SEÇTİKLERİMİZ – BAHADIR ÖZGÜR’ün Duvar’daki yazısı: “Bakan Albayrak’ın açıkladığı Enerji Girişimi Garanti Fonu, enerji sektörünün boğazına kadar borca battığının itirafıydı. Bu karanlık faturanın altındaki imzalar ise otoyollar, köprüler ve havalimanının faturasındakiyle aynı.”
BAHADIR ÖZGÜR
Demek ki Karadeniz’de bulduğun her dereye santral kondurmak marifet değilmiş. Bakan Berat Albayrak’ın ‘reform’ diye sunduğu paketinin en acıklı yönü buydu. “Sorunlu varlıkları alıp, borç-hisse takası ile dışarı çıkaracak ve bankaların bilançolarını temizleyeceğiz” sözleriyle açıkladığı Enerji Girişimi Garanti Fonu, enerji sektörünün boğazına kadar borca battığının itirafıydı. Fonun başarılı olup olmayacağı bir yana, bizatihi fikri bile faturanın vatandaşın üzerine yıkılacağını gösteriyor.
Peki enerjideki bu ‘karanlık tablonun’ sorumlusu kimlerdir? Dönüp dolaşıp sormamız gereken soru bu. Karadeniz’in sularını kuruturken, ihalelerde hırsla fiyat artırırken, baraj açılışlarında mutlulukla kurdele keserken kimin parasına güveniyorlardı? Kim bu borcunu ödemek istemeyenler?
AKP döneminin enerji faturasının altındaki imzalar bu soruların yanıtını verecektir. Ama önce bilançoyu kısaca hatırlayalım.
Enerjiye 105 milyar dolara yakın yatırım yapıldı. Yatırımlar için, kamu bankalarının da olduğu bankacılık havuzundan çekilen kredilerin faiz hariç 52 milyar doları bugün ödenemiyor. Borcun 44 milyar doları üretim ayağına ait. Bunun da 18 milyar dolara yakını meşhur HES’lerden kaynaklı. 8 milyar dolar civarındaki borç ise elektrik dağıtım özelleştirmelerinin sonucu.
Durum gerçekten vahim. Lakin enerjideki kriz birden bire ortaya çıkmadı ki. Bankalar krediyi dağıtırken o şirketlerin durumunu bilmiyor muydu? İktidar 24 Haziran ve ardından 31 Mart seçimleri var diye sorunu ‘beka’ örtüsünün altına gizlemeye çalışmadı mı?
Türkiye’de enerjiye en fazla yatırım yapanların başında gelen Sabancı Holding’in Enerji Grup Başkanı Kıvanç Zaimler’in 14 Mart günü Habertürk’te yayınlanan röportajındaki şu sözler, bugünkü tablonun yıllar önce bilindiğini kanıtlıyor: “Sermaye yapısının doğru şekilde olmamasının getirdiği sorunlarla yüz yüzeyiz. Yatırımcılar, finansman kuruluşları ve aynı zamanda bunun parçası kamu bu işe doğru sermaye modeliyle girmedi, düşük sermayeyle girdi.”
Yani diyor ki; parası olmayana kredi verdin, kamu da bunu teşvik etti, iş daha başından yanlıştı. AKP döneminde kurulan 500’e yakın HES’in enerji sorununu çözmeyeceğini, çevreyi felakete sürükleyen bu yatırımların rant yaratmak [amaçlı] olduğunu o günlerde söyleyenlerin ‘vatan haini’, ‘Alman ajanı’ ilan edildiklerini de bir kenara yeniden not edelim. Ve gelelim esas meseleye…
Türkiye’nin enerjide batağa saplanmasının baş müsebbipleri yine yandaş şirketlerdir. Sadece şu iki örnek bile failleri tespit için yeterlidir.
Geçen yıldan beri yapılandırmaya başvuranların arasında borç miktarı en yüksek şirket Bereket Enerji’dir. 1980’de Denizli’de bobin teli üreten, 1985’te mermercilik yapan şirketin yıldızı, dağıtım özelleştirmeleri ihalesini almasıyla parladı. Önce Aydın, Denizli, Muğla ihalesini 110 milyon dolara alarak AYDEM’i kurdu. Ardından İzmir ve Manisa’nın dağıtımını GEDİZ Elektrik olarak 1.2 milyar dolara aldı. 2014’te Yatağan Termik Santrali 1.1 milyar dolara, aynı yıl Çatalağzı Santrali de 300 milyon dolara bu şirkete verildi. Yetmedi 10 HES, iki rüzgar, üç tane de jeotermal ihalesi kazandı. Ve seçimden iki gün önce dokuz bankadan aldığı 4.6 milyar dolar, bugünkü kurdan 27 milyar liralık borcunu yapılandırdı.
Bir diğer ciddi borçlu şirket Konyalı Anadolu Birlik Holding. Konya Şeker Fabrikası’nı 1994 alan Konya Şeker Pancarı Ekicileri Kooperatifi’nin 2008’de şirketleşmesi ile kurulan Anadolu Birlik Holding’in büyümesi de yine enerji ihaleleri sayesinde. 2013 yılında 985 milyon dolara Kangal Termik Santrali, 2015 yılında ise 685 milyon dolara Soma Termik Santrali ihalesini kazandı. Ocak ayının sonunda da 2 milyar dolarlık borcunun yarısını yapılandırmak için başvurduğu açıklandı.
Enerjide batan borçların yüzde 14’ünün bu iki şirkete ait olması çok şeyler anlatıyordur. Karadeniz’e kurulan 200’den fazla HES’i yapan çoğunluğu inşaatçı irili ufaklı şirketleri de hesaba katarsanız enerjinin aslında nasıl bir rant alanı haline getirildiğini görürsünüz.
Tabii bir yerde kârlı bir kamu kaynağı varsa, hafriyatçıların orada olmaması mümkün mü! Otoyollar, havalimanları, köprüler sayesinde AKP döneminde milyarlarca liralık ihaleleri alan meşhur ‘beş kardeşler’ enerjideki karanlık tabloda da karşımıza çıkıyor. Onların marifetlerini uzun uzun anlatmaya gerek yok artık, belli miktarın üzerindeki enerji yatırımlarını liste halinde sıralamak yeterli olur. Hemen belirtelim ki, yatırım miktarlarının ortalama yüzde 75’i banka kredileriyle karşılandı. Listedeki büyük yatırımların dışında ayrıca Limak’ın 15, MNG’nin 10, Özaltın’ın sekiz, Cengiz’in yedi, Kalyon ve Kolin’in de üçer tane de HES’i bulunuyor.
Albayrak’ın açıkladığı pakette yer alan Enerji Girişimi Garanti Fonu ekonomik krize çare değil, krizin derinleşmesinin baş sorumluları olan yandaşların batırdığı kredileri vatandaşa yıkmanın bir ifadesidir. Buyurun, elektrik faturasının yanında kimlerin faturasını daha ödeyeceğimizin listesi: