İBB Çalışanları Derneği Başkanı Ali Rıza İlhan ve dernek üyesi Nazlı Bülay Doğan ile İBB’de çalışan emekçilerin sorunlarına ilişkin konuştuk. İlhan, 25 yıla yakındır İBB’yi yönetenlerin, işverenlerin ve sendikaların işçilerin iradesini hiçe saydığını belirtti. Doğan ise, belediyede eski yönetime göre daha çok kadının çalıştığını ama kadınlara özgü sorunların göz ardı edildiğini aktardı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Çalışanları Derneği (İBBÇ-DER), İBB emekçilerinin sorun ve taleplerini daha görünür bir hale getirmek ve kamuoyu oluşturmak için 20 Mart 2021- 10 Mart 2022 tarihlerini kapsayan aralıkta 11 soruluk bir anket çalışması gerçekleştirdi. Anket çalışması 2427 İBB çalışanı ile yapıldı.
Yapılan anket çalışmasında, İBB’de çalışan emekçilerin ve genel olarak belediyelerde çalışan emekçilerin çalışma koşulları, iş sağlığı ve güvenliği, pandemi dönemi çalışma koşulları, kadın çalışanların ayrımcılığa maruz kalıp kalmadığı, çalışanların kendilerini emeklilikte nelerin beklediği ile aldıkları ücretlerle yaşadıkları sosyal ve ekonomik sorunların açığa çıkarılmasının hedeflendiği belirtildi.
İBBÇ-DER Başkanı Ali Rıza İlhan ve İBBÇ-DER üyesi Nazlı Bülay Doğan ile derneğin kuruluş amacına ve yapılan anket çalışmasına ilişkin konuştuk.
‘Derneğimiz işçilerin iradesini hiçe sayan sendikalar ve işverenlere bir cevaptır’
İBBÇ-DER Başkanı Ali Rıza İlhan, derneği şu sözlerle anlatıyor: “İBB’de 28 iştirak şirketinin 14’ünde örgütlü olan ve daha önce taşeron şimdi iştirak işçisi olan, yani 696 KHK’yla iştirak şirketlerine çalışan işçiler tarafından kurulmuş bir dernektir. Bir işçi derneğidir. 25 yıla yakındır İBB’yi yöneten ve işçilerin iradelerini hiçe sayan işveren ve birlikte iş yaptığı sendikalar işçilerin iradelerini hiçe saydı. Aslında derneğimiz bir bakıma, işçilerin iradesini hiçe sayan bu sendikalara ve işverene bir cevap olarak kurulmuştur. Amacımız önce İBB’de, sonra tüm belediyelerde işçilerin örgütlenmesini, bilinçlenmesini, sendikal mücadeleye katılmasını sağlamaktır. Ve bu sayede işçilerin sosyal, ekonomik ve çalışma koşullarına dair sorunları raporlaştırıp çözüm üretmektir.”
‘Emeklilikte sefalet ücretine mahkum edileceğiz’
İlhan yapılan anket çalışmasını ise şöyle anlatıyor: “Anketimiz yaklaşık bir yıla yakın bir süreçte gerçekleştirildi ve 2427 işçi arkadaşımız bu ankete katıldı. Türkiye’de yaşayan emekçiler olarak çok büyük bir krizden geçiyoruz. Bu kriz İBB işçilerini ve tüm belediye işlerini derin bir şekilde etkilemiştir. Ankette çok trajik ve bir o kadar da bildiğimiz sonuçlar çıktı. Örneğin sorduğumuz sorulardan birisi şöyleydi: ‘Aldığınız maaşla hayatınızı idam ettirebiliyor musunuz?’ Bu soruya %89 arkadaşımız aldığı maaşla temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını beyan etti. Bir diğer sorumuz ise şöyleydi: ‘Emeklilikte geçinebileceğinizi düşünüyor musunuz?’ Arkadaşlarımızın %97’si yaşlılıklarında kendilerinin sefalet
ücretine mahkum edileceğini belirtti.”
Ali Rıza İlhan İBBÇ.-DER olarak anket çalışmasının sonucunda en acil talepleri ise şöyle sıraladı:
1-Güvenceli ve kadrolu çalışma
2-Eşit işe eşit ücret ve insan onuruna yaraşır bir ücret
3-Artan iş yüküne karşı daha çok işçinin istihdam edilmesi
4-İş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyulması
5-Emeklilikte insanca yaşayacak bir ücret
İlhan son olarak, “Arkadaşlarımızı haklarımız için örgütlenmeye ve mücadelemizi büyütmeye çağırıyoruz” dedi.
