İki yıl önce 27 Mayıs gecesi Gezi Parkı’nda bir kepçenin yıkım işlemine başlaması, Türkiye tarihinin en önemli olaylarından birisinin kıvılcımını çaktı. Bizler o kepçe darbesinin ardından Türkiye halklarının yarattığı en büyük direnişlerden birisinin parçası olduk. Ancak üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kimi çevrelerin tartışmaktan bıkmadığı bir konu var… “Gezi’de Kürtler var mıydı?” Ya da “HDP Gezi Direnişi’nde var mıydı?” Bu soruyu dillendiren cenah HDP’nin Gezi’ye destek vermediğini, darbe girişimi olarak değerlendirdiğini ve HDP’nin Gezi’ye mesafe koyduğunu iddia ediyor. Gezi Direnişi’nin yıl dönümü haftasına girmişken meseleye tekrar açıklık getirmekte fayda var.
HDP’nin Gezi Parkı’nda olmadığını iddia edenlerin dayandığı esas nokta Selahattin Demirtaş’ın 1 Haziran’da Diyarbakır’da yaptığı açıklamaydı. Demirtaş açıklamasında şöyle diyordu, (1) ‘‘İnsanlar Gezi parkındaki ağaçlar için değil, aynı zamanda hükümetin olumsuz politikalarına da tepki koyuyor. Vatandaşın tepkisini değerli buluyorum. Biz BDP olarak gezi parkı direnişçilerinin yanındayız. Vatandaşa atılan her bir gaz ve vurulan coplar için hükümeti kınıyorum. Bölgede yıllardır olup biten İstanbul’da olsaydı onlarca genç İstanbul dağlarına çıkardı. Halkın tepkilerini değerli buluyoruz. Ancak bu eylemle birlikte şuan bazı ulusalcı, ırkçı ve milliyetçi kesimler Kürt sorununu nasıl baltalayabilirizin içindeler. Bunların farkındayız. Halkın direnişini destekliyoruz. Ama herkesin dikkatli olması gerekir. (…) Müzakere ve barış sürecine karşı ulusalcı ve milliyetçi kesimler süreci baltalamak için uğraşıyorlar, bunlara karşı dikkatli olmak lazım. Biz Gezi parkında yaşananları müzakere karşıtlığına çevrilmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü biz onlarla hareket etmiyoruz. Tabanımız kesinlikle ırkçı ve faşistlerle aynı etkinlikler içinde olmayız. Bizim tabanımız ne yapacağını bilir’’ Demirtaş, yukarıdaki demeciyle BDP tabanının Gezi Direnişi’ne tam manasıyla katılmamış olmasının gerekçesini ifade etmeye çalışıyordu.
Demirtaş daha ileri bir tarihte Twiter hesabından “Ergenekon’dan medet umanlarla, askerleri göreve davet edenlerle mesafe koyduk” diyecekti. Ancak, Demirtaş’ın bu açıklamasıyla hangi çevreleri kast ettiği bilinmesine rağmen, Demirtaş’ın sözleri direnişin bütününe dönükmüş gibi lanse edilmişti. Gezi Direnişi esansında Ahmet Türk ve Sırrı Sakık’ın açıklamaları da epeyce tepki topladı.
Gezi Direnişi gerçekleştiği esnada HDP resmi olarak kurulmuş olsa da bileşenleri arasındaki birlikte çalışma ve ortak tutum alma durumu tam anlamıyla gerçekleşmemişti. HDP’nin BDP dışındaki bileşenleri Gezi Direnişi’inin ana bileşenleri haline gelirken büyük bileşen BDP, direnişe mesafeli yaklaşmıştı. Ancak BDP’nin bu tutumu, 2 Haziran itibariyle değişmiş, BDP Gezi Parkı’nda her geçen gün daha da büyüyen çadırıyla ve kitlesiyle parktaki yerini almıştı ve direnişin öznesi olmuştu.
