Kendilerini, 2+1 mağaralara sığamayan, okuldan kaçan, yurtlardan kaçan, gökdelenlerden, alışveriş merkezlerinden, işyerinden, kariyerinden, şanından, şöhretinden, kravatından, koltuğundan kaçan ya da tüm bunlardan oldukça sıkılan, kaçmak isteyen huzursuz çocukların, çocukluğuna kulak verenlerin bir araya gelip oluşturduğu bir park olarak tanımlayan Kaos Çocuk Parkı yayın koordinatörü Hıdır Murat Doğan ile kültür-sanat ve politika üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Röportaj: Sema Çelik
-Merhabalar…
+Merhabalar…
-Kaos Çocuk Parkı dediğimizde herkesin aklına genel olarak alışık olduğumuz salıncak, kaykay vb. gibi parklar gelir. Kaos Çocuk Parkı böyle bir park mı? İçeriği nedir?,
+ Aşağı yukarı böyle diyebiliriz. Biz kendimizi 2+1 mağaralara sığamayan, okuldan kaçan, yurtlardan kaçan, gökdelenlerden, alışveriş merkezlerinden, işyerinden, kariyerinden, şanından, şöhretinden, kravatından, koltuğundan kaçan ya da tüm bunlardan oldukça sıkılan, kaçmak isteyen huzursuz çocukların, çocukluğuna kulak verenlerin bir araya gelip oluşturduğu bir park olarak tanımlıyoruz ve bu parktakilerin ortak amacı tam da bu… Yaramazlık yapmak, huzursuzluklarıyla uyumlu hale gelmek…
Bu yaramazlık bir anlamda griye bulanmış bir kentin arka sokaklarından yüksek katlı gökdelenlerle donatılmış caddelerine doğru yol alan tahta tekerlekli bir ev yapımı bir kaykayı andırıyor… El emeği, göz nuru… Emin olun, bir kenar mahallede daha çok mutlu olursunuz, bu böyledir…
İşin şakası bir yana, Sanayi Devrimi makineleşmiş bir Dünya doğurdu… Arabalar, binalar, Ev eşyaları… Tüm bunlar odamızın içine doluşurken, Sanat ve Edebiyat da kendine düşen payı çoktan almıştı aslında… Endüstrileşen yayınevleri, tekelleşen kitaplıklar…
– Anladığımız kadarıyla siz sanat ve edebiyatı bu parka taşıyorsunuz ve bu parkı da diğer her yere ulaştırmaya çalışıyorsunuz. Bu anlamda şunları sormak isterim: K.Ç.P’nin hedef kitlesi kimlerdir? Bu parka kimler nasıl girebilir? Bu parkta neler yapılır, neler yapılamaz?
+Aslında K.Ç.P’nin hedef kitlesi herkestir… Siz, ben, o, bir başkası…
Öncelikle K.Ç.P’de neler yapıldı ve neler yapılır az biraz, bundan bahsedeyim…
Kaos Çocuk Parkı’nın temelleri 2008 yılında Lokman Kurucu’nun öncülüğünde kurulan ‘Ormanşehir’ isimli Sanat-Edebiyat Kolektifi ile atılmıştı. Piyasalaştırılmış Sanat ve Edebiyat’a karşı durma amacıyla bir araya gelen ve zamanla genişleyen bu kolektif, yenilenen kadrolarıyla ile birlikte 2010 yılında bir isim değişikliğine gitti.
O günden bugüne Kaos Çocuk Parkı’nın içinde neler vardı derseniz; Öncelikle Kaos Çocuk Parkı Dergisi’ni çıkarmaya başladı ve buna devam etti. Ancak daha önemlisi, Pınar Selek gibi, Sırrı Süreyya Önder, Cezmi Ersöz, Altay Öktem gibi isimlerin eserlerinin de içerisinde bulunduğu 26 ayrı fanzin kitap basımı yaptı ve bunları yayınladı. Bizot, Heroinstar, gibi fanzin çalışmalarına da imza atan Kaos Çocuk Parkı, Türkiye’deki sanat-edebiyat piyasasına karşı alternatif bir dünya oluşturma çabası içerisinde…
Peki bu parka kimler girebilir dersek eğer, şunu diyebilirim;
Kaos, bir çeşit uyumdur aslında biraz da…
Biz, yani bu parktaki çocuklar; farklı coğrafyalar, farklı düşünsel evrenler, farklı çevrelerden geliyor; belki de farklı siyasi fikirlerle bu salıncaklardan sallanıyoruz…
Yaklaşık bir yıldır, bir çok arkadaşımızın çabasıyla bir web sayfası oluşturarak yazarlarımızın okuyucularımıza daha iyi seslerini duyurabilecekleri biçimde çalışmalar gerçekleştiriyoruz…
Endüstri toplumu ya da endüstrileşmiş sanat, buna ne derseniz deyin, insanlara anlatmanın yolu da ne yazık ki tam da buradan geçiyor… Fanzinlerimizin, dergilerimizin ulaşamadığı yerlere en azından bu şekilde sesimizi ulaştırabileceğimizi düşünüyoruz… Bunu az çok başardığımızı düşünüyorum kendi adıma…
– Türkiye edebiyat piyasası Kaos Çocuk Parkı dergisini nasıl değerlendiriyor?
