İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), Kadıköy’de gerçekleştirdiği basın açıklamasında 2017 yılında ve Kasım ayında gerçekleşen iş cinayetlerinin raporunu paylaştı. Rapora göre Kasım ayında en az 170, 2017 yılının ilk 11 ayında ise en az 1851 işçinin iş cinayetine kurban gitti ve OHAL’de iş cinayetlerinin oranı yüzde 10 arttı.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) Kasım ayı raporunu açıklamak üzere Kadıköy Boğa’da toplanan işçiler adına Tarık Yüce bir konuşma yaptı. Yaşanan iş cinayetlerinin asıl sorumlusunun neo-liberal sermaye olduğunu belirten Yüce, “Her gün işe giden 7-8 işçi evine geri dönemiyor. Maden işçisi, ailesiyle vedalaşmadan işe gitmiyor” dedi.
'Suriyeli, Kürt, Türk İşçiler Birlikte Ölüyor'
İş cinayetleri nedeniyle tüm toplumsal kesimlerin birlikte etkilendiğine dikkat çekilen açıklamada, sınıf mücadelesinin önceliğine dikkat çekildi: "8 Kasım’da Bursa’da kazan denetimlerinin yapılmadığı ve faaliyeti engellenmesi gereken Gökkuşağı Tekstil Fabrikası'ndaki patlamada üçü sigortasız Suriyeli olmak üzere dört tekstil işçisinin ölümü, yine 1 Kasım’da Şile açıklarında hurdaya ayrılması gerekirken usulsüzlüklerle yola çıkarılıp batan Bilal Bal isimli yük gemisinde 9 denizcinin ölümü Kasım ayındaki toplu işçi katliamlarına örnektir."
İSİG’in raporunda Kasım ayında gerçekleşen iş cinayetlerine ilişkin bilgiler şöyle:
“Kasım ayında yaşamını yitiren 170 emekçinin 138’i işçi, memur statüsünde çalışan ücretlilerden; 21’i çiftçilerden/küçük toprak sahiplerinden ve 11’i esnaflardan olmak üzere 32’si kendi nam ve hesabına çalışanlardan oluşuyor.
“Tarım ve orman işkolunda 37 işçi; inşaat ve yol işkolunda 31 işçi; taşımacılık işkolunda 25 işçi; ticaret, büro işkolunda 15 işçi; gemi, tersane işkolunda 12 işçi; madencilik işkolunda 8 işçi; metal işkolunda 8 işçi; enerji işkolunda 7 işçi; belediye, genel işler işkolunda 6 işçi; tekstil, deri işkolunda 5 işçi; çimento, toprak, cam işkolunda 5 işçi; gıda, şeker 3 işçi; ağaç, kâğıt işkolunda 1 işçi; basın, gazetecilik işkolunda 1 işçi; banka, finans, sigorta işkolunda 1 işçi; konaklama, eğlence işkolunda 1 işçi; savunma, güvenlik işkolunda 1 işçi ve çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 3 işçi yaşamını yitirdi.
“Trafik, servis kazası nedeniyle 36 işçi; ezilme, göçük nedeniyle 28 işçi; yüksekten düşme nedeniyle 21 işçi; zehirlenme, boğulma nedeniyle 16 işçi; kalp krizi, beyin kanaması nedeniyle 16 işçi; şiddet nedeniyle 13 işçi; intihar nedeniyle 11 işçi; elektrik çarpması nedeniyle 9 işçi; patlama, yanma nedeniyle 8 işçi; nesne çarpması, düşmesi nedeniyle 7 işçi ve diğer nedenlerden dolayı 5 işçi yaşamını yitirdi.
“14 yaş ve altı yaş grubunda 1 işçi, 18-27 yaş grubunda 28 işçi, 28-50 yaş grubunda 92 işçi, 51-64 yaş grubunda 28 işçi, 65 yaş ve üstü yaş grubunda 8 işçi, ve yaşını bilmediğimiz/öğrenemediğimiz 13 işçi yaşamını yitirdi.”
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin hazırladığı raporun tam metni şöyle;
İşçilerin yaşam ve çalışma koşulları zaten kötüyken bu duruma bir de OHAL eklendi. OHAL ilanı sonrası ilk uygulama, zaten son derece zayıf olan emekçilerin iş güvencelerini koruyan yasaları fiilen ortadan kaldırmak oldu. Onbinlerce emekçi işsiz kaldı, diğer emekçiler de işsizlik tehdidi ile en temel haklarını dahi arayamaz duruma geldi.
Devlet grevleri yasaklamaya ve grev kırıcılığı yapmaya, sendikal kadrolar örgüt üyeliğinden tutuklanmaya başlandı. Sendikal örgütlenme özgürlüğüne dönük ağır baskılar hayata geçirildi. Çapa’da, İSKİ’de, Bony Çorap’ta işçi sağlığı temsilcileri işten atıldı. Sendikalı fabrikalarda bile uzun çalışma saatleri ve yoğun çalışma koşullarına karşı ses çıkarmamaya dönük bir despotik rejim kurulmaya çalışılıyor.
Yüzlerce akademisyenin görevine son verildi. Böylece üniversitenin ve bilimin, toplum yararına olması ortadan kaldırılmak isteniyor. Kıdem tazminatının fona devri, özel istihdam büroları, varlık fonu gibi emek karşıtı politikalara yanlış diyenlerin sesi kısılmaya çalışılıyor. Kendisine biat eden, her dediğinin doğru kabul edilmesini isteyen bir anlayış empoze ediliyor. Böylece emek sömürüsünün önündeki bir engel daha kaldırılmaya çalışılıyor.
