SİYASİ HABER – AKP İktidarı’nın Suriye macerasının sonu görünmüştür. Belki bir müddet daha yaltaklanmayla, şu ya da bu manevrayla geciktirilebilir. Sonuç değişmez, bellidir, AKP iktidarı efendinin çizdiği yörüngenin dışında oyun kurmaya çalışmasının hesabını şu ya da bu şekilde verecektir.
Siyasi Haber
Erdoğan’la Bahçeli’nin, onların inzibat çavuşu Akar’ın üst perdeden Rusya’ya hönkürmelerinin hiçbir kıymeti harbiyesi yok.
Deniz bitti! Şimdi hesap verme zamanı!
Hesap, müflis tüccar eski defterleri açmaya yeltense, geçmiş “müreffeh” günlerin özlemiyle hülyalara dalsa da, şu ya da bu biçimde ödenecektir, ödettirilecektir. Kurduklarını sandıkları ABD-Rusya tahterevallisinde bir müddet daha raks edip faturanın ödeme tarihini öteleyebilirler ama, nihayetinde faiziyle birlikte ödemek zorunda kalacaklarına kuşku yok.
İşbirlikçiyle efendi arasındaki ilişkinin doğası şu şaşmaz yasayla belirlenir: Oyunu tezgahlayan efendi olsa da faturayı hep işbirlikçi öder.
Tezgahı ABD kurdu. Despot Arap rejimleri bin bir entrikayla altüst edilirken, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Eşbaşkanlığı ile taltif edilen Erdoğan’ın Türkiye’si bölge ülkelerine ‘Ilımlı İslam’ modeli olarak yutturulacaktı.
Proje, Ortadoğu’nun padişahı olma hayalleri kuran Erdoğan’ı ve Türkiye sermayesinin kimi aklı evvel kesimlerini iştahlandırdı.
Düğmeye basıldı… Bölge ülkelerini birkaç ay içinde Arap Baharı kasıp kavurdu. Lakin çarşı hiç de evdeki hesaba uymuyordu. Despot rejimler gidecek, ‘Ilımlı İslam’ Ortadoğu’nun yükselen güneşi olacak diye düşünülürken, her yerden pıtrak gibi cihatçı çeteler fışkırdı. Gelen gideni aratacak telaşına kapılan ABD, yanmasın diye çevirdi kazı. BOP projesi rafa kalktı. Despot rejimler yeniden bağıra basıldı.
Ne yaptı “bizimkiler”? Erdoğan, her soydan yayılmacı, keselerini biraz daha şişirmenin hesabını yapan Türkiye sermayesinin en aklı evvel kesimleri… Dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun kılavuzluğunda efendinin çizdiği yörüngenin dışında yörünge çizebileceklerini sandılar.
Bunlarınki öküze öykünen kurbağanın hikayesi… Eski rotada ilerleniyor diye Rus uçağını vurdular. Baktılar NATO’dan, ABD’den gerekli tepki gelmiyor. Hooppp, özür dileyip Putin’e yaltaklanmaya başladılar. Nihayetinde “dünya devleti” olduklarını sanıp ABD-Rusya tahterevallisinde raks edebileceklerini sandılar. Yukarıda söylediğimizi bir kez daha tekrar edelim: Oyunu tezgahlayan efendi olsa da faturayı hep işbirlikçi öder.
Şimdi çok daha iyi görünüyor ki kıpırdayacak, kıpraşacak yer kalmadı.
Hafızamız berraktır. Suriye’yi bölük pörçük etmek için, dünyanın dört bir bucağından THY tarifeli uçaklarla Türkiye’ye taşınan eli kanlı cihatçı katillerin Antep’teki operasyon odalarından Suriye’ye salındığını biliyoruz biz. Suriye rejimi yaptı diye lanse edilen toplu infazların, “Suriye karışsın, Türkiye’ye gün doğsun!” diye Türk İstihbaratı teşvikiyle ve cihatçı katiller marifetiyle yapıldığından kuşkumuz yok bizim. IŞİD’in işgal ettiği petrol sahalarından elde ettiği petrolü Damat’ın aracılığıyla pazarladığını da unutmuş değiliz biz.
Suriye’yi kan gölüne çeviren, ABD’nin kurduğu tezgahı iştiyakla benimseyerek icra eden AKP’ydi.
Son gelişmeler üzerine Milli Savunma Bakanlığı açıklama yapıyor:
"İdlib bölgesinden alınan son bilgilere göre, 51 rejim unsurunun etkisiz hale getirildiği, 2 tank, 1 uçaksavar mevzii ile 1 mühimmat deposunun imha edildiği, 1 tankın da ele geçirildiği öğrenilmiştir".