+ Aslında Kaos Çocuk Parkı Edebiyat Piyasası üzerinde ister istemez büyük bir değişim yarattı. Buna bir çeşit devrim de diyebiliriz… Yayınevsiz yayın… Kâr odağı yok… Maddi kaygı yok… Bir başkaldırı var…
Geniş bir okuyucu kitlemiz var ve her geçen gün artan bir ivmeyle güçleniyoruz…
Kaos Çocuk Parkı olarak biz, Yayın tekellerine, piyasalara, patron kapılarına, belediyelere ve editörlere kul köle olmadan da Sanat ve Edebiyat üretilebileceğini ve bunu halka aktarabileceğimizi sonuna kadar gösterdik… Burada tamamen emek ve gönüllülük esasına dayalı bir sanat ve edebiyat dünyası var… Bu da elbette düşünen ve emekten yana olan edebiyat okuyucusunu yazarla aynı noktada tutuyor… Okuyucu ve yazar birbirine ne kadar yakın olursa, o kadar iyi bir eser çıkar ortaya… Kaos Çocuk Parkı, okuyucuyla değil belki ama, endüstrileşmiş edebiyat dünyasıyla, popüler kültür ürünü sanatla kavgalı… Hepsi bu…
-Peki Türkiye açısından sanat ve edebiyatı sizce bu şekilde parklara mı taşımalıyız?
+Belki evet… Gitgide okuyucu yani halk, bir rant odağı haline getiriliyor… Ve biz, yani Kaos Çocuk Parkı yazarları, şairleri ve sanatçıları, buna tepkiliyiz… Belki de sanat için de bir devrim şart, edebiyat için de…
– Klasik anlamda fanzin yayıncılık konusunda neler düşünüyorsunuz; sizce sanat piyasalarını daha fazla teşhir edecek ve o piyasaların alanlarını daraltacak daha yetkin bir şekilde fanzin yayıncılık mümkün mü? Bu konuda klasik fanzin yayıncılığı kendiniz açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
+Elbette fanzin yazarı fikir üreten, bunu geliştiren bir zihne sahiptir. Böyle düşünüyoruz… Belki Rimbaud yaşasaydı o da fanzin yazarı olabilirdi, ya da Altusser’i duvarda asılı bir fanzin dosyasının içerisinde görebilirdik… Platon Antik Yunan’da bir fanzinde yazdı mı hiçbir zaman bilemeyiz… Bilemezsiniz… Ancak şu var, her yazınsal ürünü fanzin olarak basabilmek mümkün değil… Kolektifimizin kurucusu Lokman dostumun deyimiyle;
“İnce Memed’i nasıl fanzin olarak basacağız?”
Ancak bugün, yani bu yüz yıl, bu ay ya da tam da bu saat, belki kitaplığımıza bir baş yapıt yazıp koyabilecek onlarca insanı yayınevi kapılarında kaybediyoruz… Seri üretime geçmiş, kopya yaşantıları oluşturan o popüler kültür, kitapçılardaki “çok satanlar” raflarını da belki sert bir tabirle yayın evi pohpohçusu bir kitleye bırakıyor… Bununla savaşmanın yolu çok açık, kendi rafını oluşturmak… Belki önce bir, iki… Ancak muhakkak bu çirkef sanat ve edebiyat üslubu yenilecektir… Fanzin dünyasını fazlasıyla önemli görüyoruz… Biz de böyle yola çıktık ve o yolda yürüyoruz… Ancak sadece Fanzin ile olacak iş değil bu; başka eylemler gerek… Başka bir şeyler söylemek lazım…
Biz böyle bir eylem başlattık ve türkiyed’eki yayın anlayışına fazlasıyla dikkat çektik. Kaos çocuk parkından sonra artık hiç bir şey eskisi olmayacak diye umut ediyoruz. Umarız, Kaos Çocuk Parkı gibi yeni oluşumlar ortaya çıkar, fanzin kitap girişimi gibi daha değişik girişimler…
İyimserim… İyimseriz…
– K.Ç.P aynı zamanda politik bir sanat-edebiyat kolektifidir diyebilir miyiz?
