin temeli de nesnelerin, canlıların, toplumların hareketini açıklayabilmektir. İşte tarih bilimi ve sosyal bilimlerde ilk defa (toplumların) hareket yasalarını oluşturan Marx ve Engels olmuştur. Bilimdeki bu sıçramayı tariflerken Taner Timur hoca, Marx ve Engels’in tanışmasını bilim kıtasında gerçekleşen en büyük epistemolojik kopuş olarak ifade eder. [Epistemolojik kopuş kavramının Althusser tarafından da kullanıldığını biliyoruz. Ama buradaki önemli tartışma, bu yazının amacı ve sınırlarını aşacaktır.]
Değişip dönüşen, devinen toplumların bilgisi de mutlak/aşkın olamaz veya zamansız ve mekânsız bir geçerlilik taşımaz. Oysa burjuva bilimciler, bu yanılsamayı bilinçli olarak yaratarak “tarihin sonu”nu bile ilan etmişlerdir. Tüm dertleri, gelmekte olan politik devrimi ötelemektir ya da karanlıkta ıslık çalmaktır.
Marx’ın Kapital’i işte tam da bu çerçeveden devrimci bir kılavuzdur: Kapitalizm kalıcı değildir; onu yıkacak olan politikleşmiş işçi sınıfı hareketidir.
Kapital: Ekonomi Politiğin Eleştirisi
Kapital’in alt başlığı Ekonomi Politiğin Eleştirisi’dir. Ekonomi Politik, zehir hafiye Marx’ın başta İngiliz ve Fransız düşünürler olmak üzere tüm temsilcilerini yere serdiği burjuva iktisadın o günkü tanımıdır. [Kapital’deki kaynak kullanımı ve atıflar, mükemmellik seviyesindedir.]
Marx, yöntemine uygun olarak ilk bölümde metayı inceler. Kapitalist sistemi açıklamak için analizine meta ile başlamasını, tıpkı biyolojide olduğu gibi “bir organizmanın hücrelerine iniş” şeklinde açıklar. Metanın değerini açıklarken başvurduğu kullanım değeri – mübadele değeri ayrımı zaten burjuva ekonomi politiğin tarihin çöplüğüne gitmesine yetmiştir. Mübadele (piyasa koşullarında alım-satım) sürecini analiz ederken paranın nasıl bir işlev gördüğünü ustalıkla ortaya koymuştur. Devamında piyasaya konu olan malların tümünün karşılıklı değerinin, içerdikleri (üretimleri esnasında harcanan) emek güçlerinin miktarı (işgücü zamanı) ile ölçülebildiğini kanıtlamıştır.
Birinci cildin başlığı “Sermayenin Üretim Süreci”dir ki, Marx eserinin kalan kısmında sermaye kavramını, sermaye birikim sürecini, sermaye birikiminin burjuvazinin işçi sınıfının ürettiği artı-değere el koyarak oluştuğunu, artı-değerin üretiminin (çoğaltılmasının, el konulmasının) yollarını, yani açıkça işçi sınıfının nasıl sömürüldüğünün mekanizmalarını ve özel olarak da sermayenin ilk (elden) birikiminin nasıl olabildiğini, özetle kapitalist birikiminin genel yasalarını serimlemiştir.
Kapital Kime Hizmet Ediyor?
Marx, Almanca birinci baskıya önsözde çalışmasının nesnel dayanaklarını İngiltere’de kapitalizmin ortaya çıkışı ve gelişmesinin sunduğunu ifade ettikten sonra Alman işçi sınıfına seslenerek “anlatılan senin hikâyendir” der. Çünkü ona göre kapitalizm tüm dünyada egemen bir sistem olmaya doğru ilerlemektedir (ki öyle olduğunu yaşadık) ve Almanya da bundan âzâde değildir. Yani piyasa için kâr amacıyla üretimse söz konusu olan ve bu üretim ücretli emek ise sağlanıyorsa [yani emek gücü de piyasaya konu olan bir metaysa] orada kapitalist birikiminin genel yasaları işleyecektir.
Ama Marx’ın bu ünlü sözdeki asıl niyeti, eserinin işçi sınıfının başucu kitabı olmasını ummasıdır. [Ki öyle oldu] Marx’ın bu eserin kime hizmet edeceğini bellediği en önemli toplumsal dönüşüm, 1848 sonrasında işçi sınıfının bağımsız bir politik özne olarak örgütlenmesi olsa gerek. [Marx, işçi sınıfının uyanışını Amerikan İç Savaşı’na kadar götürür.]
