Avrupa siyasetindeki sağa kayış İsviçre Federal seçimlerinde de devam etti. Fransa, Avusturya, İtalya, Macaristan, Danimarka, İsveç’in ardından İsviçre’de de sağ güçlenerek iktidarını sürdürdü. Dört yılda bir gerçekleştirilen Federal Parlamento seçimlerinde Muhafazakar milliyetçi parti SVP oyların yüzde 28,6’sını alarak 200 kişilik Federal Parlamento’da Milletvekili sayısını 53’den 62’ye yükseltti.
Avrupa’daki sağa kayışı bozmuş gibi görünen Almanya’nın Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Liberal Hür Demokrat Parti (FDP) koalisyonu sağ partilere taş çıkartır bir pratikle militarizmi ve Alman milliyetçiliğini büyüten politikalar izliyor.
Bir sürpriz olarak Polonya’da geçtiğimiz hafta gerçekleşen seçimlerde Duda’yı deviren koalisyonun nasıl bir politik çizgi izleyeceği ise henüz belirsiz.
İsviçre sağının Parlamento bileşimindeki yükselişi halk arasında artan desteği düşünüldüğünde İsviçre’yi zor günlerin beklediği açık. İsviçre’nin en büyük sermaye gruplarının desteklediği SVP ve Mitte’nin hayat pahalılığı artarken işçi ücretlerini baskılayacağı, sağlık sigortası, kiralar, market fiyatlarında halkı değil sermayeyi düşüneceği aşikar. Hakeza, uluslararası politikalarda savaşlarda daha fazla taraf olunacak (siz bunu silah satılacak, ticari anlaşmalar yapılacak diye okuyun), muhafazakar, cinsiyetçi politikalar artacak, göçmen düşmanlığı yükselecek.
SVP’nin yükselişi
İsviçre’ye dönersek, uzun zamandır hükumette çoğunluğu oluşturan sağ partiler güçlerini arttırırken özellikle Yeşiller Partisinde büyük bir gerileme yaşandı. 1999’dan beri birinci parti olan İsviçre Halk Partisi (SVP) bizdeki AKP – MHP karışımı bir muhafazakâr milliyetçi parti. Geçtiğimiz seçimlerde yüzde 26 olan oyunu 22 Ekim 2023 seçimlerinde yüzde 29’a yükseltti.
SVP’nin yükselişinde seçim kampanyasının merkezine koyduğu göçmen düşmanlığı ve son süreçte yaygınlaşan savaş ve çatışmalardan kaynaklı güvenlik kaygısı belirleyici oldu.
Seçim kampanyasında yaşanan tüm sorunları göçmenlere bağlayan SVP, “10 Milyonluk İsviçre istemiyoruz” sloganıyla sürdürdüğü propagandayı tüm göçmenleri saldırgan olarak gösterip kriminalize ederek daha da saldırganlaştırdı.
Ukrayna – Rusya savaşının atmosferinden kurtulamamışken ardarda önce Dağlık Karabağ, ardından Filistin’de büyüyen savaş ve çatışma durumu halkta SVP’nin güvenlikçi politikalarının daha fazla karşılık bulmasının önünü açtı.
Oysa yükselen fiyatlar ve neredeyse stabil kalan ücretlerin birinci dereceden sorumlusu SVP idi. Yarattığı göçmen düşmanlığı, ırkçılık ve savaş kaygısıyla gerçek sorunların üzerini örtmeyi başaran SVP oylarını yükselterek yine parlamentonun birinci partisi olmayı başardı.
SVP’nin yanı sıra Merkez sağ parti olan Mitte Partei da (MP – Orta parti) oylarını arttırarak yüzde 14, 4’le 29 Milletvekili çıkartmayı başardı.
SP zevahiri kurtardı
İkinci parti pozisyonunu koruyan Sosyal Demokrat Parti (SP) ise bir önceki seçimde kaybettiği yüzde ikilik oyun 1,2’lik bölümünü geri toplamayı başardı. Toplamda yüzde 18 oy alan SP, Parlamentodaki milletvekili sayısını 2 arttırarak 39’dan 41’e çıkarttı.
Geçtiğimiz seçimlerde Yeşillere kaptırdığı oyun bir bölümünü yeniden partiye çekebilmesinde “Sosyal bir İsviçre için” mottosuyla yürüttüğü seçim kampanyasında can alıcı başlıkları ön plana alması belirleyici oldu. Pandemi ve ardından Ukrayna – Rusya savaşından sonra tırmanışa geçen enflasyon ve hayat pahalılığın en çok etkilediği iki kalem olan sağlık sigortası ve kiraları kampanyasının merkezine alan SP, toplumun orta ve alt tabakasıyla yeniden ilişkilenmeyi başardı.
