ABD donanmasına ait USS Wasp adlı amfibi savaş gemisi Pazartesi günü İzmir Limanı’na demir attı. Gemi, aylardır Filistin halkına kan kusturan İsrail’e, İran ve Hizbullah karşısında destek sunması için Doğu Akdeniz’e gönderildi.
Siyasal İslamcılar konu özelinde “ölü taklidi” yapıyor. Emperyalistlere esip gürleyen, yedi düvele meydan okuyan, lafa gelince mangalda kül bırakmayan ve kendilerine itiraz eden herkesi “emperyalizmin maşası” olarak yaftalayanlar, İsrail’e destek için bölgeye gelen ABD savaş gemisini İzmir’de ağırlıyor. Sürekli Arap ülkelerinin Filistin konusundaki ikiyüzlülüğünden dem vuran iktidar medyası da bugünlerde üç maymunu oynuyor.
Bu arada, hani emperyalist güçler karşısında “Türkiye’nin bağımsızlığının sembolü” olarak lanse edilen TCG Anadolu gemisi vardı ya, meğer o da önceki gün İzmir’e demirleyen bu USS Wasp ile 13-17 Ağustos tarihleri arasında Akdeniz’de ortak tatbikat yapmış. Tatbikata USS Oak Hill ve TCG Gökova gemileri de katılmış.
Bu bilgi ABD donanması tarafından paylaşılınca, Milli Savunma Bakanlığı da “Evet ya yaptık bir şeyler” tadında bir açıklamayla olayı doğrulamak zorunda kaldı. O kıyı senin bu kıyı benim gezdirilen “bağımsızlık sembolü” aslında NATO’ya bağlılığın, ABD ile müttefikliğin sembolüymüş… Dümende AKP olunca hiç rota değişmiyor.
***
Hükümetin tesis ettiği ticari ilişkilere laf etmeyip İsrail’in ekonomisine karamel makiyato’ları yere dökerek darbe vurabileceğini düşünen zevat da henüz yaz rehavetinden çıkamamış olsa gerek… Ne bir protesto ne de bir açıklama yaptılar.
Yoksa ortalama zekaya sahip her insan, son teknoloji silahlarla donatılan, binlerce asker ve envaiçeşit savaş uçağı taşıyabilen 260 metrelik yüzen bir ölüm makinasının, filtre kahveden daha ciddi bir tehdit olduğunu anlayabilir. Acaba bu ziyaretin ev sahibi, bizzat destekledikleri iktidar olduğu için mi süklüm püklüm oturuyorlar? Ya da konunun iç siyasette bir getirisi olmadığı, bir yaşam tarzını hedef almadığı, kimlik temelli kutuplaşmaya katkı sağlamadığı için mi protestoyu gereksiz görüyorlar?
Diğer yanda ise liderleri son dönemde Erdoğan’ın arkasında hizalanan ulusalcı bir ekip, ABD askerinin başına çuval geçiriyor. Ülkenin bağımsızlığını, barışı ve adaleti savunan hiç kimse, on yıllardır başta Ortadoğu olmak üzere dünya halklarına zulmeden ABD askerlerinin protesto edilmesinden rahatsız olmaz ama kafasına çuval geçirilenleri Türkiye’ye buyur eden yetki sahiplerine iki çift laf söylemeyenlerin protestosu da “piyes”ten öteye geçemez.
Görünürde ABD askerlerine had bildirilirken, atılan sloganlarda ve yapılan açıklamada o askerleri ülkeye getiren siyasi sorumlulara dair tek kelime yok. Donanmanın İzmir’e gelmesine zemin oluşturan siyasal bağımlılık ilişkileri radarda değil. İktidarın politik tercihleriyle, NATO’culuğuyla ilgilenilmiyor. Sanki ABD askerleri bir sabah geminin motorunu çalıştırmış, “Bugün nereye gitsek acaba” diye düşünmüş ve şöyle felekten birkaç gün geçirmek için İzmir kıyılarına gelmeye karar vermiş gibi…
“Ülke zor duruma düşecek” türü aciz ve kişiliksiz eleştiriler bir yana, anti-emperyalizm ciddi bir ilkedir. Sağlam bir teorik temele oturması gerekir. Her şeyin ötesinde anti-emperyalizm önce tutarlılık ister. Tavşana “kaç” tazıya “tut” diyerek, kurtla yiyip çobanla ağlayarak anti-emperyalist olunmaz.
Emperyalizmin nasıl işlediğini kavrayamayan, “içsel bir olgu” olan emperyalizmi, salt askeri yöntemlerle dışarıdan ülkeye sızmaya çalışan bir tehlike olarak gören akıl, emperyalizme zarar vermek şöyle dursun, onun yerli işbirlikçilerinin (siyasi, iktisadi vs) rolünü perdelediği ve hatta o işbirlikçileri sanki emperyalizm karşıtıymış gibi alkışladığı için aslında protesto ettiğini sandığı canavarı besliyor.
***
Türkiye’nin sosyalistleri, devrimcileri, ülkede tutarlı ve sağlam bir anti-emperyalist duruşa sahip tek kesim olduklarını bir kez daha kanıtladı. Geçmişte de böyleydi, bugün de böyle. Memlekette bazı şeyler hiç değişmiyor.
Nasıl ki dün 6. Filo askerleri denize döküldüyse, bugün de ülkenin gerçek bağımsızlığı adına mücadele eden devrimciler İzmir’de emperyalizmin karşısına aynı bilinç ve kararlılıkla çıkıyor. Elbette Mahirlerin, Denizlerin dürüst ve meşru mücadele mirasından aldıkları özgüvenle…
Nasıl ki devrimciler geçmiş dönemlerde emperyalizme karşı verilen bağımsızlık mücadelesinin yerel egemenlere karşı verilen mücadeleyi de içermesi gerektiğinin farkındaysa, bugün de aynı mücadelenin AKP iktidarına ve tüm yönleriyle onun tesis ettiği rejime karşı verilen mücadeleyi içermesi gerektiğinin farkında.
Çünkü Türkiye’de ekonomik ve sosyal açıdan, ABD’nin başını çektiği emperyalist kampın hayal ettiği düzeni, AKP hayata geçirdi. Şiddetli emek sömürüsünün, laiklik karşıtı uygulamaların ve demokrasi noksanlığının nedeni bizzat bu işbirliğidir. Tutarlı anti-emperyalist duruş ve doğru muhalefet tarzı, bu tarihsel gerçeklik anlaşılarak hayata geçirilebilir. Gerisi bağrış çağrış…