Kapital Çevirileri ve Türkçe’de Kapital
Marx hayattayken kapital, Almanca ikinci baskıyı yapmıştır ve bu baskıda Marx biçimsel ve içerik olarak düzeltmeler ve eklemeler yapmıştır. İkinci baskıdan sonra da yeni eklemeler için notlar almış, bu notları Engels aslına sadık kalarak Marx’ın ölümünden sonra çıkan üçüncü baskıya eklemiştir. Engels ölmeden önce bir dördüncü baskıyı da 1890’da hazırlayabilmiştir. Haliyle ilk çevirilerinden sonraki çevirilerin çoğu, esas olarak Engels’in gözden geçirdiği dördüncü baskıya dayanmaktadır.
Kapital’in ilk çevirisi, yukarıda belirttiğimiz gibi 1872’de yayımlanan Rusça versiyonudur. Fransızcada fasiküller şeklinde 1872’den başlayarak basılmıştır. İngilizceye 1887’de çevrilmiştir, ki bu çeviri Engels’in editörlüğünde yapılmıştır. Bugün hemen hemen bütün dillerde Kapital’i okumak mümkündür.
Kapital’in Türkçe serüveni epey ilgi çekicidir. Türkçe ilk çevirinin tek sayı çıkan Ceride-i Felsefiye dergisinde (dergiyi yayımlayan ve yazıların çoğunu yazan/çeviren) Osmanlı Yahudisi Bohor İsrael tarafından “İktisâd-ı İctimâî” (Toplumcu Ekonomi) başlığıyla yapıldığı bilinmektedir. Bu çeviri, Fransızca’dan yapılmış ve yayıncı bunun “özetin özeti” olduğunu vurgulamıştır.
Muhtemeldir ki 1912’den önce veya aynı zamanlarda sadece Türkçe değil, Ermenice, Rumca gibi dillerde de Türkiye’de çeviri girişimleri olmuştur. Fakat bunların basıldığına dair henüz bir kanıt bulunmamaktadır.
Türkçe’ye çeviri çabaları özellikle 1917 Bolşevik Devriminden sonra artmıştır. Haydar Rifat (Yorulmaz) tarafından yapılan yeni bir özet çeviri ancak 1933’te yayımlanabilmiştir. 1930’larda Kerim Sadi ve Suphi Nuri İleri’nin de özet çevirileri basılmıştır.
Bir diğer önemli çaba, Hikmet Kıvılcımlı’nın çabasıdır. 1920’lerde Fransızcadan çevirmeye başladığı Kapital’in elindeki baskısında bazı hatalar bulunduğuna kanaat getirerek Almanca öğrenmeye karar verir. Nihayet 1937’de Almanca, Fransızca ve Rusça versiyonlarını karşılaştırarak Kapital’i çevirmeye başlar ve dört fasikülün basılmasını sağlar. Ne var ki 1938’de Marksist eserler yasaklanır ve bu çaba yarım kalır. [Hikmet Kıvılcımlı’nın siyasî eyleminin yanı sıra eserler vermesini ve çeviriler yapmasını “sağlayan” ortam uzun hapishane hayatıdır haliyle.]
Söz konusu yasaklama, 1965’te Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir kararla aşılır. 1965’te Rasih Nuri İleri, yeni bir özet çevirir.
Ve ilk tam çeviri 5 cilt (fasikül) halinde Sol Yayınları tarafından 1965-1967 arasında basılır. Çeviriyi Almancadan yapan, iktisatçı Dr. Mehmet Selik’tir.
Sol Yayınları daha sonra çeviri için Alaattin Bilgi ile anlaşır; 1975’te (İngilizceden yapılan) bu versiyon basılır ve ardından defalarca basılır. Yakın zamanda Yordam Kitap, Mehmet Selik’in çevirisini Nail Satlıgan’ın tashihi ile 2011’de yeniden yayımlamıştır ve yayımlamaya devam etmektedir. [Türkçedeki iki çeviriden hangisini tercih etmeliyiz sorusuna benim verecek yetkin bir yanıtım bulunmuyor. Almanca bilmediğim gibi, İngilizce bilgim bu değerlendirmeyi yapmaya yeterli değildir. Her ikisini de okusanız en iyisi olur.]
Sonuç
Marx’ın başyapıtı Kapital’in ikinci ve üçüncü ciltleri, ölümünden sonra Engels tarafından yayına hazırlanmıştır. Hatta incelenen el yazmaları ve notlar da sonraları basılmıştır. Kapital’in zor okunan ve zor anlaşılan bir kitap olduğu eleştirisine Marx, ilk Fransızca baskısına yazdığı önsözde yanıt vermiştir: “Bilime giden düz bir yol bulunmuyor ve yalnızca onun dik patikalarını tırmanmaktan çekinmeyenler, aydınlık doruklara ulaşma şansına sahiptir.” İşte o aydınlık doruk, gerçeğin ve gerçeğin sağladığı politik gücün ta kendisidir.