Suriye sınırını dünyanın her yanından katil sürüleri için yol geçen hanı yapmış, mezhepçiliği kışkırtıp, elin ülkesini hallaç pamuğu gibi atmışsın, şimdi de ar damarı çatlamış gibi, Suriye Ordusu”ndan “rejim unsurları” diye söz ediyorsun. Kafana bombayı yiyip NATO nerede diye kıvranırken ABD bile artık inanmıyor ki sana.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı O'Brien "Suriye'deki sivil katliamlarının durdurulması gerektiğini yüksek sesle söylemeye devam edeceğiz, fakat İdlib'e askeri olarak müdahale edeceğimizi sanmıyorum" deyiverdi işte. Açıklama iktidarda tam bir hayal kırıklığı yarattı. Dışişleri Bakanı Pompeo’nun, ABD Suriye Özel Temsilcisi Jim Jeffrey’i Türkiye’ye yollamasının da manalı bir sonuç ortaya çıkarması mümkün değil. Öküze öykünen kurbağanın hazin öyküsüdür bu.
Kuyruğu iki yandan sıkıştırmışsın. Bir yanından ABD, bir yanından Rusya tutuyor. Çekip ayıracaklar seni baştan aşağıya, hala yüksek perdeden atmaya devam edip duruyorsun.
Akar sallıyor işte: “Rejim Şubat sonuna kadar M5 karayolundan çekilecek!”
Hala ABD-Rusya tahterevallisinde raks edilebilecek bir aralık kaldığını sanıyorlar.
Bütün dünya sizin cihatçıların hamisi olduğunuzu biliyor.
Emperyalist ülkeler, özellikle ABD ve Rusya, çıkarlarının gerektirdiğini yapıyor. İşlerine gelirse sizin söylediğinize, yaptığınıza destek veriyor, gelmezse, ağzınızın ortasına küreği yiyorsunuz.
Şimdi Rusya’nın yaptığı da budur. Türk birliklerinin konuşlandığı üs uçaklarla vuruluyor. Türkiye karşılık verdik, 51 rejim unsurunu ( bazı açıklamalarda 101) etkisiz hale getirdik diye açıklama yapıyor. Lakin bunun hiçbir inandırıcılığı yok. Bu açıklamayı Rusya anında yalanlıyor. Yalanlamanın manası şu: Yap da göreyim demek bu, ciğerin elveriyorsa, cesaretin varsa yap. Yap da gör ne olacağını…
Üst perdeden açıklamalar kamuoyunu oyalamaya yönelik laf salvoları. Rusya da biliyor havlayan köpeğin ısırmayacağını…
Özetin özeti şudur: AKP İktidarı’nın Suriye macerasının sonu görünmüştür. Belki bir müddet daha yaltaklanmayla, şu ya da bu manevrayla geciktirilebilir. Sonuç değişmez, bellidir, AKP iktidarı efendinin çizdiği yörüngenin dışında oyun kurmaya çalışmasının hesabını şu ya da bu şekilde verecektir.
AKP İktidarı eliyle Türkiye’nin sürüklendiği nokta budur. Kuşkusuz söz konusu ettiğimiz faturayı bunlar her zaman olduğu gibi halkın sırtına yüklemeye yelteneceklerdir. Uluslararası emperyalist merkezler de, bunlar hizaya geçtiğinde faturanın halkın sırtına yüklenmesini sevinçle karşılarlar. Efendiyle işbirlikçi ne kadar çatışıyor görünürse görünsün, konjonktürel çıkarları ne kadar farklı olursa olsun iş faturanın halkın sırtına çıkarılmasına geldiğinde can ciğer kuzu sarması olacaklarına, eski defterleri şıp diye kapatacaklarına kuşku yoktur.
İş buraya vardığında burjuva muhalefeti de iki arada bir derede kalacak, “beka”, “birlik beraberlik” nakaratıyla işin içinden sıyrılmaya çalışacaktır.
Yaklaşık 20 yıl iktidar katından oturan AKP’nin yediği herzelerin faturasını yoksullar, emekçiler, işçiler, halk ödemesin istiyorsak, kim herzeyi yediyse faturayı da o ödesin istiyorsak, güçlü, birleşik, kararlı ve istikrarlı bir halk muhalefetinin inşası için kolları sıvamak şarttır. Aksi taktirde kural değişmez: Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete…
Son olarak, AKP’nin kimi zaman ABD’ye, kimi zaman Rusya’ya hönkürmesinde anti-emperyalizm keşfeden, zihin dünyası milliyetçilikle sakatlanmış şaşkın solculara iki kelam edip noktalayalım yazıyı.
Yarım asır önce söyle söylemişti Mahir Çayan: “Emperyalizm içsel bir olgudur”.
Manası şudur: İşbirlikçiye karşı kavga, emperyalizme karşı kavgadır. İşbirlikçi oligarşiyle kavga etmeyenin anti-emperyalizm iddiası boş bir safsatadan ibarettir. Kendi hakkındaki iddiaları ne olursa olsun, böyleleri işbirlikçinin suçlarını perdelemek için solun içinde konumlanmış Truva atından başka bir şey değildir.