İBBÇ-DER üyesi Nazlı Bülay Doğan, İBB’de çalışan kadınların karşı karşıya kaldığı hak ihlallerini ve sosyal belediyecilik anlayışının kapsamı dışında yapılan uygulamaları anlatıyor:
‘Belediyede eski yönetime göre daha çok kadın çalışıyor ama kadınlara özgü sorunlar göz ardı ediliyor’
“İBB Çalışanları Derneği olarak İBB’de çalışan kadın arkadaşlarımızın sorunları da bizim yaptığımız çalışmanın önemli bir kısmını oluşturuyor. Özellikle son dönemde aslında İBB’deki kadın çalışan sayısı oldukça arttı. Daha önce erkeklerin işi olarak gözüken birçok iş kolunda kadın arkadaşlarımızın çalışmaya başladığını görüyoruz.
Mesela Metrolarda, sayaç okuma alanında, sokak temizliği gibi alanlarda daha önce görmediğimiz yerlerde artık kadın personeller çalışıyor. Bu çok olumlu bir gelişme bizler için. Artık hayatın her alanında olduğumuzu bir kez daha göstermiş oluyoruz. Ama bir yandan da hem var olan durumlarda, var olan çalışma biçimlerinde hem de yeni çalışma biçimlerinde kadınlara özgü sorunların göz ardı edildiğini görüyoruz. Mesela şöyle bir sıkıntıyla karşılaşıldığını biliyorum. Sokak temizliği alanında çalışan kadın arkadaşlarımızın güvenliğe dair bazen sıkıntıları oluyor.
Kadınların yapmış oldukları işler dışında birçok iş yükü oluyor. Mesela evdeki görünmeyen emeği ve çocuk bakımı buna örnek olarak gösterilebilir. Anketlerde bazen iş yerinde ayrımcılığa uğruyor musunuz sorusunun cevabı “Hayır” çıksa da, bir ayrımcılık olmadığı düşünülse de bu yanıtın nedeninin bu rolleri benimsememizle ilgili olduğunu düşünüyorum. Mesela İBB’nin birçok biriminde, birçok iştirakinde kreşler bulunmuyor. Dolayısıyla kadın arkadaşlarımız, anne olanlar bu alanda çok büyük zorluklar çekiyorlar ve tek kurtarıcıları çocuğuna bakmak için şehir dışından gelen anneleri oluyor. Çünkü bunu karşılayabilecek maddi olanakları da yok. Kreşin olmaması doğrudan aslında kadın çalışanların çalışma pratiklerini engelleyen ve bazen işten ayrılmak zorunda kaldıkları bir mesele haline gelebiliyor. Çocuk olmadan önce yani doğum sırasında da ciddi sorunları olduğunu duyuyoruz. İştiraklar üzerinden işleyen bir sistem olduğu için aslında bir özel sektör alanı gibi işliyor bazı durumlarda belediye. Ve özel sektörlerde kar marjını arttırmak için ilk vazgeçecekleri maalesef bizler, işçiler oluyor. Doğum iznine ayrılan doğum izinleri sonrasında ücretsiz izin aldıkları zaman iş bulamazsın baskısı ile karşılaştıklarını biliyoruz.
Sosyal belediyecilik anlayışında kabul edilen regle izni gibi uygulamaların İBB’de hiçbir şekilde olmadığını görüyoruz. Hatta bazı toplu iş sözleşmelerinin taslağında bu maddeler olsa da toplu iş sözleşmesi imzalandıktan sonra kolaylıkla çıkarılan, önemsenmeyen maddenin bu olduğunu görebiliyoruz.
Kadınların iş yerinde birçok farklı iş yükünün altına da girdiğini görebiliyoruz. Mesela binaların temizliğiyle ilgilenen kadın arkadaşlarımızın iş tanımında mutfağa dair işler olmasa bile kadınlar bu işleri yapmak konusunda kendini zorunlu hissediyor. Çünkü böyle bir beklenti söz konusu. Erkek personellerden böyle bir beklenti olmuyor.
Bir diğer değinmemiz gereken konu ise eşit işe eşit ücret ilkesinin uygulanmıyor oluşu. Yine özel sektör mantığıyla düşünüldüğünde aslında eşit işe eşit ücret ilkesinin her zaman için uygulanmadığını görüyoruz. Tüm bu hak ihlallerine karşı İBB’de çalışan kadın işçilerinin mücadelesi çok önemli bir noktada. Hem belediyelerdeki hem de genel olarak tüm çalışma alanlarındaki kadınların hakları açısından örnek teşkil edebilecek kazanımlar elde edilmesi son derece önemlidir.