Doğu karadeniz her yıl özellikle yaz aylarında sağnak yağış ve bu yağışlar sonrası sellerinde etkili olduğu bir bölge.İklim özelliğine baktığımızda hemen hemen bütün bir yıl yağışların hakim olduğunu görmekteyiz. Ilıman ve nemli bir iklime sahip olan bölgede, yamaçların dik ve vadilerin dar olmasından kaynaklı hızla akan yağmur suları ani sel baskınlarına neden olmakta.
Yağışın arttığı yaz aylarında ve özellikle Ağustos ayında günlerce yağan yağmur sonucu zeminin suya doyma noktasına gelmesiyle birlikte dik yamaçlarda heyelanlar görülmekte. Halk arasında “çürük ayı” olarakta geçen bu dönemde bitki örtüsünün etkisiyle birlikte aşırı yağan yağmur suları zeminde önüne geçilemeyecek düzeyde toprak kaymalarına sebep olur.
24 ağustos tarihinde Hopada meydana gelen sel felaketinde bir gün içerisinde metrekareye yaklaşık 250 kg yağmur düşmüştür.
Karadenizin ekolojik yapısını bozan çay tarımı ile birlikte ormanların büyük bir bölümü çay arazisi haline getirildi.
Sahil yolu projesinin hayata geçmesiyle birlikte denizlerin dolgu sahası haline getirilmesi, dere ağızlarının küçülmesine ve böyle yüksek oranda yağışlar sonucunda yükselen su seviyesinin rahatça denize ulaşmasına engel olmuştur. Dere yataklarının plansızca ıslah edilmesi ve hiçbir mühendis incelemesi olmadan dere kenarlarına evlerin yapılması bölgede alışık olduğumuz yağan yağmuru felakete dönüştürmüştür.
Doğanın talan edilmesi,HES projelerinin gün geçtikçe daha da arttırılması,dere yataklarının yerinin değiştirilmesi,dağların en hassas noktalarında doğal ekosistemin hakim olduğu bölgelerde madenlerin çıkarılması,yaylalardan yol geçirilmesi bütün bunların toplamında görmekteyiz ki büyük sermaye sahipleri rant uğruna kısa yoldan para kazanmanın peşine düşmüşlerdir. Halkın hiçbir önerisi dikkate alınmadan sermayeye peşkeş çekilen doğa her geçen gün kendisini kirletenleri ve katledenleri bağışlamayacağını bir kez daha söylüyor.
Şehirleşmenin artmasıyla birlikte kent merkezlerine yığılan nüfus yeni barınma ihtiyaçlarınıda peşinde getirdi. Hızla artan yapılaşmayla arazi etütleri yapılmadan binaların inşa edilmesine izin veren belediyeler bu felaketin en büyük pay sahipleridir. Doğayı bir rant alanı olarak gören sermaye kendi çıkarları için özel yasalar çıkarmakta ve böylece doğa artık bir rant kapısı haline gelmekte. Bu anlayış Hopa’da büyük bir felakete sebep olmuştur. Rantçı ve soyguncu belediyecilik anlayışını bugün Hopa şehir merkezine baktığımızda çok rahatlıkla görebilmekteyiz.Geçmiş belediyelerin hatalarından ders çıkarmayan mevcut AKP’li belediye kat be kat rant alanlarını genişletmekte ve kendi sermaye gruplarına peşkeş çekmekte. Yaklaşık onbeş yıldır şehrin çöplerinin toplandığı dağlık bölge halktan gizlenen bir gerçeğide ortaya çıkardı. Yağmurla birlikte yol kenarına yığılan tonlarca çöp belediye araçlarıyla tekrar denize döküldü. Daha birgün önce doğa açıkça bize bir ders verirken hemen ertesi günlerde böyle birşeyin yapılması açıklanabilir bir durum değildir.
