İngiltere’de İşçi Partisi’nin yeni genel başkanı, kampanyasında sürpriz bir destek gören sosyalist aday Jeremy Corbyn oldu.
Kapitalizmin anayurdunda, kurulu/yerleşik düzenin iki temel ayağından biri olan İşçi Partisi’nde uzun bir aradan sonra ilk kez, partiyi sosyalist köklerine döndüreceğini söyleyen, Britanya’nın NATO’dan ve AB’den çıkmasını savunan bir kişi, parti içindeki ve dışındaki düzen savunucularının tüm karşıt kampanya ve canhıraş feryatlarına rağmen ilk turda, parti üyelerinin yüzde 60’ının oyunu alarak başkanlığa seçildi.
Farklı ve soldan
Jeremy Corbyn’in yaşam öyküsüne şu sıralar internetten kolayca ulaşılabiliyor. En çok dikkat çeken ve başka kaynaklarda pek bulunmayan noktaları özetleyelim.
1949 doğumlu. Matematik öğretmeni annesiyle, elektrik mühendisi babası, İspanya İç Savaşı sırasındaki dayanışma eylemleri sırasında tanışıp evlenmişler. Lisedeyken, İşçi Partisi’nin gençlik örgütü Genç Sosyalistler’e katılmış. 18 yaşında iki yıl Jamaika’da gönüllü hizmetlere katıldıktan sonra, önce Kamu Çalışanları Sendikası’nda daha sonra da Giyim İşçileri Sendikası’nda profesyonel sendikacılık yapmış.
Corbyn 1983’ten bu yana yapılan bütün seçimlerde Kuzey Londra’dan, İslington’dan milletvekili seçildi. Corbyn’in, onu sonunda İşçi Partisi liderliğine taşıyan siyasal kariyeri İslington emekçileriyle kurduğu organik ilişkiye dayanıyor.
İşçi Partisi içindeki en solcu milletvekillerinden biridir. Irak savaşına, öğrenci harçlarının yükseltilmesine karşı büyük mitinglerin örgütleyicilerindendi.
Jeremy Corbyn, uzun yıllar, Britanya Komünist Partisi’nin gazetesi olarak bilinen, şimdilerde komünist-emekçi bir çizgide yayın yapan günlük Morning Star’ın sürekli yazarları arasında.
Corbyn, NATO’dan ve AB’den çıkmayı öneriyor. “Berlin duvarı yıkıldıktan sonra en doğrusu NATO’yu dağıtmaktı” diyor.
2013 yazındaki Gezi Parkı eylemleri sırasında Financial Times’ta yayınlanan “Türkiye Başbakanına Açık Mektup” adlı metnin imzacıları arasındaydı. Metinde, Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı eylemlerine karşılık olarak düzenlediği “Milli İradeye Saygı” mitingleri, Almanya’da Hitler döneminde düzenlenen mitinglere benzetiliyordu.
Jeremy Corbyn, 2010 yılında Türkiye’ye geldi; gözlemci olarak KCK davasını izleyen heyet içinde yer aldı. KCK operasyonlarının parlamento gündemine taşınması için soru önergesi verdi.
TV kanalı Channel 4’daki bir röportajında Hamas ve Hizbullah’tan ‘dostları’ olarak bahsetmesi kamuoyunda tartışma yarattı.
İran’a yaptırımların kalkmasını savunan Corbyn İsrail’in nükleer silahlarının feshi için bir politik sürecin başlatılmasını savundu.
Hayvan haklarına önem verdi, bu konuda meclisteki önergeleri destekledi, imza kampanyalarına destek sundu.
LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) haklarını savunmada hep aktif olageldi. 1998’de Liberal Demokrat Parti’nin meclise sunduğu, homofobik ayrımcılığın sonlandırılmasına dair yasa değişikliği önerisine “evet” oyu veren tek İşçi Partisi milletvekiliydi.
2000’lerde öğrenci harçlarına karşı protestolarda öğrenci hareketinin yanında yer aldı.
Kesinti politikalarına başından itibaren karşı çıktı ve mecliste eleştirilerini sürdürürken sokak eylemlerinde de hep tanıdık bir yüz oldu.
Kuzey İrlanda krizi konusundaki tavrı
Corbyn yıllar boyunca Kuzey İrlanda konusundaki yaklaşımıyla da dikkat çekti.
Birleşik bir İrlanda’yı savunageldi.
1984’te IRA’nın (İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu) yasal ayağı Sinn Fein lideri Gerry Adams’ı Londra’da ağırlaması hem Muhafazakâr hem de İşçi Partili milletvekillerinden tepki çekti.
1980’lerde IRA adına bombalı eylem yapmakla suçlanan ancak suçlamaları reddeden bazı sanıklarla ilgili kampanyalara da katıldı.
Resim: Jeremy Corbyn ve Sinn Fein lideri Gerry Adams.
Blair’e eleştiriler ve Irak savaşına muhalefet
Corbyn, İşçi Partisi’nin 1997-2010 yılları arasındaki hükümeti döneminde partisinin politikalarına sık sık muhalefet etti.
En çok muhalefet ettiği politika ise Irak savaşıyla ilgili olandı.
