Korkut Akın yazdı – “Pantolonla daha hızlı koşabileceğini keşfeden tüm kızlar için” sunumuyla; çok doğru bir şekilde “XXI. Yüzyıl Kitapları” arasında nitelenen “Kabil’in Gizli Kızları” okunması, okutulması, üzerinde durulması, hayata geçirilmesi gereken bir kitap.
Ataerkilliğe ve geleneklere karşı çıkmak, direnmenin bir başka adıdır. Kolay değildir bin yıllar boyunca süregelen ve siyasi iktidarların da (kuşkusuz işlerine geldiği için) desteklediği geleneklerle her seferinde yeni bir güç ve azimle mücadele etmek. Afganistan’da, kadının ikinci sınıf sayılmasına kimse karşı çık(a)masa da hayatı sürdürmek adına bir çocuğu erkek gibi yetiştirmek gerekir. Bir zorunluluktur bu. Ailenin işine geldiği için -ekmek almaya bile gidecek biri gerekir çünkü-, babanın haysiyeti için, dedikoduların ayyuka çıkmaması için bir çocuk feda edilir.
Bacha posh…
Kendi dillerinde, erkek görüntüsüyle yetiştirilmiş kız çocuklara verilen ad baha posh. Ailelerin, kendilerini düşünerek -başlangıçta, çocukların da hoşuna gidiyor aslında- erkek gibi yetiştirdikleri çocuklar ergen olup da sesleri inceldiğinde, vücut hatları belirginleşip göğüsleri çıktığında yeniden kadın olmak zorundadırlar. Doğal olarak da itiraz eder tepki gösterirler. Uyumsuzluk yeni bir beladır aslında.
Afgan kadınlarının cinsiyet, özgürlük, insan hakları gibi beklentileri giderek artsa da, eğitim düzeyinin düşüklüğünden ve dinsel tutuculuktan kaynaklanan baskılar hâlâ egemendir hayatın içinde…
Erkek egemen düşünce…
Afganistan’ın çoğuna hâkim olan Taliban, ülke nüfusunun en az yarısından, yani kadınlardan nefret ediyor(du). Ödüllü gazeteci Jenny Nordberg, ‘Erkek kılığındaki Afgan kızlarının bilinmeyen hikayesi’ni araştırdığı, “Kabil’in Gizli Kızları” çalışmasında, bir boyutuyla çağdaş, Batıcı bir yaşam biçimini de tanıtmaya çalışır.
Yabancıdır, Müslüman değildir, bir de üstüne üstlük kadındır. Kuşkusuz Jenny için doğal olan her şey, Afgan kadınlar için hayal bile edilemeyecek uzaklıktadır. Bir doğal yan daha var: Herkes ister istemez, erkek çocuğu yoksa, bir kızını erkek kılığına büründürmek zorundadır.
Araştırma yaratıcılığa yol açar
Amerikalı tarihçi, Nancy Dupree, Afganistan’ın kültürünü ve tarihini kayda geçirmiş, ama oğlan gibi giyinen kızları görüp işitmemişti… Erkek kıyafeti giyen kadınlar sadece kralın haremini koruyanlardı. Zaman içerisinde daha bir tutucu olan, Taliban’la doruğa çıkan kadın düşmanlığına karşı bir yol bulunması gerekirdi ve bulundu da…
“Müşterek hilekârlık bir noktada artık hilekârlık teşkil etmez”se, Taliban sonrası, yetkileri kısıtlı ve sorumlulukları sınırlı kadın milletvekilleri de bu hilekârlığı yapmak zorundadırlar. Milletvekili Azita’nın, yine kendisi için kuşkusuz, dört kızından birinin erkek kılığına girmesi, sözünü dinletebilmesi için gerekliliktir aslında.
Afganistan, kadınlar için yaşanması zor bir yerdir, erkekler için de farklı değildir aslında. Baskının, geleneksel ve dinsel zorlama kadın erkek ayırt etmez. Şairin şiirce dillendirdiği gibi “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, / Birinciliği beyaza verdiler.” (Özdemir Asaf)
Açmaz…
Allah’a, Muhammed peygambere, Kur’an’a ya da İslami olan herhangi bir şeye atıfta bulunduğunda, bu ifadeyi sorgulayanın potansiyel olarak doğrudan Allah’ı sorguladığı düşüncesi Afganistan’ın en temel açmazlarından biri… onun için de ister çelişkilerle dolu olsun, tüm uydurulmuş hadisler ve/veya ayetler kabul görmek zorundadır. Bu, beraberinde her yeni kuralı ‘iyi bir Müslüman’ olmanın gerekçesi olmasını dayatıyor ister istemez.
Geleceğimiz için…
Bizim ülkemizde de uyduruk hadislere dayandırılarak daha çocuk yaşta kadınların evlendirilmeleri isteniyor, bu kendini bilmez yobazlar tarafından. Bizim ülkemizde de egemen erkin desteğiyle tecavüzler artıyor. Kendilerini dini kanaat önderi olarak görenlerin fetvaları daha çok kabul görüyor tüm bu destekle.
“Pantolonla daha hızlı koşabileceğini keşfeden tüm kızlar için” sunumuyla; çok doğru bir şekilde “XXI. Yüzyıl Kitapları” arasında nitelenen “Kabil’in Gizli Kızları” okunması, okutulması, üzerinde durulması, hayata geçirilmesi gereken bir kitap.
“Kabil’in Gizli Kızları”, Jenny Nordberg, XXI Yüzyol Kitapları, Yapı Kredi Yayınları, Temmuz 2016, 333 s.