MEHMET YILMAZER yazdı: “Aynı zamanda gerçekleşen iki zirve artık iki dünyanın olduğunun sembolik bir işareti oldu.Yeni güç dengelerin şekillendiği yıllar gerilim yüklüdür. Bu gerilimi dünya her gün artan bir biçimde yaşıyor.Bu tablodan dünyanın keskin çizgilerle ikiye ayrıldığı sonucu çıkmaz; tehlikeli fay hatlarının nerelerden geçtiğini gösterir.”
MEHMET YILMAZER
G7 ile Şangay Örgütü aynı tarihlerde toplandı. ATimes’dan Pepe Escobar bunu “düello eden zirveler” olarak nitelendirdi.
Kanada’nın La Mabaie kasabasında toplanan G7, Batı’nın içinde bulunduğu durumu çok iyi yansıttı. Toplantıya geç gelen ve erken ayrılan Trump, Kanada başbakanının bitişteki basın açıklaması üzerine sonuç bildirisinden imzasını çektiğini açıkladı. Bu zirve otuzuncu yılına yaklaşırken küreselleşmenin ne hale geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Batı dünyası gümrük savaşlarına başladı. Henüz ısınma aşamasında olsa da bu gerilim gelecek için iyi işaretler vermiyor. Neoliberalizmin ve küreselleşmenin başlatıcısı olan ABD ve İngiltere bugün “korumacı” bir dünyanın yollarını döşüyorlar.
Uzun yılların birikimi artık bir tepe noktasına gelmiştir. ABD, 1960’lı yıllardan beri pazarını kaybediyor. Önceleri Japonya, sonraları AB, özellikle Almanya ABD aleyhine dünya pazarındaki yerlerini aldılar. Silah sanayii ve yapay zeka konusundaki yarış henüz devam ediyor; diğer alanlarda ABD pazarını rakiplerine çoktandır kaptırdı.
Özellikle Irak işgali sonrasında ABD’nin dünyadaki gücü ve itibarı sürekli gerilemeye başladı. 2007 bunalımı ile birlikte rakipler arasına Çin ve Rusya da girdi. Böyle bir dünyada ABD için en büyük kâbus Avrupa’daki güç dengelerinin kendi aleyhine dönmesidir. Bugün artık bunun güçlü işaretleri yaşanıyor. Özellikle Almanya ve Rusya’nın ilişkilerinin iyileşmesi Washington için tam bir kâbus anlamına gelir. Bunu engellemek için Ukrayna sorununu büyüten Amerika olmuştur. Balkan savaşlarından sonra Avrupa bir kez daha önemli bir savaşın eşiğine gelmişti.
Bugün Trump’ın Merkel’i hiç “sevmemesi” rastlantı değil… Üstelik son G7 sırasında Macron tarafından “Amerika’nın G7’den çıkarılabileceğinin” belirtilmesi Atlantik’in iki yakası arasındaki gerilim yeni bir seviyeye taşıdı. İşin aslı son derece basit bir denkleme dayanıyor. Sibirya’nın muazzam ham madde kaynakları ve Almanya’nın sahip olduğu yüksek teknik yan yana gelirse dünyanın bildik güç dengeleri köklü bir şekilde değişebilir. Böyle bir gelişme en başta Amerika için felaket anlamına gelir.
1970’lerin ortalarından beri üretim temeli zayıflayan Amerikan ekonomisi, doların dünya parası olması gerçeğine dayanarak, yanında İngiliz paytağı ile finans spekülasyonuna yöneldi. Bunun da adı neoliberalizm oldu. Ancak 2007 bunalımı Washington ve Londra için 70’lerde başlayan “yağlı yıllar”ın sonu oldu. Özellikle kıta Avrupası ve Japonya neoliberalizme çok gönülsüz katıldılar. Artık roller değişti. Amerika, Avrupa’dan kendisine doğru kara bulutların yola çıktığını görüyor.
Öte yandan, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Çin’in Quindao sahil kentinde tam bir doğu debdebesi ile açılış yaptı. Havai fişek gösterileri, göz kamaştıran salonlar ile dünyaya verilen mesajlar çok açıktı: Batı didişirken biz yükseliyoruz!
Elbette ŞİÖ içinde her şey yolunda değildir. Özellikle Hindistan’ın nasıl bir konum alacağı hala belirsizdir. Narendra Modi yönetimi Batı ve Doğu ile dengeli ilişkiler geliştirmeye özen gösteriyor. Trump yönetimi ise Hindistan’ı kazanmak için çok çaba harcamasına rağmen henüz ortada bir sonuç yoktur. Çin’in “Bir Yol Bir Kuşak” projesi Doğu dünyası için büyük bir altyapı projesidir. Ancak Yeni Delhi bu projeye sıcak bakmıyor.
Bu sorunlara rağmen ŞİÖ’nün iki önemli gücü son toplantıda umutlu açıklamalar yaptılar. Çin başkanı Xi Jinping: “Başkan Putin ve ben Çin-Rusya’nın olgun, sağlam ve istikrarlı çağdaş stratejik ortaklık içinde olduğunu düşünüyoruz.” İlk kez “stratejik” vurgusunu yapan Xi, bunun “dünyada büyük ülkeler arasında derinlemesine ve stratejik olarak anlamlı ilişkilerin en yüksek seviyesi olduğunu” vurguladı. (ATimes, P.Escobar)
Aynı zamanda gerçekleşen iki zirve artık iki dünyanın olduğunun sembolik bir işareti oldu. Yeni güç dengelerin şekillendiği yıllar gerilim yüklüdür. Bu gerilimi dünya her gün artan bir biçimde yaşıyor. Bu tablodan dünyanın keskin çizgilerle ikiye ayrıldığı sonucu çıkmaz; tehlikeli fay hatlarının nerelerden geçtiğini gösterir. Trump’ın Almanya’ya öfkesini arttıran bir diğer neden de, Merkel’in son zamanlarda sadece Rusya ile değil Çin ile de ilişkileri geliştirme çabalarıdır.
Amerika, mevzi ve güç kaybının verdiği öfke ile züccaciye dükkanındaki fil gibi dolaşıyor. Dünyada yıllardır var olan kurumları ve gelenekleri hortumuyla sağa sola savuruyor. Fakat yeni güç dengelerinin inşası biraz da böyle yollardan geçer. Trump bu yolu hoyratça açıyor.
Türkiye, bu yeni güç inşasının fay hattının tam üzerindedir. Bugüne kadar “eyy” nutukları ile bu hat üzerinde yürüyebildi. Ancak artık iki kutbun da çekim gücü dayanılmaz bir şekilde yükselecektir.
11.06.2018