Afganistan ve Irak’a askeri müdahalelere karşı çıktı ve savaş karşıtı kampanyalar içinde yer aldı, Stop the War Coalition’ın (Savaşı Durdur Koalisyonu) yönetiminde yer aldı.
15 Şubat 2013’te bir çok ülkede eş zamanlı gerçekleştirilen ve insanlık tarihinin en büyük protestosu olduğu iddia edilen gösterinin İngiltere ayağının organizasyonunda önemli rol oynadı.
Meclis’te 2006 Irak savaşıyla ilgili bir soruşturma başlatılması çağrısı yapan 12 milletvekilinden biri oldu.
Corbyn geçtiğimiz günlerde BBC’de yayınlanan bir röportajında Tony Blair’in savaş suçu işleme suçlamasıyla yargılanmasının olası olduğunu söylecekti.
Parlamentonun ‘mütevazi’ üyesi
Corbyn bugüne kadar savunduğu politikalar ve katıldığı kampanyalar kadar mütevazi görüntüsüyle de dikkat çekti.
Giysilerini büyük markaların mağazalarından değil yerel esnaftan aldığını belirtiyor.
1980’lerde BBC’de yayınlanan bir röportajında üzerine giydiği kazağı annesinin ördüğünü söylemişti.
Arabası yok, işine ve birçok etkinliğe bisikletle gidiyor.
2009 yılında patlak veren meclisteki milletvekili harcamalarıyla ilgili skandalda Corbyn’in 650 milletvekili arasında en az masrafta bulunan milletvekili olduğu ortaya çıkmıştı.
Corbyn olay ardından “Ben eli sıkı bir vekilim. Ofislerimizin işlerini yürütmek ve çalışanlarımızın maaşlarını ödemek için para talebinde bulunmalıyız ancak dikkatli olmayız çünkü bu, apaçaık bir şekilde kamunun parası” demişti.
Savunduğu politikalar neler?
Peki Jeremy Corbyn’in hükümet programında neler var?
Corbyn’in savunduğu politikalardan bazıları şöyle:
– Kesinti politikaları sonlandırılacak.
– Ödenmeyen vergilere odaklanılacak ve en zenginlerin en fazla vergiyi vermeleri sağlanacak.
– “Sıfır saat” adlı geçici işçi sözleşmesi sistemi kaldırılacak.
– Özelleştirmeler durdurulacak.
– Demiryolu ve enerji sektörlerinde yeniden kamulaştırmaya gidilecek.
– Londra gibi kentlerde kiraların aşırı yüksekliğini önlemek için kira kontrolüne gidilecek.
– Trident nükleer silahlı denizaltılarının yenilenmesi projesi iptal edilecek.
– Bütçeden savunmaya ayrılan pay azaltılacak
– Kraliyet ailesinin varlığı sürecek. Corbyn, cumhuriyeti savunduğu belirtiyor ancak New Statement’da yer alan röportajında Kraliyet ailesinin kaldırılmasına yönelik bir mücadelenin gündeminde olmadığını söyledi.
– Dış politikada Corbyn’ın deyişiyle “radikal bir değişikliğe gidilecek”.
– Orta Doğu’da barış için “herkesle görüşülecek”.
– İngiltere, IŞİD’e yönelik hava operasyonları dahil Orta Doğu’da herhangi bir askeri müdahalede bulunmayacak.
– NATO’dan çıkmaya çalışılacak.
İşçi Partisi ve İngiltere için yeni dönem
Adı neo-liberal politikalarla özdeşleşmiş eski muhafazakâr Başbakan, “Demir Leydi” lakablı Margareth Thatcher 2002’de, “Bugüne kadarki en büyük başarınız nedir” sorusuna şu cevabı vermişti: “Tony Blair ve İşçi Partisi”.
Partiyi kökenlerine döndüreceğini söyleyen Corbyn şimdi partiyi Blair döneminde girdiği politik yoldan çıkartıp çok farklı bir çizgiye çekmeye çalışacak.
Bunun parti içinde büyük çalkantılara neden olmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Corbyn’i eleştirenler aday yarışı sürecindeki eleştirilerini devam ettirecek gibi görünüyor:
“Muhafazakârlar dahi kampanya boyunca Corbyn’i destekledi. Çünkü Corbyn’in Muhafazakâr Parti karşısında gerçek bir alternatif olmadığını biliyorlar. Bu işlerine geliyor. Corbyn partiye hükümet olma şansını yitirtecek ve kazanan sonunda Muhafazakârlar olacak.”
Corbyn’i savunanların temel söylemleri ise şöyle:
“Son seçimlerde İskoçya Ulusal Partisi’nin oyu kesinti politikalarına karşı çıktığı için arttı. Kesintilerle mücadele eden bir İşçi Partisi’ni destekleyecek büyük bir kesim var. Ayrıca seçim yenilgisi ardından partiye üye olan 60 bin kişi, parti tabanının dinamik bir mücadeleye hazır olduğunu gösteriyor.”
İngiltere’deki bir sonraki genel seçimlere, eğer erken seçime gidilmezse, daha beş yıllık uzun bir süre var.
Corbyn’in partiyi iktidara taşıyıp taşımayacağını öngörmek için erken olsa da Corbyn şimdiye kadar temel bir amacına ulaşmış görünüyor: Hem partisindeki statükoyu hem de İngiltere siyasetini derinden sarsmak.