İlk andaki mesafeyi Serxwebun Gazetesi şöyle ifade ediyordu ve bu ifade gerçekliği özetliyordu, “Gezi direnişine Kürt hareketi başta tereddütlü yaklaşarak Kürt halkının bu sürece etkin katılması konusundaki rolünü oynayamamıştır. İlk bir iki gün yaşadığı tereddüdü atlatıp direnişi desteklese de baştaki tereddütlü duruş Kürt halkının sürece etkili girmesini önlemiştir.”
KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık ise 29 Ağustos 2013 tarihinde BBC’ye verdiği röportajda (2) durumu şöyle ifade ediyordu: “Gezi Direnişi’ne katılım noktasında bir tereddüt yaşanmıştır. Doğrudur. Ama Neden onu yaşadılar? Birincisi ‘Katılırsak, devlet Türkiye’deki demokrasi güçlerine saldırabilir, eğer katılmazsak saldırı olmayabilir, o zaman bu hareket daha güçlü gelişebilir’ diye düşünüldü. İkincisi, ‘Eğer katılırsak Önder Apo’nun başlattığı süreç zarar görebilir. Bunu kullanan güçler olabilir. Özellikle hükümet bunu kullanabilir. Zaten çözüm yönünde adım atmaya pek niyeti yok, bunu da gerekçe yapıp adım atmayabilir’ anlayışı vardı. Bu endişelerle, katılmama ve zayıf katılma durumu yaşanmıştır. Bu iki anlayış da yanlıştır. Bunun kesinlikle yanlış olduğunu söylüyorum. Bu kaygılar artık geçmiştir.”
BDP tabanındaki bu çelişkili tutumu, Özgür Gündem’deki 23 Haziran tarihli, “Sırrı Süreyya Önder haklıdır” başlıklı yazısında (3) Delil Karakoçan çok net ifade etmişti:
“Daha da önemlisi Öcalan’ın, ‘Gezi’yi değişim sürecinin ana unsurlarından biri gören tutumu ile DTK’nın ikili ve ikircikli dar-otonom yaklaşımı arasındaki çelişik durum, Kürtleri hiç de hak etmediği eleştirilerle karşı karşıya getirdi. Türkiye’deki demokratik hamleye karşı soğuttu. İlgiyi aşağılara çekti. Bunun daha başka nedenleri vardı. İlki; Kürtler ‘müzakere sürecinin’ pürdikkat erleriydi. Müthiş bir adaptasyon yaşıyordu ve bu durum bilinçaltını ‘eylem süreci bozar’ gibi yanlış ve yanılgılı bir ‘akışına bırakmışlığa’ itmişti… İkincisi daha da karmaşıktı! Savaş, Kürtlerin karşı karşıya kaldığı yıkım, acı ve yokluklar karşısında yaşanan kayıtsızlık, Kürtlerde Türk toplumunu ‘devletle özdeş gören’ bir algıya dönüşmüştü. Türk kardeşlerinin son 30 yıllık suskunluğu, halklar arasındaki duygusal, vicdani bağı koparamamıştı ancak zayıflatmıştı. Duygusal gözle baktığımızda tepkileri ‘haklı’ görebiliriz. Ancak eleştiri halklara değil, iktidara yönelmelidir. Türk toplumu; Kürt trajedisi, Kürt yıkımı karşısında son 30 yıldır bir tepkisizliği, suskunluğu yaşamış da olsa bugün; bundan sıyrılmanın, iktidar kuşatmışlığından kurtulmanın, kendi olmanın arayışı içindedir.”
Delil Karakoçan, Serxwebun ve Cemil Bayık, somut durumu ifade ederken aslında bir özeleştiri de veriyorlardı.
