MAHİR SAYIN yazdı: “Komünistler faşizmin iktidara gelmesiyle deşifre olmasının bir olacağı ham hayalini besleyerek, sınıfı içerden kuşatan sosyal demokrasinin alt edilmesinin bütün süreçler açısından asıl meseleyi oluşturduğunu savunarak düşmana, karşı devrime dolaylı değil doğrudan hizmet hatasını bir kez daha işlememelidirler.”
MAHİR SAYIN
Türkiye'de, şerefsizler dünyasının ortasında at koşturmaya çalışan sandığımızdan daha fazla namusuna düşkün insan var. Emperyalizm uşağı, kendisine kölelik ve köleleştirme ilişkisinden başka bir yer bulamayan, bütün iğrençlikleri din ambalajı içerisinde insanlara sunan totaliter, ahlaksızlık abidesi faşist bir rejimin çatlakları arasından at koşturmaya çalışan insanlar sistemin sömürgeleştirdiği ilişkiler dünyasından birer birer kopuyorlar.
RTE'nin şikayet ettiği "ideolojik hegemonya kuramadıkları" hakikati adım adım gün yüzüne çıkıyor.
Faşizme karşı mücadeleyi radikal duygularını okşayan maksimalizmi tatmin etme oyunu olarak görenlerin bu hakikatlere kulak vermeleri gerekir. Anti-faşist mücadele sadece en radikallerimizin, faşizmi bütün kökleriyle kazımak isteyenlerimizin değil, kapitalist dünya içerisinde kalmaya devam edecek olsa bile totalitarizme karşı birey olma sevdası içinde olanların da sorunu olduğunu ve bu büyük enerji kaynağını ihmal etmenin faşizmin değirmenine su taşımak olduğunu görmeleri gerekir.
En solda durduğunu sananlar çoğunlukla en sağa düştüklerini görmezler. Üçüncü Enternasyonal bu hatayı 1936'ya kadar sürdürdü ve faşizmin iktidar olmasına uygun bir zeminin oluşmasına katkıda bulundu. Özeleştiri yapıldığında ise artık iş işten geçmişti. Faşizmi bitirebilmek artık uluslararası bir savaşın sonunda mümkün olabilecekti.
Sosyal demokrasi elbette ki sosyalizmin kuruluşunun çağdaş en büyük düşmanlarından biriydi ama faşizm sadece sosyalizmin değil insani olan her şeyin yerini beyinsiz robotların doldurmasını isteyen bir rejim oldu.
Komünistler bu büyük tarihsel hatayı; faşizmin demogojik bir kurgu olarak kolayca alt edilebileceği, iktidara gelmeleriyle deşifre olmalarının bir olacağı ham hayalini besleyerek, sınıfı içerden kuşatan sosyal demokrasinin alt edilmesinin bütün süreçler açısından asıl meseleyi oluşturduğunu savunarak düşmana, karşı devrime dolaylı değil doğrudan hizmet hatasını bir kez daha işlememelidirler. Bu hatadan kaçınmanın yolu elbette ki, sosyal demokrasiyi ya da bir başka faşizmden hoşlaşmayan gücü devrimci olarak ilan edip, bir ana şefkati bulmuşçasına kucağına atlamak değildir.
Dünya devrimini engellemiş olan gücün sosyal demokrasi olduğunu unutmadan, uzun vadeli hesaplaşmamız açısından onu yerli yerine oturtarak ama o anki baş düşmanın tecrit edilmesinin ve ona karşı olabilecek bütün güçleri birleştirmenin devrimin yolunun daha az kanlı ve geleceğinin de daha az gerilimli ve dolaysıyla demokrasinin gerçekleşme imkanlarının, proletaryanın bir egemen sınıf olarak örgütlenebilmesinin koşullarının daha fazla olduğu bir toplumsal ilişkiler düzlemine ulaşmanın yolu olduğunu da akıldan çıkarmamak gerekiyor.