Siyasi HaberSiyasi Haber

    Güncel Kalın

    Türkiye ve dünyada neler olup bitiyor ilk siz bilgi sahibi olun

    Göz attınız mı?

    Sosyal Bilimler: Bir şey yapmalı![*]

    14 Eylül 2015

    CHP neyi bekliyor?

    25 Aralık 2015

    Meksika’da ‘Gasolinazo’ isyanı

    19 Ocak 2017

    Darbe olsa olsa Recep Tayyip Erdoğan darbesi olabilir

    15 Mayıs 2020
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Haberler
      • Gündem
        • Ekonomi
        • Politika
        • Ortadoğu
        • Spor
        • Sağlık
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Haklar ve Özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen Hakları
        • Çocuk Hakları
      • Bilim Teknoloji
      • Kültür Sanat
    • Yazılar

      Gayrimeşru Cumhurbaşkanı – I

      31 Mayıs 2023

      Erdoğan Yurt dışında geriledi, ülkede yıkılacak

      26 Mayıs 2023

      İnsanlar, kentler ve çeşitli görüşmelerden Çin izlenimleri

      17 Mayıs 2023

      İkinci Tur’da nasıl kazanırız?

      17 Mayıs 2023

      100. Yılda Red ve İnkar Devam Ediyor!

      13 Mayıs 2023
    • Yazarlar
    • Seçtiklerimiz
    • Söyleşiler
    • Dosyalar
    • Çeviriler
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Kahramanlık üzerine

    Kahramanlık üzerine

    Bülent Tekin- Bülent Tekin13 Haziran 20224 dk. okuma süresi
    Paylaş
    Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Bülent TEKİN yazdı – İnsan haklarını, eşitliği, adaleti, barışı, özgürlükleri savunmak cesaret ve irade ister. Onlar birer kahramandırlar. Bakmayın siz, “bu yola çıkarken beyaz kefen giydik,” edebiyatı yapanlara. Onlar mal, mülk, para kapmanın avcılarıdır.

    Kahramanlık, kolayca algılanabilen bir olgu olmasına rağmen, detaylara inildiğinde-sorgulanmaya başlandığında- önceki netliğini koruyamayan bir olgudur. Kahramanlığın ne olup olmadığı konusunda tam bir fikir birliği (kabul) yoktur. Korku sanki bu konuda biraz belirleyicidir. Korku karşısında verilen tepkinin, kahramanlık göstermenin oluşmasında etkili olduğu söylenebilir. Bir korkak, bir aptal ve bir kahraman arasındaki farkın, korkuyla nasıl farklı bir şekilde başa çıktıklarına bağlı olduğu söylenebilir. Korkak, korkuyu görür ve kaçar, aptal, korkuyu görmekte başarısız olurken, kahraman hem korkuyu görür hem de onunla cesurca yüzleşir… Bu durumda cesaret, inanma ve fedakârlık kahramanlık göstermede ön plana çıkarlar. Bu yüzdendir faşizme karşı, diktatörlüklere karşı savaşan, mücadele edenler ölümü göze alanlardır. Bunlar kahramanlardır. İnsan haklarını, eşitliği, adaleti, barışı, özgürlükleri savunmak cesaret ve irade ister. Onlar birer kahramandırlar. Bakmayın siz, “bu yola çıkarken beyaz kefen giydik,” edebiyatı yapanlara. Onlar mal, mülk, para kapmanın avcılarıdır. Bu konu üzerinde biraz kafa yorarken aklıma bir masal geldi.

    Maksim Gorki’nin (1868-1936) “Fırtınanın Habercisi” romanında anlattığı ilginç bir masal var: Dağların çok yükseklerinde yılan sürünerek gidiyordu, nemli bir dağ yarının derinliklerinde çöreklenerek denize bakıyordu. Güneş gökyüzünde parlıyor, dalgalar kayalara saldırırken dağlar onların üstünde sıcak nefeslerle soluyordu. Dağ yarının dibinde, gölgeler içinde, kayalar üstünden köpürüp akan sel, denize dökülüyordu. Beyaz ve mavimsi köpüklerle dağı ikiye bölmüşe benzeyerek hiddetle homurdana homurdana denize dökülüyordu. Yılanın süründüğü dağ yarına ansızın gökten göğsü yaralı ve tüyleri kan içinde bir doğan düştü. Toprağın üstünde inleyerek çırpındı, bir iş yapamamazlıktan gelen hırsla göğsünü sert taşa çarptı. Ürkmüş olan yılan, hızla sürünerek uzaklaştı; fakat kuşun bir iki dakikalık ömrü olduğunu anladı. O zaman yaralı doğanın yanına sokuldu, ona dosdoğru sordu:

    “Ne o, ölüyor musun?”