Geçmişte bu boyutlarda olmasada felaketin yaşandığı bölgelerde buna benzer heyelanlar ve sel baskınları yaşanmaktaydı. Özellikle Sugören köyünde bundan üç yıl önce yaşanan sel baskını ve derenin aşırı miktarda yükselmesi bugün yaşanan felaketin habercisi niteliğindeydi. Karayolları bölge müdürlüğünün bu üç yıl içerisinde köy içerisinde dereye dökülen suların rahatça akması yönünde önlem alması gereken yerde tam tersine sahil yolunu rahatça yapabilmek adına bazı su yataklarının önünün kapatılması ve yönlerinin değiştirilmesi köy içerisinde dağlardan gelen aşırı sel suyunun daha çok tahribat yapmasına neden oldu.
Doğa zamana karşı bizi uyarmaya devam ettikçe, daha çok rant daha çok kar ve daha çok katliam nidalarıyla doğaya saldıran sermaye ve bu sermayenin yerel destekçileri yaşanan bu felaketin gerçek sorumlularıdır. Devletin Helikopterle gökyüzünde gezerek biz burdayız demesi, yardım bölgesine AFAD’dan önce bölgeden çevik kuvvet ekiplerinin HOPA’ya gelmesi ayrı bir tartışma konusu. Mesele vali ve kaymakam olunca kısa sürede bölgeye giden çevik kuvvet yardım ekiplerinden daha hızlı hareket etmekte. Sokakları temizleyerek halkın gözünü boyamaya çalışan belediye uzun vadeli kalıcı çözümler bulmak yerine geçici önlemlerle felaketi geçiştirmeye çalışmakta.
Doğal yaşamı tahrip eden,dereleri dağları talan eden,Çernobilden ders çıkarmayıp aynı mantıkla hareket eden sermaye grupları halkın ısrarla karşı çıkmasına rağmen Artvin Cerattepe’de“ekosistemin en doğal halinin olduğu” bölgede maden çıkarmaya çalışmakta. Bugün hayatını kaybeden ve halen daha bulunamayan canlarımızın sorumluları gözlerini daha fazla kar ve para hırsı bürümüş olan büyük bir hırsla doğaya saldıran bu sermaye gruplarıdır. Yaşanan sel felaketi doğa için mücadele eden Metin hocamızı birkez daha hatırlatmış oldu bize. Çernobilden kaynaklı kanser olup aramızdan ayrılan Kazım Koyuncu’nun içmeyin o çayı dediği günleri bu halk daha unutmadı. Ama besbelliki rant ve talan grupları çoktan unutmuş ve yeni ölümlerin sebebini doğal afet olarak açıklamaktalar.
Şimdi soracak olursak ;
Bu felaketin sorumlusu kim?
Özgürce akamayan derelermi
Yoksa pervasızca halka saldıran sermaye şirketlerimi?
Arhavide kendi şirketlerine ihale verip HES yaptıranlar kim?
Doğanın talanına karşı çıkıp yaşamı savunanları terörist ilan eden kim?
Mahkeme kararlarına uymayıp halen daha HES yapmaya devam edenler kim?
Artvinde halkın ısrarla karşı çıkmasına rağmen maden çıkarmaya çalışan kim?
Hesler dereleri kurutur,doğayı katletmeyin diyen Metin Lokumcumu?
Çok iyi biliyoruzki başta Akp yandaşı Cengiz inşaat olmak üzere iktidar yanlısı bu şirketler sahil yolu projesiyle birlikte doğayı katletmeye devam etmektedir.
Dünden bügüne doğayı savunanların herşeye rağmen bu katliamlara karşı mücadelesi devam edecektir. Dereler kendi yatağını bulurken bizlerde bu yolda hayatını kaybeden insanların ayak izlerinden yürüyerek,yeni bir felaketin olmaması için, gözünü rant hırsı bürümüş olan bu aç gözlü iktidar şirketlerine karşı mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.
HESLERE,YEŞİL YOLA,MADENE,BARAJLARA,NÜKLEEERE GEÇİT YOK..
Suyumuzdan, dağlarımızdan,yaylalarımızdan elinizi çekin ..
KATİL SERMAYE HOPA’DAN KARADENİZ’DEN MEMLEKETİMİZDEN DEFOL