Politik olarak doğru olan meselelerin sokakta her zaman karşılık bulması mümkün olmuyor. Gezi Direnişi’ne katılan insanların bir kısmının, 21 Mart 2013’te başlayan çözüm süreci karşıtı tavrı, polis şiddeti karşısındaki ‘Biz PKK’lı mıyız, ne bu şiddet’ söylemi de BDP tabanının katılımını sekteye uğratıyordu. Burada, “Hükümet istifa doğru bir slogan değil. AKP çözüm sürecini başlattı. AKP istifa ederse CHP -MHP iktidarı gelir” diyen cenahın da kafa karıştırdığını eklemek gerek.
“Söz ayrıştırır, eylem birleştirir” misali birbirine zaman içerisinde uzak düşmüş–düşürülmüş insanlar Gezi’de birbirlerine karşı rezervlerini geride bıraktı. Medeni Yıldırım’ın yaşamını yitirmesinden sonra İstanbul’da yapılan büyük yürüyüş ve atılan “Diren Lice İstanbul Seninle” sloganı, “Biz yıllardır Doğu’yu bu medyadan mı izlemişiz” cümleleri bugün geldiğimiz ortak mücadele zemininin ilk işaretlerini taşıyordu ve ağır da olsa “iki yakamız” bir araya geliyordu. Kürt hareketi de ittifak yapacağı demokrasi gücünü sokakta buluyordu.
HDP’nin Gezi Direnişi’nden sonra direniş üzerine epeyce mesai tükettiğini, direnişteki tutumu üzerinden özeleştirel bir tutum içerisine girdiği, direnişin nabzını tutmaya çalıştığı ve hatta direnişi içerip onu ileri taşıma çabası içerisinde olduğu görülmektedir. Bugün itibarıyla ‘‘HDP Gezi’de yoktu’’ diyenlerin amacının meseleyi kavramak veya HDP’ye doğru eleştiriler yöneltmek olmadığı açıktır. 7 Haziran seçimlerine giderken, Delil Karakoçan’ın bahsettiği ‘‘arayış’’ açısından HDP’nin adres olma noktasına doğru ilerlediği de görülmektedir. Bunun en önemli kanıtları arasında Gezi Direnişi’ne en önemli desteği veren İzmir’deki HDP mitingi ve direnişin Taksim’den sonraki en önemli adreslerinden birisi olan Yoğurtçu Parkı’ndaki gençlik festivali gösterilebilir.
Hala, “HDP Gezi’de yoktu” diye tutturanlara verilecek çok cevap var ama şimdilik şunu söyleyebiliriz: Gezi Parkı’nda yüzlerce insanla halaya duran Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) HDP’dir. AKM’ye, “Kes sesini Tayyip” pankartını asan Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) HDP’dir. Gezi’de bir gözünü yitiren Çağdaş Küçükbattal ve üyesi olduğu Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) HDP’dir. Emeğin Partisi (EMEP) HDP’dir. Ermeni gençlerin sesi Nor Zartonk ve Garo Paylan HDP’dir. Gezi Parkı’nda kent ve doğa hakkı mücadelesi için forumlarda konuşan Beyza Üstün HDP’dir. Parkta Cuma namazı kılan Antikapitalist Müslümanlar ve Hüda Kaya HDP’dir. Direnişin önemli isimleri; Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel, Figen Yüksekdağ, Tuncay Yılmaz, Selma Gürkan, Rıdvan Turan HDP’dir. Şimdilerde Gezi’nin sembolü, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganı, “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganı ile birlikte atılıyor…
(Kaynak: Radikal Gazetesi)
1. Demirtaş’ın açıklaması: http://t24.com.tr/haber/bolgede-yillardir-olup-biten-istanbulda-olsaydi-onlarca-genc-istanbul-daglarina-cikardi,231100
2. Delil Karakoçan’ın yazısı: http://www.ozgur-gundem.com/yazi/76141/sirri-sureyya-onder-haklidir
3. Cemil Bayık röportajı: http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/08/130828_cemil_bayik_3_gezi_cemaat