    Doğan derinden iç çekerek:

    “Evet ölüyorum” dedi. “Şanlı bir hayat geçirdim… Mutluluğu tattım… Cesaretle dövüştüm… Gökyüzünü gördüm… Sen, onu o kadar yakından hiç göremezsin… Ah zavallı!”

    “Gök dediğin de ne? Boş bir yer… Oraya kadar nasıl sürünebilirim? Yerimden hoşnudum… Sıcak ve gölgeli.”

    Yılan özgür kuşa, böyle yanıt veriyor, için için alay ediyordu. Yılan şöyle düşünüyordu: İster uç, ister sürün, sonların hepsi bir, yeraltına girmek, toz toprak olmak kesin. Fakat cesur doğan yürekli bir davranışla kanat çırptı, bir parça kalkındı ve dağ yarına göz gezdirdi. Boz renkli kaya arasından su akıyor, gölgeler dolu dağ yarının içi boğucu ve fena bir sıcaklık dağıtıyordu. Var kuvvetini toplamaya çalışan doğan kederle bağırdı:

    “Ah bir kez daha göklere çıkabilsem… Düşmanımı, göğsümün yaraları üstünde sıkıştırmak… onu kanımda boğmak isterdim. Ah savaşma mutluluğu!”

    Ve yılan düşündü: Doğan bu kadar inlediğine göre göklerdeki hayat hoş olmalıydı. Ve özgür kuşa şu öğüdü verdi:

    “Yar başına yanaş ve oradan kendini aşağı at. Belki kanatların açılır da istediğini biraz olsun yapabilirsin.”

    Doğan titredi, hafif bir çığlıkla taşın kenarına kadar sürüklendi ve pençelerini kayayı örten otlar üzerine geçirdi. Oraya tutununca, kanatlarını gerdi, var kuvvetiyle bir soluk aldı; gözleri kıvılcımlandı, uçurumun içine kendini bıraktı. Doğan kayalar üstünden yuvarlanan bir taş gibi, kanatları koparak, tüyleri dökülerek düştü… Selin dalgası onu kaptı, kanını yıkadı; köpükleriyle sardı, denize sürükledi. Ve dalgalar acı homurdanmalarla kayaya çarptılar. Sonsuzluklar içinde kuşun cesedi görünmez oldu…

    Dağ yarında yere uzanmış yılan uzun uzadıya kuşun ölümünü ve göklere olan sevgisini düşündü. Yılan, gözü mutluluk düşüyle okşayan enginliğe bakıyordu: “Acaba doğan bu uçsuz bucaksız çölde ne görüyordu? Onun gibi ölenler de acaba niçin göklerde uçmak istekleriyle ruhlarını rahatsız ediyorlar. Oralarda ne buluyorlar? Ben de göğe azıcık uçabilsem bunların hepsini öğrenirdim.”

    Dediğini hemen yapmak istedi. Daireler çizerek havada yükseldi, sıçradı, gövdesi ince bir plak gibi güneşte parladı. Sürünmek için yaratılmışlar, uçamazlar… Bunu unutarak, taşların üstüne düştü, bir yeri acımadığından gülmeye başladı:

    “İşte göklere doğru uçmak istemenin hoşluğu aşağı düşmek… Hepsi bu… Şu kuşlar ne gülünç! Yeryüzünü bilmiyorlar, orada sıkılıyorlar, göğün yüksekliklerine çıkmak ve sıcak boşlukta yaşamak istiyorlar. Orası bir boşluk. Orada çok ışık var ama yiyecek yok, canlı birine yarayacak bir şey yok. Bu kadar böbürlenmek niçin? Niçin bunu yapmaya öfkelenirler? İsteklerinin delice olduğunu, yaşama yeteneksizliğini örtmek için mi? Ben de öğrendim. Göğü gördüm. Orada uçtuk, öğrendim, düşmenin ne demek olduğunu anladım, fakat onun gibi kendimi yiyip bitirmedim; kendime daha çok güvenim var. Toprağı sevmeyenler hayal içinde yaşasınlar… Ben gerçeği öğrendim. Artık onların çağrılarına inanmam. Yeryüzünde yaşıyorum. Yerde hayat sürmeliyim.”

