“Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi… Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. […] Ben etle kemik nasıl biribirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum”
Bu sözler Yaşar Kemal’e ait. Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan Yaşar Kemal 1926’da Osmaniye’de doğdu. O günden bugüne de halkın edebiyatçısı olarak yaşamına devam etti. Usta Yazar 14 Ocak 2015 gününden beri İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde tedavi görüyordu. Yaşar Kemal,bugün hayata veda etti.
Yaşar Kemal, Van Gölü’ne yakın Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan ailesinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden uzun bir göç süreci sonunda yerleştiği Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyünde 1926’da doğdu. Bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde Kürtçe, köyde ise Türkçe konuşurdu.
Ortaokulu son sınıf öğrencisiyken terk ettikten sonra ırgat kâtipliği, ırgatbaşılık, öğretmen vekilliği, kütüphane memurluğu, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. 1940’lı yılların başlarında Pertev Naili Boratav, Abidin Dino gibi muhalif ressam ve yazarlarla ilişki kurdu.
İlk kitabı Folklor’ü 1943’te yayınladı. 2012 yılında roman dörtlemesi Bir Ada Hikayesi’ni ‘Çıplak Deniz,Çıplak Ada’ romanıyla tamamladı.
İlk kez cezaevine 17 yaşında girdi, daha sonra 1950’de Komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tekrar tutuklandı, Kozan cezaevinde yattı.
1952’de ilk öykü kitabı Sarı Sıcak’ı, 1955’te ise bugüne dek kırktan fazla dile çevrilen en meşhur romanı İnce Memed’i yayımladı.
1988’de kurulan PEN Yazarlar Derneği’nin de ilk başkanı oldu. 1995’te Der Spiegel’deki bir yazısı nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı, aklandı. Aynı yıl bu kez Index on Censorhip’teki yazısı nedeniyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edildiyse de cezası ertelendi.
Yaşar Kemal, Türkiye’de aldığı çok sayıda ödülün yanı sıra yurtdışında aralarında Uluslararası Cino del Duca ödülü, Légion d’Honneur nişanı Commandeur payesi, Fransız Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Premi Internacional Catalunya, Fransa Cumhuriyeti tarafından Légion d’Honneur Grand Officier rütbesi, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü’nün de bulunduğu yirmiyi aşkın ödül, ikisi yurtdışında beşi Türkiye’de olmak üzere, yedi fahri doktorluk payesi aldı.
1962’de girdiği Türkiye İşçi Partisi’nde genel yönetim kurulu üyeliği, merkez yürütme kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yazıları ve siyasi etkinlikleri dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğradı. 1967’de haftalık siyasi dergi Ant’ın kurucuları arasında yer aldı. 1973’te Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kuruluşuna katıldı ve 1974-75 arasında ilk genel başkanlığını üstlendi.
TİP’ten ayrılma nedeni olarak ise partinin niteliğini yitirdiğini, bürokratların eline geçtiğini ve emekçilerden koptuğunu ifade etti.
Akil insanlar heyetine girmeyi kabul etmedi, bir yerde Akil heyeti için sorulan soru üzerine “Ben kabul edemezdim, etmedim zaten” cevabını verdi.