+ Elbette. Dünya’dan bağımsız kalamazdık. Bugün yerküre bu denli kirlenmişken, savaşlar, katliamlar, işkenceler, doğa talanları, sokak ortasında vurulan gelecek günler bu denli çokken, sadece kuş ve böceklerden bahsedip, çayımızı yudumlayamazdık…
– Peki politik duruşunuzu nasıl tanımlıyorsunuz?
+Temel olarak, Kaos Çocuk Parkı’nın duruşunda anarşist bir tavır, ancak aynı zamanda siyasi bir duruş ortaya çıkıyor…
Diyebilirim ki, yeni bir öyküden tutun da, rafımızda duran bir şiire kadar elbette gündemden bağımsız kalamıyoruz… Yani çoğunlukla rastlayabileceğiniz klasik Edebiyat dergilerinden farklı olarak, bir söylemimizin, bir duruşumuzun olmasını ön görüyoruz…
Elbette Kaos Çocuk Parkı’nda, az önce de bahsettiğim gibi, genellikle devrimci nitelikli, halk dostu bir yazar kitlesi karşılıyor bizi…
-Önümüzdeki süreçte yeni projeleriniz olacak mı? Bu konuda çalışmalarınız ne durumda?
+ Henüz faaliyete tam anlamıyla geçiremediğimiz “Rüya Senaristi” isimli bir projemiz var. En az onun da kaos çocuk parkı kadar etkili bir çalışma olacağını düşünüyoruz…
Bunun yanında çeşitli e-fanzin çalışmaları gibi, sosyal medyayı ilgilendiren çalışmalarımız olacak…
Ancak en önemlisi, Son dönemde yeni bir dergi çalışmamız var… Daha doğrusu bir seçki niteliği taşıyan … Daha büyük kitlelere ulaşmayı sağlayacağımızı düşündüğümüz bir dergi…
Az önce bahsettiğim gibi, bilindik edebiyat ürünlerinden daha bağımsız, maddi kaygıdan ziyade bir duruş gösteren, göstermek isteyen bir dergi çalışması bu… Dediğim gibi, sanat toplumdan ve dünyadan bağımsız ilerlemiyor… Aralık ayında yayınlanacak ilk sayımızı “Fuhuş” temasına ayırdık… Kaos Çocuk Parkı olarak fikir üretmeyi de seviyoruz… Belki bir çarpışma niteliği de taşıyacak bu dergi… Daha sonraki sayılarda, Doğa talanı, katliamlar, Lgbti, inançlar, tarih gibi bir çok konuda dosya konuları ortaya koymayı planlıyoruz… Bunu başaracağımıza inanıyorum… Kayıtsız kalamadığımız, kalmamamız gereken bir dünya var dışarıda… Orada, tel örgülerin hemen arkasında… Kaos Çocuk Parkı’nda kime yer yok derseniz; Artık karşı olmayı sadece lafta bırakan, karşı olmanın getirdiği popülerlik üzerinden kendine iktidar alanları yaratanlara yer yok…
-Son olarak metninizde yer alan, Heroinstar, Kürtçe yayın olarak çıkardığınız Bizot dergisi hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
+Şöyle söyleyebiliriz. “Bu ülkenin bir yeraltı edebiyatı yok. Bu ülkenin Amerika’cı yer altıcıları var… Heroinstar, klasik Amerika yer altıcılığına karşı ortaya çıkmış bir şey… Kendi yeraltımızın henüz kimsenin doğru düzgün işleyemediğini düşünüyoruz… Bizot dergisi ise tamamen Hüseyin Emre arkadaşımıza ait bir şey. Bizden önce kürtçe fanzin çıkartanlar olmuş mudur bilmiyoruz. En azından biz denk gelmedik. Gerek bu anlamda, gerekse bizot’a gösterilen ilgi, gerek bizot’un ciddi dağıtımı noktasında çok farklı bir şey yaptığımızı düşünüyoruz…