Hükumette desteklediği politikalarla kitlelerde tam bir güven oluşturamamış olması sandıklara yansısa da tuttuğu politik halkalar önümüzdeki süreçte kitleden daha güçlü destek almasının da önünü açacaktır.
Ukrayna’ya silah ticaretinin önünün açılması ve son yaşanan İsrail – Filistin çatışmasında ülkesi işgal edilen ve bombardımana tutulan Filistin halkı için kaygılanmaktan çok İsrail’in hassasiyetler ekseninde pozisyon alması ise SP’ye ilişkin kaygıları arttırıyor.
Seçimin kaybedeni: Yeşiller
Gençliğin İklim Grevi (Klimastreik) eylemlerinin rüzgarıyla yelkenlerini dolduran Yeşiller 2019 seçimlerinde büyük bir çıkış yapmış, oyların yüzde 13,2’sini alarak 23 Milletvekili çıkartmayı başarmıştı. 3,8’lik oran ve 5 milletvekili kaybıyla bu seçimlerin en büyük kaybedeni Yeşiller Partisi oldu.
Seçim kampanyasını “İklim Seçimi” mottosuyla sürdüren Yeşiller Partisi, iklim krizinin ekonomik kriz, kapitalizm ve savaşlarla bağını kurmamayı tercih ederek kitlelerin aktüel kaygılarını ıskalayan bir seçim kampanyası yürüttü. İklim krizinin aynı zamanda bir sistem krizi olduğunu yok sayan Yeşiller, ayrımcılık, cinsiyetçilik, göçmen düşmanlığı konusunda olumlu pozisyonlar alsa da sadece kimlik mücadelesine sıkışmış vizyonuyla kitlelerle bağını zayıflatmış oldu.
2019 seçimlerinde Neuchatel Kantonundan bir milletvekili çıkartmayı başaran İsviçre Emek Partisi – PdA ise tek temsiliyetini de kaybederek bu dönem parlamentoda yer alamadı. Buna rağmen oylarını az da olsa arttırmayı başaran PdA yerel seçimlere daha iddialı girecektir.
Arslan ve Candan seçildi, düşen sandalye Atıcı’nın oldu
İsviçre Federal Partisinde Türkiyeli ve Kürdistanlı nüfusu temsil eden iki temsilcimizden Sibel Arslan Yeşiller Partisi’nden bu kez de seçilmeyi başarırken, yüksek bir oy almasına rağmen Mustafa Atıcı bu dönem parlamentoya girmeyi başaramadı.
Basel Kantonuna düşen milletvekili sayısı 5’ten 4’e düşünce aldığı yüksek oya rağmen Atıcı vekil sayısındaki düşüşün kurbanı oldu. SP’nin Parlamentoya gönderdiği milletvekili sayısı ikiden bire gerilerken Atıcı’dan sadece 1900 oy fazla alan Sarah Wyss sandalyenin sahibi oldu.
Luzern’den Hasan Candan’ın SP listelerinden Parlamentoya girmeyi başarması ise Türkiye kökenli Milletvekili sayısının ikide kalmasını sağladı.
Sibel Arslan ve Mustafa Atıcı’yı parlamentoda tutmayı başarıp yeni vekillerle sesimizi daha güçlendirme çabamız ne yazık ki eksikli bir sonuç verdi. Mustafa’nın kaybetmesine üzülürken tesellimiz Hasan Candan’ın parlamentoya girmesi oldu. Hakeza Argao SP’den aday olan Sinem Gökcen’in gösterdiği performans da umut verici oldu.
Gerek İsviçre Parlamentosunda gerekse de kanton parlamentolarında sol, sosyalist, sosyal demokrat, feminist ve ekolojist Türkiye kökenli vekillerin çoğalması sağa doğru kayan İsviçre siyasetine soldan müdahale için önemli imkanlar sağlıyor.
Önümüzdeki zorlu süreci düşündüğümüzde seçilen arkadaşlarımıza daha da büyük görevlerin düşeceği açık. Gerek Türkiye’deki tek adam diktatörlüğüne, gerek Kürdistan’da, Filistin’de, Ermenistan’da, Ukrayna’da yaygınlaşan savaş ve işgallere karşı güçlü bir ses çıkartmak, İsviçre’de artan hayat pahalılığına, cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa karşı daha etkin bir mücadele yürütmek için arkadaşlarımızın Parlamentoda da var olması önemli.
Seçilen vekillerimize başarılar diliyor, seçilemeseler de bu süreçte büyük emekler veren arkadaşlarımıza emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Hep söylediğimiz gibi, kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz.