ABD’de yaşayan özelikle Ermeniler sanmasınlar ki, Müslümanlara ya da Meksikalılara karşı bu kadar nefretle konuşan bu ırkçı, Ermenileri veya başka azınlıkları alevlerinin ve darbelerinin dışında bırakacak.
ABD başkan adayı Donald Trump’ın sağa sola attığı çamura, nefret dolu, yanlış, mantıksız ve garip hitabına rağmen kampanyası başarıyla sürüyor. Bu başarının altında, onun hitabındaki ırkçı, farklı dini inanç sahiplerini dışlayan ve siyahlar ile birlikte azınlıklara karşı kullandığı nefret söylemi ile beyazların yüceliğine (White supremacy) dayanan psikoloji yatıyor.
Bu adamın iktidara ulaşması “Ku Klux Klan” ve benzeri ırkçı grupların çoğalmasına yol açacak. ABD'de yaşayan halklar ve farklı dini cemaatler için bu gruplar ciddi tehlike oluşturabilirler. Çünkü böyle düşünen insanlar, Roma Papa'sı Fransisko'nun sözleriyle “halkların arasına köprüler kurmak yerine duvarlar yükseltirler”.
ABD’de Trump’ın gündeme getirdiği, gelişen ve büyüyen bu ırkçılık gürültüsü ve ruhu, bir zamanlar Avrupa’yı temellerinden sarsmış ve harabeye dönüştürmüştü. Buna benzer fikirleri embriyon halindeyken doğmadan boğmak gerek ki Hitler'in yolundan yürüyen bu Amerikalı, insanlık için tehlikeli hale gelmeden başarısızlığa uğramalı ve durdurulmalı.
Kanada CBC resmi televizyon kanalı 20 Şubat'ta “The Passionate Eye” programında, bir İngiliz gazetecinin hazırladığı “The Mad World of Donald Trump” (Donald Trump’ın Çılgın Dünyası) adında bir belgesel yayınlamış. Bir saat süren bu film bilinmeyen sebeplerle ABD'de gösterilmemiş. Filmde, milyarder Trump’ın Alman kökenli babasından ve İskoç kökenli annesinden bahsedilmekte. Onun zengin bir ailede doğduğu ve büyüdüğü anlatılıyor. Çocukluğunda çok hırçın ve kötü bir çocuk olduğundan, ebeveynleri onu “terbiye” olması için askeri disipline sahip olan “Boot Camp Boarding School”e göndermişler. Trump dev zenginliğini geçen yüzyılın yetmişli yıllarında, New York şehrinin mali kriz yaşadığı sürede düşük fiyatlarla binalar ve topraklar satın almakla yapmış. İngiliz gazeteci filminde, Trump’ı iyi tanıyan şahıslarla yaptığı konuşmalarla, onun her şeye rağmen her ne pahasına olursa olsun başarıya ulaşmaya olan tutkusunu anlatmaya çalışıyor. Trump’ın kampanyası süresinde Onun düzenlediği mitingleri coşkulu bir güreş arenasına benzetiyor (Wrestling match arena).
Kamuoyu araştırmaları Trump’ın başarılı olacağını ve Cumhuriyetçilerin adayı olmasının onun şansını yükselttiğini gösteriyor. Trump’ın adaylığına karşı, ABD'de yaşayan azınlıklar ve farklı inanç gruplarından insanlar onun başkanlığa ulaşmaması için her şeyi yapmalılar. “ We are going to make America great again” (Amerika’yı yeniden büyük yapacağız) aldatıcı sloganına inanmasınlar; çünkü o ve onun gibi ırkçılar kendilerinden başka farklı renklere sahip olanlara, farklı ideoloji sahiplerine ve doğuştan farklı olan herkese aynı ayrımcı gözle bakarlar.
ABD'de yaşayan özelikle Ermeniler sanmasınlar ki, Müslümanlara ya da Meksikalılara karşı bu kadar nefretle konuşan bu ırkçı, Ermenileri veya başka azınlıkları alevlerinin ve darbelerinin dışında bırakacak.
Dışardan içeriye sızan aşırı cihatçılar ile ABD’yi içerden zehirlemek isteyen Trumplar ve onun benzerleri aynı zararlı etkiye sahip.
Aldatılmayana ve anlayana bin selam!
*Avukat Barkev Tvityan tarafından yazılan bu yazı Kanada’nın “Lusapats” gazetesinde yayınlandı. Çeviren: Alex Keushkerian