Halkların Demokratik Partisi (HDP) yeni yıla girilirken yayımladığı bir açıklama ile AKP Hükümetinin Türkiye’yi “bir taşeron cumhuriyeti, çocuk işçi cenneti ve işçi mezarlığı” haline getirdiğini savundu. 2013 yılının ekonomik açıdan değerlendirmesini yapan bildiride AKP yönetiminin 200 milyar dolarlık yolsuzluk ve rüşvet olaylarından sorumlu olduğu ve yolsuzluğun Bakanlardan bürokratlara, milletvekillerinden Başbakan Erdoğan’ın ailesine kadar uzandığı ifade edildi.
Rüşvet, Yolsuzluk, Sömürü ve Baskı Düzeni Yıkılsın! İşçilerin, Emekçilerin ve Halkların Eşit ve Özgür Geleceğini Kurmak Üzere Birleşelim! başlıklı açıklamada işçi ve emekçilerin taşeron sisteminin ve güvencesiz çalıştırmanın yaygınlaştırılması, kıdem tazminatı ve diğer haklarının gasp edilmesi, özelleştirmeler yoluyla yaşam koşullarının kötüleştirildiği ve yoksullaştırıldığı belirtildi.
Açıklamada, bu durumun sorumlusunun AKP olduğu ifade edilerek şöyle devam ediliyor: “Daha otuz yaşına varmamış bakan çocukları dünyanın en zenginleri arasında yer almakta; halktan ve emekçilerden çaldıkları paraları, yatak odalarındaki kasalarda, ayakkabı kutularında saklamaktadır. Hükümet üyeleri, yolsuzluk, hırsızlık yaptıkları açıkça ortaya çıkmış olan çocuklarını, yakınlarını, yandaşlarını korumak için polisi, jandarmayı, savcıları ve mahkemeleri verdikleri emirlerle etkisiz hale getirmektedir. “
HDP’nin açıklaması, tüm emekçiler ve ezilenlerin iş, barış ve özgürlük mücadelesini yükseltme çağrısıyla ve 2014’ün işçi ve emekçilerin baskı ve sömürü düzenini, hırsızların ve soyguncuların başına yıkmak üzere ileri adımların atılacağı bir yıl olması dileğiyle sona eriyor.
HDP’nin açıklamasının tam metni şöyle:
Rüşvet, Yolsuzluk, Sömürü ve Baskı Düzeni Yıkılsın! İşçilerin, Emekçilerin ve Halkların Eşit ve Özgür Geleceğini Kurmak Üzere Birleşelim!
2013’ün son günlerinde Türkiye 200 milyar dolarlık yolsuzluk ve rüşvet olaylarıyla çalkalanıyor. İşçi ve emekçiler yarı aç yarı tok, işsiz ve perişan halde yaşarken, hükümet ve yakın çevresinin büyük vurgun peşinde olduğu açığa çıktı. AKP Hükümetinin, koalisyon ortağı Cemaatin ve bazı çevrelerin komplosu olarak izah ettiği yolsuzluk Bakanlardan, bürokratlara, belediye başkanlarından, milletvekillerine, Başbakan Erdoğan’ın ailesine kadar uzanmıştır.
AKP hükümeti 11 yıl boyunca memleketi soyup soğana çevirmiştir. Ancak herkes ortaya çıkanın buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu bilmektedir.
Soyulan işçiler, emekçiler ve halktır!
Son yolsuzluk ve rüşvet olayları bize Türkiye’nin iki yüzünü bir kez daha göstermiştir.
Türkiye’nin bir yüzünde:
İşçiler ve emekçiler sefalet koşullarında yaşamakta, çocuklar soğuktan ve açlıktan ölmektedir.
Türkiye bir taşeron cumhuriyeti, çocuk işçi cenneti ve işçi mezarlığı haline getirilmiştir. Emekçilerin sahip olduğu haklar birer birer ellerinden alınmaya devam etmiş; taşeron sistemini yaygınlaştırmayı, kıdem tazminatını ortadan kaldırmayı hedefleyen düzenlemelerle emekçiler, fabrikalardan plazalara kadar her yerde güvencesiz çalışmak zorunda bırakılmışlardır. Asgari ücrete, kamu emekçilerine reva görülen yüzde 3’lük zamlarla emekçiler daha da yoksullaştırılmıştır.
TEKEL, Tüpraş, SEKA, Sümerbank, Petkim, Türk Telekom, Erdemir, Seydişehir Alüminyum ve daha onlarca KİT’in haraç mezat satışıyla işçiler kapı önüne konulmaktadır. Öte yandan Hava İş, Çaykur, darphane örneklerinde olduğu gibi emekçilerin en temel hakkı olan grevlere müdahale edilmektedir. Bu yağma, talan ve hukuksuzluklara karşı çıkan, haklarını arayanlara karşı devletin tüm güçleri adeta seferber edilmekte, baskı ve şiddet uygulanmaktadır.
Türkiye’nin öteki yüzünde ise;
Daha otuz yaşına varmamış bakan çocukları dünyanın en zenginleri arasında yer almakta; halktan ve emekçilerden çaldıkları paraları, yatak odalarındaki kasalarda, ayakkabı kutularında saklamaktadır.
Hükümet üyeleri, yolsuzluk, hırsızlık yaptıkları açıkça ortaya çıkmış olan çocuklarını, yakınlarını, yandaşlarını korumak için polisi, jandarmayı, savcıları ve mahkemeleri verdikleri emirlerle etkisiz hale getirmektedir.
Sendikalar ve Meslek Odaları Hükümetin Arka Bahçesi Olmayacak
Ülkeyi kendi iktidarını sürdürmek ve sermayenin kârına kâr katmak için dikensiz gül bahçesine çevirmeyi hedefleyen hükümet, en küçük bir itiraza tahammül etmek bir yana mafya vari yöntemlerle, Hava İş ve Tek Gıda İş örneklerinde olduğu gibi sendikaların içyapılarına müdahale etmiş, yandaş sendikalarla anlaşarak, emekçileri sefalet ücretine mahkûm bırakmıştır. Bunlarla da yetinmeyen hükümet, yeni yasal düzenlemelerle meslek odalarını ablukaya alarak talan ve vurgunun önündeki engelleri bir bir kaldırmak istemektedir.
AKP hükümetinin tüm baskı ve müdahalelerine rağmen 2013 yılında 15 işyeri ve işletmede greve çıkan 23.500 işçi direnişini sürdürmüştür. Öte yandan çeşitli iş kollarında gerçekleşen yüzlerce eylemde on binlerce işçi hakları için mücadele etmiştir.
AKP politikaları işçileri öldürüyor!
Düşük ücret, esnek ve kuralsız çalışma, işçi kiralama büroları ile işçi ölümleri her geçen gün daha da artmaktadır. Şırnak’tan, Soma’ya, Zonguldak’tan Balıkesir’e işçilerin köle koşullarında çalıştırıldığı maden ocakları işçilere mezar olmaktadır. 2013’te 59 çocuk işçi, 101 kadın işçi olmak üzere en az 1213 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir.
Onların Yatak Odalarında Para Kasaları ve Ayakkabı Kutularından Dolar Çıkıyor
Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 65, yoksulluk sınırı ise 3 bin 470 liradır. Asgari ücret ise 803 TL…
Emeklilere en düşük memur maaşı olan 1600 TL’yi bile fazla bulan, emeklilere açlık ve sefaleti reva gören kıdem tazminatının fona devretme planlarıyla işçilerin emekliliklerinde bile açlığa ve yoksulluğa mahkûm etmeyi hedeflemektedir.
AKP Hükümeti, sermayeye teşvik adı altında kaynak aktarmaya devam etmektedir.
Taşeron uygulamasını yaygınlaştıran, sendikasız ve sigortasız çalıştırmayı sürdüren, sendikalı oldukları için işten atılan binlerce işçinin mücadelesine ve taleplerine kulağını tıkayan, polisi ve jandarmayı işçilerin üzerine süren AKP Hükümeti, boğazına kadar battığı yolsuzluklar karşısında, savcıları, polisi, mahkemeleri dilediği gibi yönlendirmektedir.
Gezi’den, Kürt Halkının Özgürlük Mücadelesinden, İşçi ve Emekçilerin Birleşik Mücadelesine…
Bu baskı ve soygun iktidarına sessiz kalınamaz. Birleşmeli ve kararlı bir mücadeleyle kendi geleceğimizi ellerimize almalıyız. Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle yaktığı meşale Gezi Direnişine giden yolu aydınlatmıştır. 2014’te Gezi Direnişiyle yükselen toplumsal mücadele emekçilerin, kadınların, gençlerin sahiplenmesiyle dalga dalga yayılmalı; işçi ve emekçilerin baskı ve sömürü düzenini, hırsızların ve soyguncuların başına yıkmak üzere ileri adımların atılacağı bir yıl olmalıdır.
HDP, her dilden, her inançtan ve her kültürden işçi ve emekçileri, şiddeti ve sömürüyü temel alan bu sisteme karşı, gasp edilmiş tüm haklarımızı geri kazanmaya, iş, barış ve özgürlük mücadelesini yükseltmeye çağırmaktadır.
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