Nazan Üstündağ
Ciddiyet ve neşe birbirini besleyen ruh halleridir. Ciddiyet, ahlaklı, dürüst, etrafıyla ve dünyayla derinden ilgili ve sorun çözücü olmayı gerektirir. Ciddiyetle yaklaştığınız her meseleye çözüm bakış açısıyla yaklaşır, derinlemesine kavrayarak, dürüst ve ilkeli bir duruş sergilersiniz. Bundan daha neşeli ne vardır ki dünyada? Doğru yerde durduğunuz ve doğru yerde duran insanlarla olduğunuz bilgisinden ve doğruluğun her gün hep beraber icra edilmesinden daha neşeli ne olabilir ki?
Halkların Demokratik Partisi sağolsun Türkiye’ye neşe geldi. Gidesi yok. İster hesapla kitapla HDP diyenler, ister Selocan Figencanan diyerek HDP’ye gönül verenler, ister yılardır bu davaya inanmışlar bu neşenin bulaşıcılığından kurtulamıyorlar. Yıllardır kötücül, azarcı, paranoyak, çıkarcı, iktidarcı, tedirgin, hırslı duyguların zerk etildiği kamusal alan, bu neşe karşısında, bu yaşama sevinci karşısında, dengesini yitiriyor. Bizden acı hikayeleri duymaya alışmışlar, neşemize anlam veremiyorlar. Neşemiz onları yerinden ediyor, öfkelerini körüklüyor. Onlardan hiç bir şey beklemeden, sabırlı, dingin ve neşeli yolumuzdaki kararlılığımız çaresizliklerini perçinliyor. Hayatı çok ama çok ciddiye alanların neşesi karşısında elleri kolları bağlı haykırıyorlar.
Bu neşe, Diyarbakır cezaevinde işkence sonrası hücrelerde yükselen kıkırdamaların, Kobani’de ölüm kol gezerken şakalaşanların, Barış Anneleri’nin şefkatli gülüşlerinin ve taş atan çocukların polis karşısında gururlu tebessümlerinin, emekçilerin iş yerindeki yorgun gülümsemeleriyle, kadınların kocalarına itiraz ettiklerinde duydukları iç sevinçle, bir ağaç gölgesinde uyuyanların gönül ferahlığıyla, öğrencilerin bastırılamaz kahkahalarıyla ve arkadaşların birbirlerini sıcak avutmalarıyla buluşmasındandır ki güçlenerek büyüyor. Acılarımızın ortaklığı neşemizin ortaklığına dönüştükçe, kin ve zulüm kaçacak yer arıyor.
Davutoğlu mitinglerinde milleti fetihe çağırıyor. Allah var Türküyle Kürdü’yle çağırıyor. Türkiye’yi, Ortadoğu’yu, dünyayı fethetmeye çağırıyor. Kendisine gönülden bağlı stratejik araştırma merkezlerini takip ederseniz, Davutoğlu’nun fetih çağrısının Nazilerin ideoloğu Carl Schmitt’in -üstelik ismi zikredilerek- fikirlerinden ne kadar beslendiğini görebilirsiniz. Siyaseti düşmanlar ve dostlar olarak bölen içte ve dışta sömürgeciliği meşru gören bir düşünce sistemi. Hepimizi akıncı yapmak gayreti. Türkiye’nin IŞİD’le yaptığı yapmadığı ittifaklar bir yana, düşüncede tıpatık aynılaştıkları kesin. Geceleri yapacakları fetihler için hazırlanan, boş vakitlerinde dünyayı neresinden acıtacaklarına kafa yoran, düşmanlarını bir bir sayan uykusuzluk mu? Yoksa geniş yürekli, durduğu yerde yanındakinin elini tutabilen, boyun eğmeyen, hayatın her haline ciddiyetle sahip çıkabilen, neşeli yorgunluk mu?
Pazar günü neşeyle kalkıcam yataktan. Pazar günü bayramlıklarımı giyicem. Pazar günü Türkiye’nin dört bir yanında aylardır süren saldırılara rağmen ayakta duran, seçim kampanyası yapanlara minnet ederek sandığa gidicem. Pazar günü Kobani, Cizre, Lice, Soma, Yüksekova, Ağrı aklımda, Manisa, Mersin, İstanbul, İzmir, Antep, Urfa, Aydın, Antalya, Adana ufkumda, seçim sonuçlarını bekleyeceğim.
Kimileri gibi bende AKP’nin seçim sonuçlarına tahammül edemeyerek türlü akılsızlıklara başvurabilceğini düşünüyorum. Nihayetinde karşımızda gücünü kaybederse her şeyini kaybedecek yaratıklaşmış bir Voldormore, bir Sauron, bir Tywin Lannister var.
Dünya aynı dünya değil fakat. Hayatı çok ciddiye alanların neşesi Halkların Demokratik Partisi dünyayı çoktan değiştirdi. Pazar gecesi bu yeni dünya ilan edilirken, AKP elitlerine tavsiyem akıllı olmaları, reçeteli ilaçlarını alıp, iyi bir uyku çekmeleri.
(Bu yazı Özgür Gündem Gazetesi’nden alınmıştır.)