Emekçiler üzerinde zorunlu BES kesintisi yapılması ve taşerona rahmet okutacak kiralık işçilik düzenlemesi uygulamaya konuldu; yani çalışma standartları ve sosyal haklar daha da geriletildi.
Motorlu taşıtlar vergisi, özel tüketim vergisi, harçlar gibi zamlar geliyor ve tartışılan sadece zam oranları. Enflasyon resmi olarak yüzde 12’ye ulaştı, dolar 4 TL sınırına dayandı, gençlerin dörtte biri işsiz. Çünkü ekonomide üretkenlik yok ve yapılan harcamalar silahlanmaya gidiyor.
Aşırı-yoğun-fazla çalışmaya bağlı olası ani ölümler ise (kalp krizi ve beyin kanaması) artık kalıcılaşmış durumda. Bu durum OHAL döneminde çalışma koşullarında herhangi bir iyileştirmenin olmadığını aksine varolan uygulamaların kalıcılaştığını gösteriyor. İşyerlerinde ya da çalışırken şiddet olaylarına maruz kalıp ölen işçilerin varlığı ise OHAL ile hiçbir sorunun çözülmediğini aksine şiddetin kalıcılaştığını ortaya koyuyor. Yine işyeri intiharlarının nedeni olarak mobbing, borç ve işsizlik ülkemiz işçi sınıfının içinde olduğu cenderedir. Gün geçmiyor ki mobbing dolayısıyla bir işçimiz, işsizlik nedeniyle üniversiteyi bitiren bir gencimiz ya da borçlarını ödeyemediği için bir emekçimiz yaşamına son vermesin. OHAL’de bu durum olağanlaşıyor.
OHAL ile ilgili birçok şey söylenebilir. Ancak OHAL’le beraber iş cinayetlerinin yüzde 10 artması ve OHAL’li on altı ayda 2719 işçinin yaşamını yitirmesi gerçeği tüm yaşananları özetliyor.
AKP iktidarı ve OHAL uygulamasının işçi düşmanı politikaları hayata geçirdiği doğrudur. Ancak mücadelemiz bu ufukla sınırlı kalmamalıdır. AKP ve OHAL’e karşı mücadeleyi raporumuzun başında da belirttiğimiz gibi sınıfsal özünden koparamayız. Yani iktidar kim olursa olsun, hangi politikayı hayata geçirmeye çalışırsa çalışsın tek bir işçi bile iş cinayetlerinde öldürülmüşse tüm işçi sınıfını öldürülmüş sayacağız. Bu noktada tüm emekçi arkadaşlarımızı eşitlik, özgürlük ve yaşamak için mücadeleye çağırıyoruz.
Kasım ayında iş cinayeti bilgilerinin yüzde 89’sini ulusal/yerel basından, yüzde 8’ini işçilerin mesai arkadaşlarından/yakınlarından, yüzde 3’ünü ise hekimlerden/mühendislerden/sendikalardan öğrendik. Her gün güncellenen bilgiler ışığında 2017 yılının Kasım ayında en az 170 ve ilk on bir ayında ise en az 1851 işçi arkadaşımız aramızdan ayrıldı.
Kasım ayında yaşamını yitiren 170 emekçinin 138’i işçi, memur statüsünde çalışan ücretlilerden; 21’i çiftçilerden/küçük toprak sahiplerinden ve 11’i esnaflardan olmak üzere 32’si kendi nam ve hesabına çalışanlardan oluşuyor.
Tarım ve orman işkolunda 37 işçi; inşaat ve yol işkolunda 31 işçi; taşımacılık işkolunda 25 işçi; ticaret, büro işkolunda 15 işçi; gemi, tersane işkolunda 12 işçi; madencilik işkolunda 8 işçi; metal işkolunda 8 işçi; enerji işkolunda 7 işçi; belediye, genel işler işkolunda 6 işçi; tekstil, deri işkolunda 5 işçi; çimento, toprak, cam işkolunda 5 işçi; gıda, şeker 3 işçi; ağaç, kâğıt işkolunda 1 işçi; basın, gazetecilik işkolunda 1 işçi; banka, finans, sigorta işkolunda 1 işçi; konaklama, eğlence işkolunda 1 işçi; savunma, güvenlik işkolunda 1 işçi ve çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 3 işçi yaşamını yitirdi.
Trafik, servis kazası nedeniyle 36 işçi; ezilme, göçük nedeniyle 28 işçi; yüksekten düşme nedeniyle 21 işçi; zehirlenme, boğulma nedeniyle 16 işçi; kalp krizi, beyin kanaması nedeniyle 16 işçi; şiddet nedeniyle 13 işçi; intihar nedeniyle 11 işçi; elektrik çarpması nedeniyle 9 işçi; patlama, yanma nedeniyle 8 işçi; nesne çarpması, düşmesi nedeniyle 7 işçi ve diğer nedenlerden dolayı 5 işçi yaşamını yitirdi.
14 yaş ve altı yaş grubunda 1 işçi,
18-27 yaş grubunda 28 işçi,
28-50 yaş grubunda 92 işçi,
51-64 yaş grubunda 28 işçi,
65 yaş ve üstü yaş grubunda 8 işçi,
ve yaşını bilmediğimiz/öğrenemediğimiz 13 işçi yaşamını yitirdi.