GÜLFER AKKAYA yazdı: “Yargıtay’ın verdiği erkek yanlısı, hukuktan uzak bu kararı cinsiyetçi adalete ve erkeklere aynen iade edelim. Bu kararı verenleri, bu karara neden olanları, bu kararı içine sindirenleri, bu karara susanları aynada yüzüne bakamaz hale getirebiliriz. Bunun için daha fazla direniş, daha fazla moral, daha fazla dayanışma.”
GÜLFER AKKAYA
Nevin Yıldırım hakkında Yargıtay yerel mahkemenin kararını virgülüne dokunmadan onadı. Avukatların, mahkeme sürecinde yaşanan hukuksuzluklara, yapılan haksızlıklara itirazı koca bir kaya gibi ortadayken Yargıtay evet, virgülüne dahi dokunmadan kararı onadı.
Yargıtay böyle yaparak hukuki değil siyasi bir karara imza attı. Hukuku bir kez daha üstelik üst bir mahkemede profesyonelce katletti. Suçludan yana oldu, suçsuzu cezalandırdı. Hepimizin yüzüne bakarak “Erkeklerin tecavüz etme hakkı var, kadınlar tecavüze razı olacak, namus, ahlak diyerek susacak” dedi. Bu kararı ile “Tecavüzcü bile olsa erkeklere karşı gelirseniz devletin yasaları var, erkeklerden yana çalışan bu yasalar devreye girer” dedi.
Nevin Yıldırım, feministler ve kadın hareketi için simge bir isimdi, bu dava da kadınlar için simge bir davaydı.
Neden mi?
Nevin Yıldırım yıllarca sistematik şekilde tecavüze uğradı. Bunu yaşadığı köy, çevresindeki herkes biliyordu. Ama o herkes de kadınlara tecavüz edilmesini normal gördüğünden kimse olan bitene ses çıkartmıyordu. Zaten ülkenin köyleri toplu tecavüz merkezi gibi. Basına sık sık yansıyan böyle ne çok olay okuduğunuzu anımsıyorsunuzdur.
Bir erkek için kadınlar hakkında istediği gibi davranmanın, istediği yalanı, dedikoduyu üretmenin ne kadar kolay olduğunu tahmin ettiğiniz böyle bir sistemde Nevin Yıldırım adalete başvursaydı ne olurdu?
Hiç. Hiçbir şey olmazdı.
Üstüne “adını bir de kendisi çıkartmış” olurdu. Damgalanırdı. Bu da başka adamların da salyalı ağızlarını sulandırırdı. Nevin’e yönelik daha çok erkek, daha çok cinsel saldırı anlamına gelirdi bu durum. Kadınların tecavüze uğradıklarını saklamalarının bir önemli nedeni de budur. Çünkü “adının çıkması” bir kadını erkeklerin her türlü saldırısına açık hale getirir. Bunu herkes bilir.
Nevin’in tecavüzcüyü öldürmesi ve başını köy kahvesinin önüne atarak “Namusumu temizledim” demesi bu saldırılara açık olma durumunu ortadan kaldırıp, dedikoduları sonlandırma maksatlıdır. Kendini korumak içindir. Zaten haberi okur okumaz bunu anlamayan kadın sanırım yoktur.
İşte Nevin Yıldırım’ı kadınlar için simgeleştiren budur. Tecavüzcü bir erkek ve o tecavüz üzerinden nemalanan erkeklik güruhuna karşı direnişidir.
Yıllarca devam ettirilen bu sistematik erkelik ağından çıkabilmek için yapayalnız kalan bir kadının direnişi elbette karşılık bulacaktı.
Nevin Yıldırım böyle bir sistematik erkeklik ağına karşı geldiği için mahkemede her türlü haksızlığa uğradı, tüm köy ona karşı ifade verdi. Çünkü o sistematik ağın en önemli unsurları arasında o köylüler de vardı. Herkes bu sistematik ağı görünmez kılmak için “yıllardır aşk yaşıyorlardı” diyebildi.
Erkeklik korosunun sesi altında Nevin Yıldırım’ın “tecavüze uğradım” çığlığının hiçbir karşılığı olmadı mahkemelerde.
Yerel mahkemeden sonra bu ağa Nevin Yıldırım’ın dosyasını aynı şekilde ele alan Yargıtay da dâhil oldu. Tek kadın üyesi hariç. Bu çok tarihi ve önemli bir tutumdur.
Nevin, cinayetten yargılanmadı. Nevin, erkek egemen toplumu teşhir ettiği, onunla mücadele ettiği için yargılandı. Bu yüzden Nevin siyasi bir tutsaktır. Erkek yargının elinde kadınlara ibret olsun diye tutulan rehinedir.
Nevin davası bu nedenlerden ötürü kadınların mücadelesinin bir üst noktaya sıçrama aşamasını temsil ederken, erkeklerin bu kazanımı engellemek için sıkı sıkıya erkekliği koruma davasıdır. Bu haliyle mesele şahsen Nevin’in dışındadır/üzerindedir. Mesele kadınlarla erkekler arasında cereyan eden bildiğimiz o tarihi meseledir. Bu dava, kadınlarla erkekler arasında geçen davadır.
Nevin’in yaşadıkları, duruşu bu tarihsel anda kadınlar için bir kapı aralamıştır. Davayı kadınlar açısından simge yapan budur.