    Ve kayanın üstünde yumak olarak tekerlenmeye başladı. Deniz göz alıcı ışıklarla parladı, dalgalar korkunç şekilde kıyıyı dövmeye başladı. Bir aslanın bağırtısını andıran bu sesler doğanın gururlu ezgisini anımsatıyordu, kayalar onun sesinin yankısıyla sarsıldı ve bu vahşi konser yüzünden gökler titredi.

    Cesurların kahramanlıklarını övelim!

    Yaşamın güzelliği cesurların çılgınlıklarındadır. Ey yürekli doğan, kanını düşmanınla dövüşte akıttın… Ama bir gün gelecek senin kanının bir kıvılcım gibi sıcak olan damlaları yaşamın karanlıklarında parlayacak; ışık ve özgürlük için susamış yürekleri tutuşturacak.

    “Zararı yok, sen öl!.. Cesurların ve kuvvetlilerin ezgilerinde özgürlüğe, ışığa canlı örnek, gururlu bir çağrı olursun doğan.”

    Canlıların kahramanlıklarına övgüler okuyalım.

    insan hakları kahramanlık Maksim Gorki
    Paylaş. Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Önceki YazıKadıköy’de gözaltına alınan SYKP İl Eş Başkanı’na işkence
    Sonraki Yazı AĞAÇ A.Ş. işçisi İstanbul Halkını bugün İBB Meclisi önüne dayanışmaya çağırıyor!

    İlgili Yazılar

    Gergerlioğlu: Türkiye, hasta mahpus ölümlerinde dünya şampiyonu

    Haklar ve Özgürlükler 10 Aralık 2022

    Devletin insan hakları beyanlarının insan haklarıyla ilgisi yoktur

    Yazılar 8 Mart 2021

    Muhalefetin insan hakları sınavı

    Yazılar 13 Şubat 2021
    Destek Ol
    Yazılar

    Gayrimeşru Cumhurbaşkanı – I

    - Tuncay Yılmaz

    Erdoğan Yurt dışında geriledi, ülkede yıkılacak

    - Tuncay Yılmaz

    İnsanlar, kentler ve çeşitli görüşmelerden Çin izlenimleri

    - Mehmet Yücel

    İkinci Tur’da nasıl kazanırız?

    - Tuncay Yılmaz

    100. Yılda Red ve İnkar Devam Ediyor!

    - Kadir Akın

    Fareler, muktedirler ve seçim

    - Mehmet Özgen
    Tarihten

    İbrahim Kaypakkaya mezarı başında anıldı

    Türkiye sosyalist hareketininim önderlerinden İbrahim Kaypakkaya katledilişinin 50. yılında anıldı. Kaypakkaya’nın Çorum’un Sungurlu ilçesi Karakaya köyünde bulunan mezarında yapılan anma…

    Seçtiklerimiz

    Bir komün deneyimi: Longo Maï

    - Siyasi Haber

    29 Mayıs: ‘Vaziyet ve manzara-i umumiye’

    - Ertuğrul Kürkçü

    “Arsızlık” mı dediniz?

    - Ertuğrul Kürkçü

    Irmakların yönünü çevirme zamanı

    - Ertuğrul Kürkçü

    İnternet kısıtlamaları olursa nasıl aşarız?

    - Füsun Nebil

    Seçim gecesi

    - Ertuğrul Kürkçü

    Güncel Kalın

    Son felişmelerden haberdar olmak için E-Bültenimize üye olun

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook Twitter YouTube
    Emek

    Fransa’da emeklilik yasasına karşı direniş sürüyor!

    6 Haziran 2023

    Antalya’da fahiş kiralara karşı eylem

    6 Haziran 2023

    İngiltere’de grev: 12 bin makinist iş bıraktı

    3 Haziran 2023
    Kadın

    18 yaşındaki Zuhal Ebrar Yıldız’ı öldüren polis tahliye edildi

    7 Haziran 2023

    Sanatçı Melek Mosso ödülünü katledilen kadınlara ithaf etti

    6 Haziran 2023

    HDK Kadın Meclisi’nden Pervin Buldan açıklaması

    5 Haziran 2023
    © 2023 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Siyasi Haber / Künye
    • İletişim
    • Gizlilik Politikamız

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.