Kadınlar Yargıtay’ın kararına değil, Nevin Yıldırım’ın ne söylediğine kulak veriyor. Çünkü Yargıtay’ın kanun kisvesi altında kadınlara ilettiği mesajı, erkekler her gün, günün her dakikası kadınlara veriyor.
Yargıtay adaletin değil, erkeklerin sesi oldu, bu davada açıkça taraf oldu. Verdiği kararın bu nedenle kadınlar nezdinde hiçbir hükmü yoktur. Bu karar kimi erkekler dâhil, toplumda çok geniş kesimlerce adil bulunmadı, insanların adalet ve vicdan duygularını karşılamadı. Aksine bir kez daha ve çok derinden adalete olan güven sarstı.
Yargıtay böyle yaparak Nevin Yıldırım’ı ya da onun kişiliğinde kadınları değil, kendisini cezalandırdı. Yasaları bilenler de, cinsiyetçi toplumun yasaları içinde yaşayan biz kadınlar da ve erkekler de bunun böyle olduğunun farkındayız. Herkes tüm çıplaklığı ile görüyor olup biteni. Yapılan devasa hukuksuzluğu. Haksızlığı. Yasaların, direnen kadınlardan nasıl öç aldığını herkes görüyor.
Bunları görüp Nevin Yıldırım’ın neler yaşamış olabileceğini kendi hayatlarımızdan, çevremizde yaşananlardan çok iyi bildiğimiz için kadınlar cinsiyetçi mahkemelere ve onların kadınlara verdiği hukuksuz kararlara kulak vermiyor. Nevin Yıldırım’a kulak veriyor.
Aslına bakarsanız bugüne dek söylediğimiz gibi kadınlar Nevin Yıldırım’ın sesi olmuyor. Aksine Nevin Yıldırım kadınların sesi oldu. Ahlakçı, cinsiyetçi, muhafazakâr bir toplumda Nevin Yıldırım bir kadından en beklenilmeyen şeyi yaptı. Direndi. Erkekliği kesik bir baş şeklinde onun öznesi olan erkeklerin önüne fırlattı. Direnişini en son ana dek sahiplendi. Ülkedeki herhangi bir sıradan kadın olarak yaptı bunları. Onun yaptıkları feministlerin on yıllardır dillendirdikleriydi.
Bu nedenle iyi hal indirimi, haksız tahrik indirimini uygulamadı mahkeme. Erkeklik suçları politiktir demek olacaktı bu. Direnişe geçen kadın sayısını arttıracaktı bu karar. Çaresizce erkekler tarafından öldürülmeyi beklemek yerine, yaşamayı tercih edecek kadın sayısını arttıracaktı bu karar. Erkek toplumunu rahatsız edecek kadar erkeklerin ölmesine neden olabilecekti bu karar.
Oysa mevcut hukuk erkekleri tüm suçlarına rağmen korumakla, kollamakla yükümlü. Kamuoyunun ve kadınların takip ettiği bazı davaları saymazsak bugüne dek genel olarak böyle işledi hukuk. Erkekler için kepçeyle “adalet” dağıtmakla yükümlü cinsiyetçi yargının, üstelik Nevin Yıldırım’ın davası gibi kadınlar için sembol bir davada adil karar vermesi imkânsızdı.
Nevin Yıldırım o haksız cezayı aldı çünkü yargı politik ve taraflı. O ceza Nevin Yıldırım’a verildi çünkü Nevin Yıldırım davası kadınların simge davasıydı.
Nevin Yıldırım bu davada defalarca haksızlığa uğradı. Çünkü onun davası kadınlar için simge bir davaydı ve tüm kadınlara onun şahsı üzerinden mesaj yolladı cinsiyetçi yargı, onu rehine olarak tutmaya devam etti.
Nevin Yıldırım işte bu nedenle kadınların sesidir. Kadınlar o sese sahip çıktı. Bu da ürküttü tabii erkekleri. O sesi boğmak istedi erkeklerin siyasi sopası olan cinsiyetçi yargı.
Olup biteni çok iyi görüp kavrayan kadınlar, kendilerine ve yaşam haklarına simge olan Nevin Yıldırım’a sahip çıktı. Kendi sesine, yaşama hakkına sahip çıktı.
O ses her yere yayıldı, taa Yargıtay’ın içine dek. Oradaki tek kadın üyenin erkeklerin kararına şerh koyması beylerin kalemlerine dolandı.
Adalet yoksa kadın dayanışması vardı. Mücadele vardı.
Nevin Yıldırım davası bundan sonra Anayasa mahkemesinde görülecek. Bu dava kadınlar için Nevin Yıldırım davası değildir. Bu dava bizzat tek tek her kadının ve toplu olarak hepimizin davasıdır. Nevin değil, biz, hepimiz yargılanıyoruz ve aslında Nevin’e verilen bu haksız ceza bu davanın Nevin’i de şahsını aşan böyle bir yanının olması ile ilgili.
Yargıtay’ın verdiği erkek yanlısı, hukuktan uzak bu kararı cinsiyetçi adalete ve erkeklere aynen iade edelim. Bu kararı verenleri, bu karara neden olanları, bu kararı içine sindirenleri, bu karara susanları aynada yüzüne bakamaz hale getirebiliriz.
Bunun için daha fazla direniş, daha fazla moral, daha fazla dayanışma.
Nevin çıkacak.